İsrail'e Hamas'ın emsali görülmemiş saldırı başlatması ile başlayan savaş ABD'nin gemilerini göndermesiyle daha geniş bir ivme kazandı.
Saldırının gerçekleştiği 7 Ekim gecesine gidelim...
Hamas saldırısının gerçekleştiği dakikalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'a başta istihbarat birimleri olmak üzere hızlıca bilgi verildi.
Yaklaşık bir saatlik bilgi akışı ve gelişmelerden sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Bu çaptaki olay normal görünmüyor. Başka bir şeyler var sanki. Bizi de savaşın içine çekmek isteyen gelişmeler yaşayabiliriz. Filistin'i elbette savunacağız ama çok dikkatli olmalıyız." değerlendirmesi yaptığını öğrendim.
Zaman ilerledikçe Erdoğan'ın değerlendirme/bilgi/hipotez ya da tümünün doğru olma ihtimali giderek güçleniyor.
Muhtemelen Cumhurbaşkanı'na bu yorumu yaptıran, Ortadoğu için pozisyon alan bazı devletlerin reflekslerini devlet başkanı olarak önceden bilmesi.
İran'ın Hamas'a sahip çıkması, İslam ülkelerinin yarım ağızla yaptıkları Filistin desteği sürecin çok boyutlu gelişmelere gebe olacağının işaretlerini veriyor.
Bence seslendirilmeyen temel şüphe, Türkiye'yi İran'la savaşmaya zorlayan şartlar ortaya çıkabilir!
AK PARTİ'DE NİKÂH MI VAR?
Teyide muhtaç olduğu için şimdilik isim vermiyorum ama kulislerde iktidar partisinin çok tanınmış iki isminin nikah hazırlığında olduğu söyleniyor.
İkisi de bakanlık yaptı.
İkisi de halen milletvekili.
Damat adayı halen vitrinde ve aktif.
Bekleyip, görelim...
İKTİDARIN MUHATTABI KİM?
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanlığı’na adaylığını açıklayan Özgür Özel'in CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüştükten sonra grup başkanlığı görevini fiilen bıraktığını biliyoruz.
İyi ama bu durumda iktidar partisinin TBMM'de muhatabı kim?
Meclis’te tezkere dahil onlarca başlığın CHP'de muhatabı yok!
Özgür Özel seçilirse genel başkan, seçilmezse grup başkanı olarak devam edecek.
Özgür Bey deneyimli bir siyasetçi ama dünyada bu uygulamanın benzeri yok.
Etik değil.
Reel değil.
Hiç bir yazılı olmayan kanuna da uymuyor.
Sonra da CHP neden halktan koptu sorularına yanıt verilemiyor.
Yanıt belli değil mi?
SÖZ YAZARI VE BESTEKARLARIN ADI YOK MU?
Bir önerim var.
Bilmem dikkatinizi çekiyor mu.
TV- radyo gibi iletişim araçlarında şarkıcıların çoğu eserlerini söylerken ne söz yazarının ne de bestekarın ismini dahi anmıyor.
DJ'ler de farklı değil.
Söz yazarı-bestekarın isimlerini söylemek keyiflerine kalıyor.
Bu da bir nevi emek hırsızlığıdır.
Ferhat Göçer dahil tüm ilgili STK'lar bu konuda harekete geçerek sürecin bir telif meselesi olduğunu, yasal güvenceye alınması için ellerinden geleni yapmalılar.
Yani, bir DJ ya da sanatçı, eserini seslendirmeden önce o eserin söz yazarı ve bestekarının ismini söylemesi yasal zorunluluk olmalı. Aksi durum, telifin ihlali olarak kabul edilmeli.
Şarkı madem bir telifli eser.
O telifin yarısı söz yazarının, diğer yarısı da bestekarın.
Ayrıca dinleyicinin kimlerin eserini dinlediğini bilme hakkı var.
Bu konuda Kültür Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ve Kültür Bakan Yardımcısı Batuhan Mumcu'nun gerekli düzenlemeleri yapması, söz yazarları ve bestekarların unutmayacakları bir güzellik olacak.
Burhan Bayar...
Şakir Askan...
Cengiz Altınsoy...
Aydın Sarman...
Hüseyin Bitmez
Mustafa Beyazkuş
Aşkın Tuna gibi mesleğin ustalarının bu konuda gereğini yapacaklarını düşünüyorum.
DEPREM FAKÜLTELERİ NEDEN KURULMUYOR?
Bıkmadan usanmadan bir yıldır yazıyorum. Ömrüm oldukça da yazacağım.
Artık "Deprem Fakülteleri" kurulsun.
Bu önerime sahip çıkılmamasını bir türlü aklım almıyor.
Allah korusun deprem felaketi olunca mı dikkate alınacak!
Tüm vebalini siyasetçi ve gazetecilerin omuzlarına yüklüyorum.
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!