ABD’de Başkanlık seçimleri yapıldı. Seçimlerde Senato üyelerinin üçte biri de yenileniyor. Bu seçimlerde Amerikan siyasi tarihinde seçmenlerin seçimlere katılımının en yüksek düzeyde gerçekleştiği belirtiliyor. Biden 74 milyonun üzerinde oy aldığını belirterek, bu oyun ABD tarihinde herhangi bir başkanın aldığı oydan çok daha fazla olduğunu ifade etti.
Başkanlık seçimi yarışında, bir tarafta Cumhuriyetçi Parti adına Başkan Donald Trump, diğer tarafta da Demokrat Parti’den Joe Biden yer aldı. Seçimler çok çekişmeli geçti.
Son dakika haberlerine göre, Joe Biden, 59. Başkanlık seçimlerinde 46. başkan seçildi.
Trump bu konuda şu açıklamayı yaptı: “Hepimiz neden Joe Biden’in hatalı şekilde kazanan gibi davrandığını ve medyadaki müttefiklerini ona yardım ettiğini biliyoruz. Gerçeğin ortaya çıkmasını istemiyorlar. Basit gerçek şu ki bu secim bitmekten çok uzaktır”.
Biden büyük ölçüde küresel sermayeyi ve büyük medya patronlarını arkasına almış görünüyor. Bu güçler, Biden’in kazanması için bütün güçlerini ortaya koymuş durumdalar.
Trump’ın ise küreselcilerin menfaatlerinden ziyade ABD’nin milli çıkarlarını önceleyerek, iç dinamiklerle bütünlük içerisinde bu yarışı sürdürmeye çalıştığı söyleniyor.
Kısaca bu seçimler, küresel sermaye ve büyük medya kuruluşları ile Amerikan milli çıkarlarını savunanlar arasında cereyan ediyor.
Trump bu farklılığı şu şekilde izah ediyor: Demokratlar yüz milyonlarca dolar harcadılar. Bizimkiler polis teşkilatıydı, vatandaşlardı. Bu seçimler ayrıca Cumhuriyetçi kadınlar için de önemliydi, en fazla da beyaz olmayan oyları aldım. Demokratlar şu anda büyük medyanın partisi, Cumhuriyetçiler de Amerikan işçisinin partisi oldu.
Seçim Hilesi İddiaları ve Türkiye’deki 1946 Seçimlerine Banzerlik.
Başkan Trump, seçimlerde ileri düzeyde hilelerin yapıldığı iddiasında bulundu.
Trump, seçimlere birkaç ay kala posta yoluyla yapılan oy kullanımının hileye müsait olduğunu, bu uygulamadan vazgeçilmesi gerektiğini söyledi. Yapılan sayımlarda, posta ile kullanılan oyların büyük ekseriyetinin Biden lehine olduğu görülüyor.
Trump öyle şeyler söylüyor ki, insanın aklına “yoksa Türkiye’de 1946 seçimlerinden mi bahsediliyor? ya da en büyük seçim hilelerinin yapıldığı yönünde algıların oluşturulduğu Venezuela’daki seçimlerden mi bahsediliyor?” sorusu akıllara takılıyor.
Trump’ın ekibi, Pensilvanya’da Cumhuriyetçi gözlemcilerin oy sayma işlemlerine alınmadıkları iddiasıyla Mahkemeye müracaat etti ve Cumhuriyetçi gözlemcilerin de oy sayımlarına katılmalarına izin verilmesini talep etti. Mahkeme de, hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi gözlemcilerin oy sayma işlemlerine eşit erişime sahip olmalarına hükmetti.
Oy sayımı resmi bir işlemdir ve seçim hilelerinin olmaması için, sayım işlemlerinde bütün parti gözlemcilerinin olması gerekir. Hür ve serbest seçim ilkesinin bir gereği de oyların sayımının açık ve şeffaf olmasıdır. Bu ilkeden sapılması, seçimleri hile ve şaibeye açık hale getirebilecektir. Bu, Anayasa Hukukunun en temel ilkelerinden biridir.
Trump’ın Pensilvanya’daki seçimlerde sayımlara Cumhuriyetçi gözlemcilerin alınmadığı yönündeki iddiasının mahkeme tarafından da doğrulanması, bu eyaletteki hile teşebbüsünün resmi olarak ifade edilmesi mahiyetindedir.
Trump seçim hilelerine ilişkin iddialarına devam ediyor:
Demokratlar, bir eyalette oy sayımı yapılırken adaylarının kazanabilmesi için, önce ne kadar oya ihtiyaçları olduğunu hesaplıyorlar, daha sonra da oy sayımını buna göre yapıyorlar. Cumhuriyetçi gözlemcilerin oy sayımlarına katılmalarına izin verilmiyor. Bu durum hâkimler tarafından da belirtiliyor. Georgia’da seçim teşkilatı Demokratlar tarafından yönetiliyor.
Trump, Pensilvanya seçimleri için çok daha çarpıcı açıklamalar yapıyor:
Pensilvanya’da Demokratlar, Cumhuriyetçi gözlemcilerin yasaklanmaları için mahkemeye gittiler, ama bu talepleri reddolundu. Oyları sayan demokratlar, Cumhuriyetçi gözlemcilerin oy pusulalarının nasıl sayıldığını görmelerini istemiyorlar. Çünkü şayet oy sayımları düzgünse, oy sayım işlemlerini Cumhuriyetçi gözlemcilere de göstersinler, çok net bir şekilde burada hile yapıyorlar. Şimdiye kadar insanlar (cumhuriyetçi gözlemciler) oy sayımı işlemlerini takip etmek için “dürbünle” bakmak zorunda kaldılar. Oy sayım işlemleri görünmesin diye oy sayım yerlerinin camlarını kağıtlarla kapatmışlar.
Trump’ın ekibinin başvurusu üzerine, Pensilvanya’daki istinaf mahkemesi seçim gözlemcilerinin oy sayımını yakından takip etmesine izin verilmesine karar verdi.
Bu iddiaların sahibi, muhalif Başkan adayı Biden olsa, “nasıl olsa muhaliftir, mağlubiyetini bu tür bahanelerle gizlemek istiyor” şeklinde bir düşünce akla gelebilir. Ama, bu sözlerin sahibi şu anda başkanlık makamında bulunan bir kişi (Trump)’dir.
Sormak isterim, Trump’ın bu anlattıkları sizlere Türkiye’de 1946 yılında yapılan seçimleri hatırlattı mı? Şahsen ben kendimi 1946 Türkiye’sinde hissettim, ne dersiniz?
Trump, posta yoluyla kullanılan oylar hakkında da çarpıcı iddialarda bulunuyor:
3 Kasım’da yapılan seçimlerden sonra da oylar gelmeye devam etti. Aslında bununla ilgili verilen bir karar vardı, bu karara göre, seçimler bittikten sonra oyların gelmemesi gerekiyordu. Posta yoluyla oy verme sistemi birçok hileye yol açtı. Milyonlarca ne “idüğü” belirsiz, tasdik mekanizmasız oy pusulası gönderdiler. Birçok seçim izledim ve daha önce hiç böyle büyük bir seçimde on milyonlarca kişi posta yoluyla oy kullanmadı. Kimin oy kullanmaya hakkı olup olmadığını kontrol edemedik, sadece sayıları alıp yazıyorlar. Pensilvanya’daki süreçte hep Demokrat makinesi açıklama yapıyor. Pensilvanya’da Demokratların 3 gün sonra bile oy getirdiklerini düşünüyoruz. Ne bir kimlik, ne bir posta pulu var. Cumhuriyetçi gözlemcilere erişim engeli getirildi.
Philadelphia’ya bağlı Allegheny bölgesinde postayla gönderilen oyların sayımı mahkeme kararıyla Cuma gününe kadar durduruldu. Georgia’da mahkeme Cumhuriyetçilerin seçimler bittikten sonra merkeze ulaşan oyların sayılmaması için yaptığı başvuruyu reddetti.
Trump’ın ekibi, Philadelphia seçim kurulunun, Cumhuriyetçi gözlemciler olmadan sayım yapmasının yasaklanması talebiyle mahkemeye müracaat etti.
ABD Seçimleri ile Venezuela’daki Seçimler arasındaki Benzerlikler Farklılıklar
ABD’deki büyük medya kuruluşlarının ve algı operatörlerinin dünya ölçeğinde Venezuela’daki seçimlerle alakalı oluşturduğu bir algı var:
“Dünyadaki en hileli seçimler Venezuela’da yapılmaktadır”.
Venezuela’daki seçim hileleri(!) ile ABD’de yaşananları kıyaslayabilmek için, öncelikle Venezuela’da seçimlerin nasıl yapıldığının bilinmesi gerekiyor.
Latin Amerika’da seçimlere yönelik usulsüzlüklerin yaşandığına dair söylemlerin en çok dillendirildiği ülkelerin başında Venezuela gelmektedir. Çoğu bağımsız (olduğu söylenen) gözlemciler, Venezuela’da yapılan seçimleri izleyerek, bu seçimlerin neticelerini beğenmedikleri ya da beklentilerine uygun olmadığı durumlarda, seçimlerde hilelerin yapıldığını ileri sürmektedirler. Nitekim NED Vakfı (Natıonal Endowment for Democracy), 2004 yılından beri Venezuela’daki seçimleri izleyerek, her seçimden sonra hilelerin yapıldığı
Trump’ın ekibinin başvurusu üzerine, Pensilvanya’daki istinaf mahkemesi seçim gözlemcilerinin oy sayımını yakından takip etmesine izin verilmesine karar verdi.
Bu iddiaların sahibi, muhalif Başkan adayı Biden olsa, “nasıl olsa muhaliftir, mağlubiyetini bu tür bahanelerle gizlemek istiyor” şeklinde bir düşünce akla gelebilir. Ama, bu sözlerin sahibi şu anda başkanlık makamında bulunan bir kişi (Trump)’dir.
Sormak isterim, Trump’ın bu anlattıkları sizlere Türkiye’de 1946 yılında yapılan seçimleri hatırlattı mı? Şahsen ben kendimi 1946 Türkiye’sinde hissettim, ne dersiniz?
Trump, posta yoluyla kullanılan oylar hakkında da çarpıcı iddialarda bulunuyor:
3 Kasım’da yapılan seçimlerden sonra da oylar gelmeye devam etti. Aslında bununla ilgili verilen bir karar vardı, bu karara göre, seçimler bittikten sonra oyların gelmemesi gerekiyordu. Posta yoluyla oy verme sistemi birçok hileye yol açtı. Milyonlarca ne “idüğü” belirsiz, tasdik mekanizmasız oy pusulası gönderdiler. Birçok seçim izledim ve daha önce hiç böyle büyük bir seçimde on milyonlarca kişi posta yoluyla oy kullanmadı. Kimin oy kullanmaya hakkı olup olmadığını kontrol edemedik, sadece sayıları alıp yazıyorlar. Pensilvanya’daki süreçte hep Demokrat makinesi açıklama yapıyor. Pensilvanya’da Demokratların 3 gün sonra bile oy getirdiklerini düşünüyoruz. Ne bir kimlik, ne bir posta pulu var. Cumhuriyetçi gözlemcilere erişim engeli getirildi.
Philadelphia’ya bağlı Allegheny bölgesinde postayla gönderilen oyların sayımı mahkeme kararıyla Cuma gününe kadar durduruldu. Georgia’da mahkeme Cumhuriyetçilerin seçimler bittikten sonra merkeze ulaşan oyların sayılmaması için yaptığı başvuruyu reddetti.
Trump’ın ekibi, Philadelphia seçim kurulunun, Cumhuriyetçi gözlemciler olmadan sayım yapmasının yasaklanması talebiyle mahkemeye müracaat etti.
ABD Seçimleri ile Venezuela’daki Seçimler arasındaki Benzerlikler Farklılıklar
ABD’deki büyük medya kuruluşlarının ve algı operatörlerinin dünya ölçeğinde Venezuela’daki seçimlerle alakalı oluşturduğu bir algı var:
“Dünyadaki en hileli seçimler Venezuela’da yapılmaktadır”.
Venezuela’daki seçim hileleri(!) ile ABD’de yaşananları kıyaslayabilmek için, öncelikle Venezuela’da seçimlerin nasıl yapıldığının bilinmesi gerekiyor.
Latin Amerika’da seçimlere yönelik usulsüzlüklerin yaşandığına dair söylemlerin en çok dillendirildiği ülkelerin başında Venezuela gelmektedir. Çoğu bağımsız (olduğu söylenen) gözlemciler, Venezuela’da yapılan seçimleri izleyerek, bu seçimlerin neticelerini beğenmedikleri ya da beklentilerine uygun olmadığı durumlarda, seçimlerde hilelerin yapıldığını ileri sürmektedirler. Nitekim NED Vakfı (Natıonal Endowment for Democracy), 2004 yılından beri Venezuela’daki seçimleri izleyerek, her seçimden sonra hilelerin yapıldığı iddiasında bulunmuştur. Oysa aynı seçimleri izleyen Amerika Devletler Örgütü, Avrupa Topluluğu ve Carter Merkezi bu seçimlerin kanunî ve hilesiz olduğunu belirtmişlerdir.
Dünyanın farklı yerlerinde toplam 92 ülkede seçimlere gözlemci olarak katılan ve 2006’dan beri Venezuela’da yapılan seçimleri izleyen The Carter Center adlı bir kuruluş var. Bu kuruluş, 1982 yılında eski ABD Başkanı Jimmy Carter ve eski First Lady Rosalynn Carter tarafından Emory Üniversitesi ile ortaklaşa olarak kuruldu. Carter Center’ın başkanı Carter’a göre, Venezuela dünyanın en iyi seçim sistemine sahiptir. Bu ülkede seçim hilesi yapmak imkânsızdır. Venezuela’da, oylar parmak izi kaydına dayalı elektronik sistemde veriliyor. “Smartmatic Automated Election System” adlı bu sistemin hilesizliği %100 ispatlanmıştır. Her makine, açılamayan ve dışarıdan kesinlikle müdahale edilemeyen bir kara kutuya sahiptir.
Seçmenler elektronik sistemde oyunu verdikten sonra aynı işlemi makineden çıkan ve her biri özel numaralara sahip, para gibi sahtesi yapılamayan bir oy pusulasına oy tercihini işaretliyorlar. Seçmenler aynı özelliklere sahip bir zarfa oy pusulasını yerleştiriyor ve oyunu sandığa atıyor. Seçim sonucu her sandık ve makinedeki oyların eşleştirilmesiyle sağlaması yapılarak belirleniyor. Venezuela’da yapılan seçimlerde hiçbir kimsenin oyu kaybolmaz. Bu durumda, bu ülkede yapılan seçimlerde, bir kişinin mükerrer oy kullanması, geçerli oyların geçersizleştirilmesi vb. usullerle seçim hilelerinin yapılması mümkün değildir[1].
Trump, seçimlerle alakalı nihai olarak şu değerlendirmeyi yaptı:
“Avukatlarımız ‘anlamlı erişim’ istedi ancak neye yarar? Sistemimizin bütünlüğüne ve Başkanlık Seçimi’ne zaten ‘zarar’ verildi artık. Tartışılması gereken şey budur!”
Trump’ın son sözü, seçimin güvenilirliğine ilişkin şüpheyi net olarak ortaya koyuyor.
Bu karşılıklı izahatlardan sonra şu soruyu haklı olarak sormak isterim:
“Acaba ABD’deki seçimler mi daha az hileli, yoksa Venezuela’daki seçimler mi daha az hileli ya da hangisi hilesiz”?
Takdiri okuyucularımın fehimlerine havale ediyorum.
Peki Trump’ın seçimlere yönelik söyledikleri bu sözler doğru mudur?
Bunu bizim buradan bilebilmemiz mümkün değildir. Nitekim Trump’ın bu yöndeki söylemlerini değerlendirenlere göre, Trump, oy pusulalarında sahtekarlık ve görevi kötüye kullanma ile ilgili yaptığı iddiaları delili olmadan sunmakta ve ileri sürmektedir. Bu durum oy sayımının güvenliğine ve güvenilirliğine dair temelsiz endişelere sebebiyet vermektedir.
Sokağa Taşan Gerilimler
Biden ve Trump taraftarları arasındaki gerilim o düzeye geldi ki, tarihte ilk defa iki aday taraftarları sokaklarda kaşı karşıya geldiler.
Georgia’dan Arizona’ya, Teksas’tan Pennsylvania’ya Oregon’dan Michigan’a birçok eyaletin kongre binalarının önünde toplanan silahlı gruplar, “Daha bitmedi”, “Hırsızlığı durdurun” sloganları atarak seçimin resmi olmayan sonuçlarını protesto ettiler. Trump destekçilerinin otomatik silahların yanı sıra tepeden tırnağa asker gibi giyindikleri de görüldü.
Biden’ı destekleyenler ise ellerinde “Her Oyu Sayın”, “Her Oy Değerlidir” pankartlarıyla New York’tan Oregon’a kadar birçok eyalette gösteriler düzenliyorlar.
Kuzey Dakota’nın Bismarck şehrinde karşı karşıya gelen Trump ve Biden destekçileri arasında arbede yaşandı.
Silah kullanmanın anayasal bir hak olduğu bu ülkede, bu kitlesel kalkışmaların nerede duracağı meçhul. Hile ve şaibe söylemleri arttıkça, özellikle Trump’ın başkanlığının hilelerle engellendiği yönündeki algının gücü oranında sokaklarda yaşanacakların şiddeti değişebilir.
Son Söz Yargının
Trump “Joe Biden hatalı şekilde başkanlık koltuğunu kazandığını iddia etmemeli. Ben de bu iddiada bulunabilirdim. Yasal süreçler daha yeni başlıyor!” dedi.
Öyle anlaşılıyor ki, bu seçimlerde nihaî sözü mahkemeler söyleyecektir.
Peki mahkemelerde siyasî etkileşimler var mıdır?
Bu sorunun cevabının “evet” olduğunu ifade etmek isterim. Türkiye’de akademik camiada ve genel kamuoyunda mevcut olan “ABD’deki mahkemelerin siyasî etkilemelere tamamen kapalı oldukları” yönündeki bilgiler, gerçeklikleri yansıtmıyor. Burada hâkimleri kimin atadığının hiçbir önemi yoktur. Ülkede siyasi ve sair etkileşimler baskın olarak hangi yönde ise yargı organları bu etkileşimlerden nasiplenebilmektedir. Özellikle küresel sermaye ve medyanın etkileşiminden uzak durabilmek Amerika’daki yargı mercileri açısından çok zor.
Bu etkileşim ihtimali, ABD’deki seçimler için en büyük şaibe ve lekeyi teşkil edecektir. Mahkemeler hangi yönde karar verirlerse versinler, bu şaibe mutlaka olacaktır.
ABD’deki başkanlık seçimleri ciddi manada hile şaibesi ile lekelenmiş bulunmaktadır ve bu lekenin yargısal kararlarla silinmesi de pek mümkün ve muhtemel görünmüyor. Burada küresel ölçekteki hileli seçim algısı ile fiili olguların uyumluluğu meselesi ortaya çıkmıştır. Karmaşa o düzeydedir ki, olgularla algılar arasında bir çelişkinin mevcut olup olmadığını tespit edebilme ortamı pek yoktur. ABD’deki başkanlık seçimlerinin, seçim hilelerine yönelik ortaya çıkan algılar noktasından, seçim hileleri ile ünlü çoğu Latin Amerika ülkeleri ile benzer bir duruma geldiği söylenebilir.
[1] Bkz.: Adnan KÜÇÜK, ABD ve Latin Amerika Ülkelerinde Başkanlık Sistemi ve Uygulamaları, Adres Yayınları, Ankara, 2019, s. 403-404; Mark WEISBROT, “Why the US Demonises Venezuela's Democracy”, https://www.theguardian.com/commentisfree/2012/oct/03/why-us-dcemonises-venezuelas-democracy.