Eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı
Melih Gökçek ile Keçiören Belediye Başkanı
Turgut Altınok arasındaki kavga, kronik ve eski bir kavgadır. Birbirlerinden hiç haz etmediler.
Geçmişte yaşanan bir kaset olayından sonra Gökçek ve Altınok arasında oğul Osman Gökçek'in devraldığı adeta bugünlere uzanan kan davası başladı.
Gökçek'ler ve Altınok'un, birbirlerine karşı, Baba- The Godfather filminde Al Pacino'nun "Sakın bana masum olduğunu söyleme... Bu benim zekâma hakarettir..." repliğini içselleştirdiklerini söyleyebilirim.
İki sene önce kısmen barışan Melih Gökçek ve Altınok, bu kavga sürecini şimdiye kadar düşük profille götürdüler.
Bugüne gelirsek...
Köprülerin altından sular- seller geçti.
Erdoğan tarafından Melih Gökçek'e aktif siyaset sınırlaması getirildi.
Melih Gökçek'in oğlu Osman Gökçek, iktidar partisinden Ankara Milletvekili seçildi.
Osman Gökçek artısı-eksisi ile babası Melih Gökçek'in misyonunu yüklendi.
Ankara için yapılan kamuoyu anketlerinde, Osman Gökçek, Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok'un arkasından ikinci sırada çıkıyor.
Gökçek'in adaylık çalışması olarak görünen faaliyetleri aslında bundan sonraki seçime yönelik ama belki de top önüme düşer diye düşünüyor olabilir.
İktidarın İstanbul'dan sonra en çok almak istediği il şüphesiz Ankara...
Mansur Yavaş bugün için konuşursak, halen seçilme ihtimali en yüksek aday ancak Meral Akşener'in Ankara'da da aday çıkarma kararlılığı iktidar partisini umutlandırdı.
En azından CHP için Ankara artık çantada keklik değil.
İktidar partisi kendileri için pozitif sayılacak gelişmeleri realize etmek için Turgut Altınok'a doğru yaklaşmaya başladı.
Başladı diyorum henüz kesin değil çünkü...
İktidar partisi, Turgut Altınok'u, tabiri caizse 'kafasına göre hareket eder." diye tanımlıyor.
Bu kafaya göre hareket etme, iktidar partisi için çoğunlukla kırmızı çizgidir.
Bir tarafta kazanma potansiyeli olan Turgut Altınok, diğer yandan kazandığı zaman bağımsız hareket edeceği varsayılan Turgut Altınok var...
Ankara adayının halen açıklanmamasının altında bu paradoks var.
Tüm bu paradoksal gelişmelere rağmen iktidar partisi, Turgut Altınok'a yönelik pozitif çalışmalara hız verdi.
Bu isimlerden birisi de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın özel kalem müdürü Hasan Doğan...
Vatandaşlar fazla tanımayabilir ama Hasan Doğan'ı siyaset-medya-bürokrasi dünyası yakından tanır.
Suyun akışını değiştirecek bir etkiye sahiptir. Hatta bazı bakanlardan bile güçlü olduğu söylenebilir.
İşte o Hasan Doğan, kısa süre önce Ankara Milletvekili Osman Gökçek'i arayarak "Turgut Altınok'un etkinliğine katılarak beraber aynı kadrajda olursanız birlik beraberlik anlamında partiye faydalı olur." ricasında bulundu.
Osman Gökçek de Doğan'ın ricasını kırmayarak Altınok'un etkinliğine katıldı. Keçiören Belediye Başkanı Turgut Altınok, bu etkinliğe katılan protokol listesindeki isimleri tek tek sayarak teşekkür etti.
Bir kişi hariç!
Osman Gökçek!
Bu duruma içerleyen Osman Gökçek, Erdoğan'ın özel kalem müdürü Hasan Doğan'ı arayarak "Sen rica ettin kırmadım ama Turgut Altınok beni yok saydı. Bir daha Altınok'un hiç bir etkinliğine katılmayacağım" dedi.
Hasan Doğan'ın yanıtını öğrenemedim ama araya Erdoğan bile girse, Gökçekler ve Altınok savaşı bitecekmiş gibi görünmüyor.
Gökçek ve Altınok'u tanırım.
Elbette tavsiyeme ihtiyaçları yok ama şayet olsaydı, onlara 2006 yapımı The Prestige filminin repliklerini ezberlemelerini önerirdim;
''Bir keresinde dünyayı değiştirmeye yeltenmiştim, bana hayalperest dediler. İkincisinde nazikçe benden emekli olmamı istediler!''
YEREL SEÇİMLERİN SOSYAL PSİKOLOJİSİ
Hatırlayacağınız gibi psikoloji, davranış ve zihinsel süreçlerin bilimsel tarifidir. Sosyal psikoloji ise, bireylerin iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarından nasıl etkilendiğine dair yapılan bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırmayı genellikle psikolog veya sosyologlar yaparlar. Psikolog değilim ama sosyoloji alanında bir kaç kelime yazabilirim. Seçimi kazanmanın pin kodu, ikna etmek üzerine inşa edilir.
İkna, haliyle çok sayıda değişkenden etkilenir.
1-İletişim: Uzmanlığı ve güvenirliği vermesi gerekir.
2-Mesaj: Mantık, duygu, (mesela korku- sevinç)
3-Kitle: Çeşitli demografik bilgileri, kişilik özelliklerini ve tercihleri içermesi gerekir.
4-Araç: Radyo, televizyon, internet veya yüz yüze etkileşimleri içerir.
5-Bağlam: Ortamı, grup dinamiklerini ve ön bilgileri içerir.
Bu beş ikna yönteminin en az 3, belki dördünde iktidar etkin.
Evet, yerel seçimlerin sosyolojik dinamikleri bir miktar farklı ama sonuca etki eden otoriteye itaat etme unsuru, halen en önemli sonuç alma yöntemi. Mesela Milgram deneyi olarak adlandırılan deney, insanların bir otorite figürüne itaat etmede ne kadar ileri gidebileceklerini incelemek için tasarlandı. Deney, normal vatandaşların, masum bir insanın acı çekmesine ve hatta görünüşe göre ölmesine neden olduklarına inandıklarında bile emirleri yerine getireceklerini gösterdi.
Buradaki otorite figürü güvenilir lider olarak kabul edilebilir.
Yerel seçimlere girilirken, muhalefetin yine genel başkanları var ama liderleri yok! Oysa iktidarın güçlü ve otorite sahibi bir lideri var. İşte bu aradaki fark, genellikle sonucun farkı oluyor!
GARİBİN ÇİLESİ ÖLÜNCE BİTER YA DA YAKARSA DÜNYAYI, GARİPLER YAKAR!
Ne büyük tevakuf.
Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlunun çarparak öldürdüğü gariban motokuryenin adı Yunus Emre Göçer imiş.
Büyük şair Yunus Emre, 800 sene önce, sanki Cumhurbaşkanı oğlunun arabasının altında ezilerek ölen adaşı Yunus Emre Göçer için yazmış bu satırları;
Nice bu dert ile yanam,
Ecel ere bir gün ölem.
Meğer ki sinemde bulam,
Şöyle garip bencileyîn.
Bir garip ölmüş diyeler,
Üç günden sonra duyalar,
Soğuk su ile yuyalar,
Şöyle garip bencileyn.
Vay canına. Türkiye’de trafikte çarparak bir Motokuryeyi öldüren Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu, ifade için savcılığa bile götürülmemiş.
Karakolda ifadesi alındıktan sonra tedbirsiz, yurtdışı yasaksız serbest bırakılmış.
Sizin de içiniz yanmadı mı?
Taş kalpli misiniz yoksa...
Peki, o zaman bir de Somali Cumhurbaşkanı'nın oğlunun çarparak öldürdüğü motokurye Yunus Emre Göçer'in eşi Öznur Göçer'i dinleyelim.
Belki o zaman içiniz cız eder.
"15 yaşında lise öğrencisi kızım var. 8 yaşında da otizm hastası bir çocuğum var. Çocuğum hasta olduğu için sosyal yaşantısında dışlanıyordu. Onun rehabilite olabilmesi için eşimle birlikte dişimizi tırnağımıza takıp çabalıyorduk. Şimdi yalnız başımıza kaldık."
Bir Müslüm Gürses parçası dinlemek istiyorum: "Yaşamak içimden gelmiyor artık!"
VELHASIL: "Sırrını iki kimseden başkası bilmesin. Sen ve Rabbin..."
Hz. Ali
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!