Cumhurbaşkanı Erdoğan sevenleri kadar, sevmeyenleri için de kült bir karakter.
Adeta bir seçim kazanma makinası.
Rakipsiz bir lider.
Muhalefetin beklenilen çapsızlığı ve Erdoğan’ın siyasi becerisi birleşince siyasetin kısa-orta-uzun vadeli öngörüleri zor değil.
Allah ömür versin.
Tayyip Erdoğan yaşadığı sürece başka bir liderin Türkiye'yi yönetme ihtimali yok denecek kadar az.
Erdoğan sadece sokaktaki insanı tanımıyor. Sokaktaki insanı yönetmek isteyen muhalefet liderlerinin reflekslerini- zayıf noktalarını da iyi biliyor.
Gerektiğinde truva atları yerleştirmek siyasetin bin yıllık geleneği.
Hamurunda var siyasetin.
Tabi ki araya "Muhalefet liderlerinin Türkiye'yi yönetmek istediğinden emin misin? " sorusunu sıkıştırabilirsiniz.
Yanıt için büyük bir başlık açmamız lazım!
Belki başka bir zaman beraber yanıt arayabiliriz ama şimdi değil.
Tüm bunlardan ötesi de var.
Cumhurbaşkanı, muhalefet unsurlarının bir bölümünü kendisine çalıştırarak da seçimleri kazanmasını biliyor.
Son seçimleri kronolojik olarak incelerseniz yanıt güneş gibi parlayacaktır!
Erdoğan'ın siyaset enerjisini yoğunlaştırması gereken yer muhalefetten öte lideri olduğu parti.
Muhalefet için zaten tünelin sonunda görülen ışık, bataryası bitmek üzere olan pilden bir tık daha iyi!
Erdoğan'ın rakipsizligi, Ak Parti cenahında daha önce alışkın olmadığımız davranış kodlarını da beraberinde getirdi.
Adı tam hizipleşme olmasa bile parti içinde bir guruplaşma, parti bürokratını- siyasetçisini ötekileştirme refleksi filizlendi.
Bu durum bazen o kadar ileri derecelere taşınıyor ki...
Giden bakanların arkasından yapılan eylemler ve görevden alınan bürokratlara bakıldığı zaman "CHP gelse bu kadar olmazdı!" denilebiliyor.
Tırnak içindeki kelimeler bana ait değil.
Erdoğan'a çok yakın bir milletvekilinin sözleri bunlar.
Parti içindeki dominant adımların Cumhurbaşkanından bağımsız atılmadığı ortada ama parti içinde "Vur deyince öldüren!" siyasi reflekslerin varlığı da görünüyor kuşkusuz.
Başarı, her türlü direnç- muhalefet ya da itirazı bir süre elbette püskürtür ama yok etmez.
Sadece halının altına süpürür.
Siyasi tarihimiz, kar tanelerinin önce kartopu sonra çığ gibi büyümesi ile doludur.
Bugün için iktidarı muhalefet değil, kendi içindeki mikro ayrılıklar ve ötekileştirme eğilimleri tehdit ediyor.
Kazanılan seçimler kimseyi yanıltmamalı.
İktidar, yedi düvele karşı yaptığı seçim mücadelesini yedi düveli yanına alarak kazandı!
Eskisi gibi tek başına değil!
İktidar kalesinin zafer burçlarında MHP'den BBP'e kadar bir çok bayrak asılı.
Güçlenince fabrika ayarlarına dönmek ilk bakışta iyi bir fikir gibi gelse de, 21. yüzyılın değişen zihin paradigması daha fazlasını zorunlu kılıyor.
Özden kopmadan resetlenmiş bir tahammül vizyonu iktidar partisinin önümüzdeki süreçte ömrünü uzatabilir.
ÖZGÜR MÜ, ÖZEL Mİ?
CHP'yi yazmaktan bir çok kişi gibi ben de bıktım ama yüzyıllık bir karaktere kafa çevirmek de olmuyor.
Son durumu şöyle özetleyebilirim.
İmamoğlu'nun üst dilden çıkışları yerini daha sakin ama yakın geleceğe yatırım yapan bir hale bıraktı.
Kılıçdaroğlu, seçim başarısızlığını önemli ölçüde unutturmayı becermiş gibi görünüyor.
Hitabeti iyi Özgür Özel tabiri caizse, tavşan aday tanımlamasından kurtulmaya çalışsa da şu ana kadar başarılı olamadı.
Çünkü, Kılıçdaroğlu sonrası liderin İmamoğlu olacağını kamuoyu satın almış görünüyor.
Özel aday olursa 200'den az oy alabileceğini öngörüyorum.
170- 180 civarında.
Dikkat dağıtmak için Özgür Özel'i Kılıçdaroğlu'nun öne çıkardığı söylentileri gerçekçi değil.
Şu da var;
İmamoğlu ve Özel kader yoldaşı gibi gözükse de Özgur Özel'in kemikleşmiş bir "Kılıçdaroğlu mutlaka gitmeli" tavrı da yok.
Daha çok top önüme gelir mi?
Komşuda pişer bana de düşer mi tavrı olarak okunmaya müsait bir duruşu var Özgür Özel'in.
Yani çok özel bir duruşu şimdilik yok!
Potansiyelini gereksiz bir şekilde harcadı gibi geliyor bana.
ATAMADINIZ BİR DE MÜLAKAT ÖYLE Mİ?
Atanmayan öğretmenlerimizin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi.
Çünkü onlar diri diri haşlandı!
Atanmayan öğretmenlerimiz tarihe devlet sözünün tutulmadığı dönemin mağdurları olarak geçecekler.
Bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından seslendirilen "Mülakat kalkacak" söz ve talimatına rağmen tam tersi uygulamanın kurbanı olmak üzereler.
Edirne'den Kars'a.
Venüs'ten Mars'a herkes biliyor ki.
Mülakat torpilin diplomatik ismidir.
Başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'dan
MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye.
BBP Lideri Mustafa Destici'ye kadar tarihi bir sorumlulukları var..
Atanmamışları atamak, mülakatı kaldırmak.
Aileleriyle birlikte 600 bin kişi bu haksızlığı vicdan kulesinden izliyor!
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!