"Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır." sözleriyle kulaklarını, daha doğrusu kemiklerini çınlatalım Franklin D. Roosevelt'in...
İlginçtir... Politikada tesadüf yok diyen Roosevelt'e, 1960 yılında New York'ta tesadüfen (!) araba çarpmış, bir süre sonra da ölmüştü!
Okurlarımdan bazen "Yazılarının girişini uzatıyorsun" haklı eleştirileri alıyorum ama siyasette o kadar çok kavşak var ki, arabayı parka çektirmeden ilerlemek de gerekiyor bazen!
Gündem başlıklarımız her zamanki gibi yoğun.
CHP Kongresi, yerel seçimler ve elbette içimizi kanatan İsrail- Filistin savaşı...
Bu ağır gündemler siyasetin kendi iç dinamiklerini etkilemiyor.
Siyaset, sessizce kendi özel yatağında akmaya devam ediyor.
Aldığım güçlü kulis bilgilerine göre kısa süre önce kurmayları Cumhurbaşkanı Erdoğan'a kritik notlar verdi.
Ankara bürokrasi diliyle, 'arz' ettiler.
Bu notlarda, bir tanesi Demokrat Parti, üçü Deva olmak üzere 4 milletvekilinin iktidar partisine geçmeye hazır olduğu yazıyordu.
Başka ilginç bir not da, DP'li vekili iktidar partisine geçme konusunda ikna eden kişinin eski ANAP genel başkanı ve eski bakan Erkan Mumcu olduğu yönünde...
Mumcu'ya küçük bir parantez açmak isterim.
Siyasi hataları ve tez canlılığını bir kenara bırakırsak, Erkan Mumcu siyasi kalibresi yeterince anlaşılamamış bir kabiliyetti.
Parantezi kapattım.
Söz konusu bu 4 ismi elbette biliyorum ama off the record olduğu için yazmayacağım.
Şayet off the record olmasaydı yazar mıydım ondan da çok emin değilim çünkü...
Suya sabuna dokunan gazeteciler iyi bilirler ki, en doğru haberler, genellikle en hararetli yalanlanan haberlerdir!
Küçük bir hafıza tazeleyelim.
"Bir Milletvekili Atatürk'ün fotoğrafı TBMM'deki odasından indirdi" diye yazdığımda "Nayır, Nolamaz. Yalan yazıyorsun! " diye feryat edenler, dönemin CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın "Adımın Aylin olduğu kadar biliyorum ki Atatürk'ün fotoğrafını bir CHP Milletvekili odasından indirdi" sözleriyle beni doğruladıktan sonra bu eleştirileri yapanlar hiç doğmamış gibi ortadan yok oldular!
"Külliye'ye bir CHP'li vekil çıktı" diye yazdığımda, yine aynı ezik koro
"Yalann" diye topuyla tüfeği ile saldırdı.
Kılıçdaroğlu "Biliyorum ama söylemem!" derken, Muharrem İnce, CNNTURK canlı yayınında "Külliye’ye hangi CHP'linin çıktığını biliyorum ama o kişi ben değilim" diyerek yine bu satırların yazarını doğrulamak zorunda kaldılar.
Gırgır işler de oldu!
"Yargı kararlarına güvenilmez!" diyenler, birden fazla ve bitmeyen davanın kararını basına servis ederek çocuk gibi medyaya servis yaptılar.
Basın Konseyi isimli yer, Nazlıaka'nın "Talat Atilla'nın cep telefonu ve bilgisayarlarına el konulsun" dediğinde, ağzını dahi açmazken, üyesi dahi olmayan bu satırların yazarını kınayacak kadar kendilerini küçülttüler.
Lakin ben burada, Basın Konseyi ve bu kararı imzalayanlar ise basın tarihinin karanlık mahzeninde yerlerini aldılar!
Türk medyasının ezici bir çoğunluğu için gerçeğin zerre kadar önemi olmadığı böylece bir kez daha kayıtlara geçmiş oldu.
Tarih, benimle ilgili yazılı - sözlü iftira sahiplerinin boynuna "EZİK" muskasını taktı.
Boyunlarında çanlı muska ile dolaşıyorlar!
O yazı ve sözlerin sahipleri, çocuklarına kötü bir miras bıraktı. Bundan sonraki nesillerin daha sağlıklı bir medya ile buluşmaları için o illegal medya mensuplarına yönelik çalışmalarım bitmeyecek!
Ta ki...
Tek tek samimi bir özeleştiriye kadar!
Bu arada sizi duyuyorum...
"Arkadaş, araya niye reklam alıyorsun! Devam et kulisine..."
Haklısınız, devam ediyorum.
Nerede kalmıştık?
Biri Demokrat Parti, üçü Deva olmak üzere 4 milletvekilinin iktidar partisine geçmeye hazır olduğunu ve DP'li milletvekilinin iktidar partisine geçme fikrini eski bakan Erkan Mumcu'nun olgunlaştırdığı öne sürülüyor.
Ve gelelim tüm bu fotoğraflar önüne serilen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuya ilişkin değerlendirmesine.
Cumhurbaşkanı "Bunu şimdi yapmayalım. Yerel seçimlerden sonra olsun" değerlendirmesine Erdoğan'ın bir kurmayı "Ya vazgeçerlerse efendim" yanıtını verince, Cumhurbaşkanı Erdoğan "Merak etme sadece dördü değil, hepsi gelecek! " yanıtının da altını çizmek isterim.
Son bir kulis notu daha vereyim.
Gelecek Partisi Araştırma, Geliştirme ve Bilişim Başkanlığından DP'ye geçen ve sonrasında DP'den de istifa eden Neslihan Çevik'in de Erdoğan'ın dış politika danışmanlığı için uğraşı var!
TESTERE
ABD- İSRAİL'in Filistin'de yaptığı katliam, James Wan'ın yönettiği 2004 yapımı testere filminden bile daha acımasız ve korkunç.
Testere filminde öldürülmeye karar verilen karekterlere dahi bir şans veriliyordu.
ABD'nin dolar ve silahı ile hava attığına bakmayın, dünyada en çok dilenciye yataklık yapan yer New York'tur.
İSRAİL ise korkak olduğu kadar yalancı bir örgüt.
Allah'a bile "Çocukları öldürün" dedi diyerek iftira atacak kadar küçülen siyonist bir yapıdan söz ediyorum.
Hamas'ın böyle şanlı bir direnişe eğlence yapan masum İsrailli sivilleri öldürerek neden gölge düşürdüğü en azından benim açımdan karanlık.
Sözü uzatmayacağım.
Zaman alacak ama ABD VE İSRAİL mutlaka yenilecek.
KURUN ARTIK ŞU DEPREM FAKÜLTELERİNİ!
Dilimde tüy bitti ama herkes nedense ölü numarası yapıyor.
Bir yıldır "Deprem Fakülteleri kurulsun" önerime Hürriyet yazarı Yalçın Bayer dışında neredeyse kimse ilgi göstermedi.
Sanki deprem kuşağında değilmişiz gibi.
Sanki depremde binlerce insanımız ölmemiş gibi.
O kadar içi boş üniversiteler kuruyoruz ama nedense ihtisaslaşmış Deprem Fakülteleri, yüksekokullar kurulması konusu kimseyi ilgilendirmiyor.
Bu vebal, bu satırları okuyup umursamayanların omuzlarında olsun!
DUAYENLERİN ZİYARETİ!
Bir kulunu çok sevdim...
Mutlu ol yeter...
Sen affetsen ben affetmem...
Seni kalbime yazdım...
Beraber yürüdük biz bu yollarda...
Gülü soldurmam..
Anlatamam görmen lazım...
Sabah olmadan ve bir çoğu hit olmuş 3 binin üzerinde eserin sahibi Burhan Bayar, Aşkın Tuna ve Cengiz Altınsoy 2 gün önce ziyaretime gelerek onur verdiler.
Bence bu üçlü aynı arabaya binmesinler!
Allah korusun, birisine bir şey olursa, diğeri Türkiye'ye kalsın.
Bu arada ben de çaktırmadan güftekar olma yolunda ilerliyorum.
Tabii ki ustaların yanında esamim okunmaz ama şimdiden 3 güftem bestelendi.
Bu üç ustanın güftelerimi beğenmesi de beni yüreklendirdi doğrusu.
Siyasetin gri alanından kendimi sinema ve müzik dünyasına bırakarak biraz oksijen alıyorum.
TEK SORULUK MÜLAKAT!
Atanmayan öğretmenlerimizi atamayanlara...
Okulunu bitirmiş öğretmenlerimize mülakat isteyenlere tek soruluk bir mülakat yapsak.
Neden sözünüzde durmadınız?
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!