Bilirsiniz; bir kimse ya da nesnenin başka bir kimse ya da nesne üzerindeki düşünce, yön, ya da eğilimini değiştirmeye yol açan güce
etki denir.
Sosyolojik kavramsallaştırma üzerinden yazarsak, AK Parti'deki "Mücahit Arslan Etkisi" tahlil edilmeden geçilemeyecek kadar belirgin ve güçlü bir olgudur.
Üstelik, sıfır karizmasına rağmen...
Oscar Wilde'nin "gerçek dostlar sizleri ortaya çıkarır" dediği gibi, Erdoğan ve AK Parti için sırtını köprü yapan bir isim Mücahit Arslan. Sadece köprü mü? Aynı zamanda Erdoğan'ın üzerindeki doğal paratoner oldu her zaman. Adeta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İsmet İnönü'sü gibi...
İleride yakın siyasi tarih yazılırken AK Parti ve Tayyip Erdoğan anlatısında Mücahit Arslan’a illa ki çok güçlü bir parantez açılacaktır. Ya da işi tarihe bırakmayacak günümüzden birileri, her anıyla her türlü ilgiyi hak eden böylesi bir figürün biyografisini kaleme alacaktır. Ya da kendisi; o sessizlik yeminini kıyısından bozup tarihe bir not bırakacaktır.
Ama tüm bunları beklemek yerine kısa bir Mücahit Arslan portresi de çizebiliriz.
Arslan her şeyden öte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gelmiş geçmiş en yakın dostudur.
'Gölge Adam' ya da 'Kara Kutu' tanımlamaları Arslan'ı ifade etmekten uzak, sloganik ve sığ başlıklar.
Kamuoyuna hitabeti ne kadar yetersizse, aforizmalarının bir o kadar güçlü olması, kendi paradoksu...
Fransız Dük gibi soğuk görünmesi, kabuğunun kırılıp kalbinin pas pas yapılmaması için bir kalkan sanki.
Açık kaynaklar şunu diyor: Adalet ve Kalkınma Partisinin kurucuları arasında siyaset hayatına başlayan Ali İhsan Arslan, kamuoyunun daha iyi bildiği ismiyle Mücahit Arslan, Recep Tayyip Erdoğan'a Parti genel başkanlığı, başbakanlığı ve cumhurbaşkanlığı döneminde danışmanlık yaptı. Arslan, 25, 26 ve 27. dönemde Adalet ve Kalkınma Partisinden Ankara milletvekili seçildi.
Tamam… Ama o açık kaynaklar şu sorulara yanıt vermiyor:
28 yıl önce bir kahvaltıdaki tanışıklıkla başlayan birliktelik nasıl bunca yıl kesintisiz sürebildi?
Ve nasıl, partinin kuruluş aşamasından itibaren Erdoğan’ın yanında ve en yakınında yer aldı?
Ve nasıl, aradan geçen bunca zamanda Erdoğan’ın birlikte yola çıktığı onca isim teker teker şu ya da bu şekilde bugün yokken Mücahit Arslan ve Erdoğan 28 yıl önce tanıştıkları o kahvaltıdan sonra hiç kopmadılar?
Tabii ki; tüm bu “imkansız birlikteliğin” sayısız parametresi var ama bir ipucu vereyim: 28 yıldır Erdoğan’ın en yakınında, en çok güvendiği isim olan Arslan’ın açık kaynaklardaki özgeçmişine bakalım: Danışmanlık görüyoruz, milletvekilliği görüyoruz. Milletvekilliği de AK Parti’nin “3 dönem kuralı”na uygun bir şekilde sadece 3 dönem görüyoruz.
Ötesi? Yok. Neden?
Mesela şöyle bir fikir jimnastiği yapalım. 3 dönem kuralı teoride olsa da pratikte esnemeyen bir kural mı? Ve Arslan istese o kuralı esnettirip devam edemez miydi?
Ya da şöyle düşünelim… Malum, her kabine değişiminde onlarca isim havada uçuşur, “Bakan toto” oyunu en gözde oyun olur ama o isimler arasında asla Arslan’ın ismini göremeyiz. (Herkes bilir ki o dönemlerde piyasada dolaşan isimlerin çoğunu kendileri bir şekilde fısıldar, isimlerini dolaşıma sokar…) Peki, neden Arslan hiçbir Kabine’de ismini fısıldamaz ya da birilerinin aklına o listeye sokmak gelmez?
Memleketin en kudretli adamının en yakınındaki ve en güvendiği isim hangi makamı istese hayır mı denecek?
Aslında Arslan’ın özgeçmişinin istese sayfaları doldurabilecek kadar yığınak yapabilecek titr ekleme fırsatı varken birkaç cümlede bitmesi, onunla ilgili asıl “sırrı” ele veriyor: Tevazu...
Makam tutkusu ile yanıp tutuşanların at koşturduğu bir arenada sıfır makam tutkusu onu 28 yıllık kesintisiz bir ayrıcalıklı yere koyuyor ama tabii ki tek etken bu olamaz.
Peki, başka ne?
Bu sorunun yanıtını da ben vereyim: Ak Parti’yi tanımlarken kullandığı iki anahtar kelime aslında Mücahit Arslan fenomeninin de anahtar iki kelimesi: Samimiyet ve güven.
Arslan her ne kadar “Ak Parti’nin sırrı” olarak bu iki kavramı kullansa da AK Parti’nin bu kavramları ne kadar karşıladığı tartışılır. Ama seven sevmeyen hiç kimse Arslan’ı tanımlarken bu anlamda şerh düşmez.
İşte bu da onu hem AK Parti’de kimsede olmayan bir networke sahip olmasını, hem süreç içinde bin türlü badireden geçen partide perde arkasında tutkal görevi yapmasını hem de sadece parti içinde değil, AK Partili olmayanlarla da rahat bir şekilde görüşebilmesini mümkün kılıyor. Hal böyle olunca; AK Parti ve Erdoğan hikayesi büyüdükçe Mücahit Arslan’ın hikayesi de büyümeye devam ediyor. Sonrası mı? Kim bilir… Belki de film daha yeni başlıyor.
SİNEMA, MÜZİK VE BU SATIRLARIN YAZARI...
Özellikle Z kuşağındaki okurlarım; Gazetecilik yaşamımla birlikte sinema ve müziğe olan ilgimi sık sık soruyorlar. Satır başları ile anlatayım. Okurlarıma tek tek yazma imkanım olmadığı için buradan satır başları ile anlatayım.
Henüz bıyıklarım terlemeden gazeteciliğe başladım. Stajyer muhabirlikten yayın yönetmenliğine,
Ulus Gazetesi'nden Milliyet Gazetesi'ne uzanan, onlarca gazete, dergi ve TV'de yöneticilik yapmak nasip oldu. Sanat dünyasıyla da küçük yaşlarımdan bu yana amatör olarak ilgili oldum.
Sosyoloji- siyaset bilimi eğitimlerimin yanında Ankara Demirtepe Halk Tiyatrosu'nu bitirdim.
Rahmetli Aytaç Arman'ın TRT'de yayınlanan 'kantodan tangoya' dizisinde, yine rahmetli olan Atilla Arcan'ın sunduğu 'sıra sizde' programları dahil, askere gitmeden önce 6-7 programa katıldım.
Arcan'ın programına katılmak için binlerce kişi elemelere katılmıştı.
TRT, eskiden şimdi başsavcılık olan Ankara'nın Kavaklıdere semtindeydi.
Elemelere girdiğimde jüride Levent Kırca ve Oya Başar vardı.
O zamanlar Başar ve Kırca evli değil ama beraber yaşıyorlardı.
Elemeleri, Atatürk ve Aşık Veysel'i taklit ederek kazanmıştım.
Daha sonraları bir sosyal sorumluluk projesi olarak, Türk- İsveç ortak yapımı 'Beklenmedik Hayat', 'Canım Dayım' ve 'Aylan Bebek' filmlerinin yapımcısı, bazılarının da başrol oyuncusu oldum.
Amerikan yapımı 'Blood Curse' filmi başrol oyuncusu, Gladyatör filminde de oynayan Mike Mitcell vefat ettiği için yarım kaldı.
Ve uzun yıllar da yine amatör olarak şiir yazarım. Müzik dünyasının duayeni Burhan Bayar, ustalar Aşkın Tuna, Cengiz Altınsoy ve Aydın Sarman'ın moral katkıları ve destekleri ile güfteler yazmaya başladım.
Yakında, güftelerini yazdığım iki eserimi, iki önemli sanatçı single çıkararak seslendirecek.
Bestelerini, Aydın Sarman ve Hüseyin Bitmez ustalar yaptılar.
Ve bu arada duayen Burhan Bayar'da bir eserimi besteleyeceğine söz verdi. Sanırım 15- 20 güne biter.
EY SANAT! SEN NE HALE GELDİN?
İrem Derici... Şarkıcı... Şarkılarından daha çok kullandığı argo kelimelerle ün yaptı. Turktime'a 4-5 gün önce kendisine yakışan ya da yakışmayan bir saldırıda bulundu.
Attığı twitin fotoğrafını koydum.
Takdir sizin.
Sanatçı Hadise'nin de bize yönelik eleştirisi oldu ama her satırı buram buram nezaket kokan, saygılı kelimelerle yaptı eleştirisini.
Sahibi olduğum Turktime, 20. yılını dolduran Türkiye'nin en eski haber sitelerinden birisi.
İrem Derici'den arkadaşlarım adına beklediğim özür halen gelmedi.
Sonsuza kadar da bekleyemeyiz!
AYLAN BEBEK PARİS'TE!
Yapımcısı ve başrollerden birisini oynadığım Aylan Bebek filmi, Türkiye'nin 41 ülkeden 321 filmle yarıştığı Uluslararası Paris Bridge of Peace Film Festivalinde finale kalmayı başardı. Şu anda 46 filmle yarışıyoruz. Sonuçların bir hafta içinde açıklanması bekleniyor.
Şayet ödül almaya hak kazanırsak, Mayıs ayında Paris'de Cannes Film Festivali'nde ödüllerimiz resmi olarak verilecek. Ödül alamazsak da finale kadar gelmek de az iş değildi.
TEŞEKKÜR
Katılamadığım RADEV ödülümü usta söz yazarı Aşkın Tuna Beyefendi, Muğla Yatağan Belediye Başkanı Mustafa Toksöz'ün elinden alma nezaketi gösterdi. Kendisine ve RADEV Başkanı Yusuf Erbaş'a teşekkür ederim.
KISA KISA
Ankaragücü Başkanı Faruk Koca'nın hakem Halil Umut Meler'e yumruk atması bir faciaydı ama maç bittiği anda polislerimizin hakemin güvenliğini sağlaması gerekmez miydi?
Erdoğan'a yakınlığı ile bilinen Ümraniye belediye başkanı İsmet Yıldırım'ın yakın çevresi, başkanlarının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı yapılacağını düşünüyorlar.
VELHASIL: Düşünmek, ruhun kendi kendine konuşmasıdır. Platon
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!