Galatasaray tarihinde yaşanmış en kötü yenilgidir, net! Ortada bir takım yok, takım oyunu yok ve yok dediğimiz takım ligin iki yıldır tartışmasız şampiyonu. Bütün oyunu oynayan 2-3 futbolcu haricinde Galatasaray, bu maçta, takım ruhunu kaybettiğini bütün taraftarına gösterdi maalesef. Güç zehirlenmesi mi? Yoksa Fenerbahçe’ye içerde aldığı yenilgi sonrasında gelişen demoralize durum mu bilmiyorum. Galatasaray tribününün, yönetimin futbolla ilgilenmesi gerektiğinin farkında olmasının şart olduğunu biliyorum yoksa işin sonu kötü!
Beşiktaş, top rakipteyken birlikte baskı kurup top kendilerine geçtiğinde orta çizgiyi geçiren fevkalade bir orta saha yapılanmasıyla kanatlarda ve forvette süper kupa finalinde resmen esti!
Takıma yapılan yeni transferler sanki takımda iki senedir oynuyormuş gibi bir hava kattı maça. Rafa Silva, ilk yarıda oyunda çok fazla görünmese de ikinci yarı kararlı bir futbolla takımı yönlendirdi. Bana soracak olursanız Rafa Silva, Beşiktaş’ın yeni Quaresma’sı! Takım oyununu, transferler takıma adapte olmadan oturtmak nasıl mümkün oluyor bilmiyorum ama Beşiktaş bu sene ligi yerinden sallar!
Immobile golcülüğü zaten tartışılmaz. İtalya’da gol kralı olmuş bir futbolcu fakat bu maçta attığı iki golün haricinde top tutması, defans arkasına yaptığı koşular, orta sahaya kadar gelip defansa destek olması, takıma inanarak geldiğinin kanıtıdır. Muhtemelen bu sene gol krallığı çok çekişmeli olacak çünkü takıma yeni gelen bir oyuncunun takıma bu kadar sahip çıkıyor olması, sanki Beşiktaş alt yapısında yetişmiş bir sporcu gibi davranması takımı benimsediğinin bir göstergesidir ve bu önce tribüne sonra sahaya pozitif bir şekilde yansıyacaktır.
Rafa Silva takım oyuncusundan daha fazlası olduğunu süper kupa maçında hepimize gösterdi. Atağın yönünü belirledi, yeri geldiğinde kilit anlarda oyunu açtı. Üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirdiğini düşünüyorum. Kaliteli bilekleri de takım oyuncusu olmasının haricinde bireysel olarak yapabileceklerini de ortaya koyuyor. Beşiktaş sonunda pas veren bir Quaresma buldu ve takımın tartışmasız en yetenekli bilekleri Silva’da.
Beşiktaş taraftarının keyfi inanılmaz yerinde. Maçtan önce görüştüğüm bir kardeşim “Abi maçı kazanmamız çok zor. Oturmuş bir Galatasaray’a karşı oynayacağız. Muhtemelen 1-0 veya 2-0 maçı veririz” diyordu, dediği gibide oldu. ‘Oturan’ bir Galatasaray’a karşı oynadılar ve 5-0 kazandılar.
Dönelim Galatasaray’a… Bireysel hatalarla ve fiziksel yetersizlikle bariz bir şekilde oyundan uzak bir Galatasaray izledik ve ben sahadaki Galatasaray’a gerçekten üzüldüm. Sanki oyuncular (Muslera hariç) kupayı istemiyordu. Muslera kalesine sığamadı. Kaptan Okan Hoca ve Muslera için gerçekten sıkıntılı bir karşılaşmaydı. Nelsson’un yaptığı basit hatalar ve yediği ‘kırmızı kart’ aslında takımın tam anlamıyla dağılmasının fitilini ateşledi. Galatasaray büyük kulüp ve bu kulübe hizmet etmek istemeyen bir futbolcu güruhunu da yönetim, takımda tutmaz çünkü beklenti yüksek! İki sene lig şampiyonu olup geçen sene ligde esamesi okunmayan Beşiktaş’tan 5 yersen Galatasaray tribünü seni ıslıklar da yuhalar da! Ayrıca kim olursan ol ki Türkiye futbolunun en önemli teknik adamı Fatih Terim’in bile tabiri yerindeyse ipi çekilmiştir. Böyle devam ederse Galatasaray, kadroda ve teknik heyette değişikliğe gitmek zorunda kalacaktır. Fakat yönetimin içerisindeki çapanoğullarını da ayıklaması gerekmektedir.
Beşiktaş’ın önde savunma kurması, ligin başlamasıyla birlikte Beşiktaş için tehlike yaratabilir fakat bu hep böyle olacak diye bir şey yoktur. Maçın ilk yarısında ileride oynayan Beşiktaş, ikinci yarıda daha dengeli bir oyun oturttu. Beşiktaş’ın şu anki takım oyunu tartışmasız bütün lige ders niteliğindeydi. Velhasıl uzun zaman sonra Beşiktaş ruhu hocasıyla oyuncularıyla tribünleriyle yeniden canlandı.
Galatasaray ilk 30 dakika oyunda yoktu. Defans arkasına atılan uzun toplarla gol bulmaya çalıştı. Okan Hoca ofsayta düşen iki golü görünce bu taktiğin çalıştığına kanaat getirip ikinci yarıya daha atlet iki oyuncuyla başladı. Batshuayi ve Barış Alper’le plan, defans arkasına uzun toplarla hücum etmekti fakat orta sahada oyun kuracak bir takım ruhu yoktu. ‘Nelsson, Torreira ve Ziyech oyunda değildi’ desek daha doğru olur bence. Takımın en düşük performans gösteren oyuncusu da sanırım Yunus Akgün’dü. Çok top kaptırdı fakat bu kadar kötü bir Galatasaray’da Yunus’un da yapabileceği fazla bir şey yoktu. Kırmızı kartın da etkisi vardı tabii ama bu maç kart olmasaydı bile 5-0 değil 3-0 biterdi.
Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi macerası için durumu toparlaması şart. Büyük kulüp diye boşuna demiyoruz. Eminim durumu toparlayıp memleketi en iyi şekilde temsil edeceklerdir çünkü büyük kulüp olmak beraberinde büyük sorumluluk getirir.
Batshuayi performansını genel olarak değerlendirecek olursak ‘Galatasaray’da oynamaya hazır değil’ derim. Neden? Top kontrolü yok, tek dokunuş yok, fizik olarak yerinde olsa da sürati geçen seneki kadar değil fakat ligin ilerleyen dönemlerinde oturur ve en önemlisi son vuruşları. Maçın 48. dakikasında yaptığı vuruş Fenerbahçe’deki Batshuayi’den çok uzak maalesef. Galatasaray tribünü forvet oyuncularına çok hızlı kıyar sevgili okurlar. Eğer toparlamazsa muhtemelen gönderilir ama ben toparlayacağına inanıyorum ki bu maçla da sahadaki futbolcuları derinlemesine eleştirmek doğru olmaz. Çünkü genel olarak kötü bir Galatasaray izledik. Önümüzdeki maçlarda neler olacağına bakarak ligin ilerleyen haftalarında her şey daha net ortaya çıkar diye düşünüyorum.
Wilfried Zaha neden oyuna geç alındı sorulması gereken soru budur! Oyuncuyla hocanın arasında bir problem mi var yoksa hazır mı değil? Galatasaray tribününün yönetime sorması gereken en önemli soru budur.
Bütün yorumcular Icardi’ye yükleniyor, “Icardi oyunda değildi, çok kötü oynadı” diye. Yahu kardeşim top orta yuvarlağı geçmedi. Koca maç Icardi’yi topla 2-3 kez buluşturabildiler. Eleştirilmesi gereken kişi yaptığı yanlış değişikliklerle maalesef Okan Hoca’dır ki zaten basın açıklamasında aslan gibi neyin ne olduğunu dile getirdi. Merak edenler açıp okuyabilir, kısaca “yiğidi öldür hakkını yeme” dedi.
Standart hakem sıkıntımızı da pas geçmeyelim: “Buna kart verdik, dur buna da verelim”… Yeter artık biraz standardı yükseltmek lazım.
Yapılan transferler ve ligin geneline bakacak olursak; bu sene geçen senelere göre dört gözle maç bekleyen bir Beşiktaş taraftarı olacaktır. Büyük kulüplerin transferleri, ligin atmosferini şimdiden değiştirdi. Quaresma izlemek için Beşiktaş’ı seyreden, Anelka görmek için Fenerbahçe izleyen futbol severler aynı tutkuyla futbol izleyecektir.