Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Yavaş, Kılıçdaroğlu ve Aydın'ın CB  İttifakı! Bilim ve Din diyor ki; Kıyamet 2126'da!
Talat Atilla
YAZARLAR
1 Temmuz 2024 Pazartesi

Yavaş, Kılıçdaroğlu ve Aydın'ın CB İttifakı! Bilim ve Din diyor ki; Kıyamet 2126'da!

Bir süre önce “Kıyametin tarihi belirlendi.” başlıklı haber ilgimi çekti.
Bırakın yılı; kıyametin ay ve gününün bile verildiği haber şöyleydi: “Herkesin merak ettiği kıyamet günü, sonunda açıklandı: 14 Ağustos 2126.

İngiliz-Avustralya Rasathanesinde görevli tanınmış gökbilimci Duncan Stell, üç mil genişliğindeki Swift Tuttle adlı bir kuyruklu yıldızın saniyede 37 mil hızla üzerimize geldiğini ve hesaplanan tarihte, bir milyon nükleer bombadan daha etkili bir patlamayla yeryüzüne çarpacağını açıkladı.

Okudum, içimden "olabilir." diye geçirerek fazla önem atfetmedim...
Bir süre sonra kıyametle ilgili başka bir haber daha gözüme ilişti.

* * *

Üstelik bu haber kıyameti daha da yakınlaştırmıştı;
Alman Bild Gazetesi'nin, manşetten verdiği bilgiye göre, bilim adamları yine kıyamet uyarısı yapıyorlardı.

Bunlardan BBC’ye konuşan Prof. Sir David King, “Eğer dünyanın bu kötü gidişi daha da hızlanmazsa, bize geriye sağ salim yaşayabileceğimiz 60 yıl kalıyor.” demiş.

Hatta Washington Worldwatch

Enstitüsüne bakılırsa, torunlarımızdan bir sonrasına dünya yok!

* * *

Yani bilim adamları, kıyametle ilgili üst üste "Geçmiş olsun. Buraya kadardı!" demeye getiren açıklamalar yapıyorlar.

İlginçtir; kıyamet konusunda seküler bilgilerle teolojik bilgiler müthiş  örtüşüyor...
1400 yıl önce Hz. Muhammed'in "Ümmetimin ömrü bin seneyi geçecek; fakat bin beş yüz seneyi çok aşmayacaktır.” hadisinden tutun, yüzlerce kıyamet alametinin çıktığını öne süren İslam âlimlerine kadar bu noktada ciddi bir uzlaşma var.

Ebced hesabıyla yorumlanan bu hadisten de Hicri 1545 (Miladi 2120) tarihinin kıyamet yılı olabileceğini görüyoruz.

Bir çok İslam âlimi de ittifakla, kâinata en fazla yüzyıl ömür biçiyorlar.

* * *

(*Bilimin tarif ettiği kıyametle, İslam âlimlerinin tarif ettiği kıyametin tarihi uyuşsa bile Kuran’ın kıyamet içeriği  farklı... Bilim; dünyanın, Kuran kâinatın yok olacağını, yeniden başka bir hal üzerine inşa edileceğini belirtiyor. Allah yıldızlara birbirlerine çarpmamaları için yörüngeler çizdiğini, kıyamet anında bu yıldızların yörüngesini bozacağını ifade ediyor. Bir İslam alimi bu durumu "kıyamet günü Allah, yıldızlara verdiği akıl yörüngesini geri çekecek ve akılsız kalan yıldızlar birbirine çarpacak." şeklinde yorumluyor.)

* * *

Kıyamet, neticede sadece Allah'ın bileceği bir gayp bilgi. Allah, insanı "kendi ruhumdan üfledim." diyerek onurlandırdığına göre...
"Aklını çalıştırmayanların üzerine pislik yağdırırım." dediğine göre...
Biz de aklımızı çalıştırarak sadece eldeki verilerle öngörü de bulunuyoruz.
Doğrusu bu satırların yazarı, kıyametin bir an önce kopmasını diliyor Allah'tan.
Artık evli evine, köylü köyüne gitsin. Çünkü... Bu kâinat batmadan, sonsuzluk başlamayacak!

* * *

3'LÜ KUTSAL İTTİFAK!

Ardı ardına yapılan açıklamalardan anlıyoruz ki; büyük ihtimalle Cumhurbaşkanlığı seçimleri zamanından önce yapılacak.

Ekrem İmamoğlu'nun aday olma ihtimalini yeniden yazmaya gerek bile yok. Mutlaka aday olacak.
Partisi istemese bile... Ki CHP'de hâkimiyeti tam.
Özgür Özel'in niyeti var, tabanı yok!
Mansur Yavaş'ın niyeti de var, tabanı da!
Bu arada Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeniden Cumhurbaşkanı seçilmek istediğini de anlayabiliyoruz.

* * *

Özgür Özel'in Erdoğan'a yönelik "görev sürenin ortasında seçim yaparsan, yeniden adaylığının önünü açarız. " yaklaşımını, en azından şu süreçte kaba tabirle zarf olarak değerlendiriyorum.
Çünkü... Erdoğan'dan olumlu sinyal gelirse, CHP'nin iki kazanımı birden olur.
Bir; niyetini öğrenip, ona göre yığınak yaparlar. İkincisi de; yeşil ışık yakmak için seçim sürecine kadar bizimle iyi geçinmek zorunda diye düşünürler.

Doğrusu, CHP açısından iyi hamle.
Bence Erdoğan kamuoyuna "görev süremin sonuna kadar devam ederim." mesajı verirken, kurmayları, CHP'nin bu talebini diri tutmak için uğraşacaklar!

* * *

Sadede gelirsek...
İktidar cephesinin her zaman olduğu gibi tek adayı Tayyip Erdoğan.
Muhalefetin adayları birden fazla.
En azından bugüne göre değerlendirirsek; Ya İmamoğlu, ya da Yavaş...
İmamoğlu cephesi az çok belli.
Elinin altında CHP var.
Medyası var.
Parası var.
İstanbul zenginleri var.
Var da var...
Mansur Yavaş'ın sokaktaki vatandaş dışında kurumsal anlamda bir güç alanı yok aslında.

Yalnız denilecek kadar tenha.
Tek kurmayı Ankara bağımsız Milletvekili Yüksel Arslan.
(*Arslan, ülkücü camianın etkin ve tanınan bir ismidir.)
Yani; Mansur Yavaş'a olan halk desteği, İmamoğlu'nda yok!

* * *

İş dönüp, dolaşıp halka gelecekse...
Muhalefetin adayı Mansur Yavaş olur.
Başlıktaki mevzuya gelirsek...
Yavaş, siyaset mühendisliği konularıyla uğraşan bir isim değildir.
Siyaseti daha çok el yordamıyla götürür.
Belli ki yakın çevresinden siyaset konusunda ileriye dönük daha sağlam adımlar için öneriler almış.
Ve elbette Kemal Kılıçdaroğlu ile Koray Aydın, Mansur Yavaş'ta gelecek görmüş olacak ki, Yavaş'a daha da yaklaşıyorlar.
Bir anlamda kader onları Cumhurbaşkanlığı hedefinde birleştiriyor.

* * *
 
Kemal Kılıçdaroğlu için bitti, tükendi deniyor ama bu doğru değil.
Yakınındaki siyasetten anlamayan, terör sempatizanları ve vasıfsızlar yüzünden irtifa kaybetti.
Lider; partisine, kendisine zarar verenlere, gerektiğinde "ötede oyna!" diyebilendir!
Tüm bunlara rağmen bile, Kemal Beyin bir avucunda Alevilerin bir bölümünü etkileyecek kart, diğer avucunda 40- 50 Milletvekili var.
Seçim süreçlerinde binde birlik partilerin dahi gözünün içine bakıldığını düşünürsek, hiç de fena bir güç değil bu.
Koray Aydın'ın istifasını, görüş alanını açmak, MHP'den gelecek teklife açık olmak şeklinde okuyabiliriz.
DP, tüm süreçler tükendiğinde düşünülebilir!

* * *

Kılıçdaroğlu'nun, İmamoğlu'ndan alacağı bir rövanş var!
Koray Aydın'ın yarım kalmış bir siyaset öyküsü var.
Ve her ikisi için de isteseler de, istemeseler de tüm yollar Mansur Yavaş‘a çıkıyor.

Yavaş'ı tanıyanlar bilir.
Acıksa, 'acıktım' demez.
Ne Kılıçdaroğlu, ne de Aydın'a "Yanımda olun" dememiştir ama yanında olmalarına da sevinir.
Sözün özü şu; önümüzdeki süreçte Mansur Yavaş'ın Cumhurbaşkanı adaylığında Kılıçdaroğlu ve Aydın, "adayımız Mansur Yavaş" diyecekler.
Ve neler olacak daha neler!

* * *

İSMAİL KARDEŞİMİN BÜYÜK ACISI

İsmail Küçükkaya ile 30 yıllık bir hukukumuz vardır.
İsmail, birçok gazetecide olmayan temiz bir kalbe sahiptir.
Objektif olmaya çalışır.

Yıllar içinde kendini çok geliştirerek, meslekte güzel ve başarılı işlere imza attı. İsmail'in göz bebeği, benim de tanıştığım annesi Halise Küçükkaya kalp krizi sonucu vefat etti.
İsmail, annesine çok düşkündü ve ona mükemmel bir oğul vazifesi yaptı.
Allah rahmet eylesin.
Dualarımız Halise hanım için.


BİR YEŞİLÇAM ANISI... AYHAN IŞIK VE GÖKSEL ARSOY TARABYA'YI NASIL ESİR ALDILAR?

Türk sinemasının en çok kavga edip küsen, sonra da barışan kişileri Göksel Arsoy ve rahmetli Ayhan Işık'tır.

Göksel Arsoy anlatıyor.

- Ayhan'la haftanın hemen her gecesi beraber dolaşırdık, ama gizli. Hatta beraber çapkınlık da yapardık, sana ne yalan söyleyeyim. İkimizin de sette işi bittiğinde gece buluşma yerimiz Sıraselviler'deki Clup 12 olurdu. Sonra aramıza rahmetli Reha Yurdakul ile Memduh Ün de katılırlardı. Ayhan'la birbirimize karşı yaptığımız hareketlerden alınarak küserdik, hatta bir keresinde üç ay konuşmadık.

Rahmetlinin durup dururken bazı tuhaf konuşmaları olurdu. Mesela bir gün gazeteye ‘‘Ben Amerika'dayken bir çocuk çıkmış, ortalığı yıkıp kavuruyor. Neyse ben döndüm de vaziyet toparlandı’’ demiş. Bu laflara gerek yok, çünkü otomatikman beni kurmuş oluyor. Ama bu tatlı rekabetin dışında aramızda en küçük bir kötü laf, kötü kelime, kötü davranış hiçbir zaman olmadı.

Göksel Arsoy'un rahmetli Ayhan Işık'la yığınla anısı var...

- Bir akşam Tarabya Garaj'da yemek yiyoruz. Ayhan, birdenbire ‘‘Ben lisedeyken koşuda şampiyondum, benden başka kimse koşamazdı. Şimdi de sabahları koşuyorum, ısındıktan sonra şu kadar saniyede, şu kadar koşarım’’ filan dedi. Baltayı öyle bir taşa vurmuştu ki, ben Kayseri Lisesi'nde, Haydarpaşa Lisesi'nde 100 ve 200 metre koşardım; bu saniyeler de abartılıydı. Ben bunları söyleyince münakaşa çıktı. Hafif içki de var. Memdun Ün de ‘‘Ben futbolcuyum, hiçbiriniz benimle yarışamazsınız’’ dedi. Reha Yurdakul da

‘‘Ben de Ada şampiyonuyum’’ deyince ortalık karıştı. Hep birlikte yarışmaya karar verdik. Saat gecenin 12'si, hafif de yağmur yağmış... Tarabya meydanının tam otele doğru kesiştiği noktaya garsonları koyduk, dördümüz de sıraya girdik. Tarabya Oteli'ne kadar koşacağız, oraya da şefleri koyduk. Yanlardaki gazinoların adamları da sağlı sollu ara sokakları kestiler arabalar çıkmasın diye. Senin anlayacağın Tarabya'yı o geceyarısı esir aldık. Yarışın sonunda ben birinci, Memduh ikinci, Ayhan üçüncü ve Reha dördüncü oldu.

Rahmetli Ayhan'da mazeret hazır, ayağı çekmiş. Bu olay da Ayhan'la yine kısa bir süre dargın kalmamıza neden oldu. Son olarak Ali Ramazanoğlu'nun yalısındaki davette yanıma geldi, boynuma sarılarak ‘‘Kıymetimi bilmezsin ama, hatıralarımın her sayfasında sen varsın’’ dedi. Gerçekten de vefatından sonra yayınlanan anıları bunu gösterdi. O günden sonra hiç tantana etmedik, küsüşmedik. Vefatında da çok şükür barışıktık. Cenaze töreninde onun fotoğrafını en önde ben taşıdım. Böyle muhteşem bir cenaze töreni herkese nasip olmaz. Nur içinde yatsın, o ne acayip sevgiydi, o ne acayip itibardı?.. Ayhan ve onun gibi insanlar reddedilemez.
 
VELHASIL: Karşı tepenin arkasındayım.
Bir koşsan yetişirsin. - T.A.



TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Atilla.
 1 Temmuz 2024 Pazartesi 10:00
İstanbul’da yaşamak bir ayrıcalıktır derim hep. Kadir Savunu görmüştüm nişantaşında, iri yapılı imiş filimlerdeki gibi. Cünet Arkın filinta gibiydi hep. Cevat kurtuluş elinde şensiyeyi baston gibi taşıyarak inerdi Beyoğluna. 1968 -69 yıllarında doğan erkek çocuklarının ismi hep MURAT konmuştu (murat soydan fırtınası). Cağaloğlu yokuşundan çıkarkende sayın yazar ile karşılaşmıştık tanışmıştık..:) Ama, şimdiki İstanbul eski İstanbul değil, şimdiki Türkiye Türkiye olmaktan çıkmak üzere!! Ne imam nede hoca kurtarabilir biZi çağı yakalayamaz, coğrafya yı okuyamaz, geleceği öngöremezsek! DİKKAT!
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime