Trump'ın seçilmesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın elinin rahatladığını söyleyebiliriz.
Trump'ın en azından bir önceki ABD yönetiminden daha iyi olma potansiyeli taşıdığı öne sürülüyor.
Göreceğiz.
Berat Albayrak dahil kabine için ismi geçen bir çok kişi var.
Sadece Erdoğan'ın zihninde olan bir düşünce için kalem oynatmak kolay değil.
Ankara, bir yönüyle ihtimaller bataklığıdır.
Her an her şey olabilir.
Ankara'daki baskın hava 10 gün içinde bakanların değişeceği yönünde olsa da, Erdoğan'ın ters köşe yapma refleksini de bir yere not edelim.
* * *
Başkent halen Devlet Bahçeli'nin 'Öcalan' çıkışının artçılarıyla uğraşıyor.
Milliyetçiliği tartışmasız ve özgül ağırlığı olan bir liderin 'Öcalan gelsin TBMM'de konuşsun' ısrarını, PKK'yı köşeye sıkıştırmak olarak okuyan geniş bir kesim var.
Strateji buysa, bu konuda mesafe alındı.
Terör örgütü unsurları Öcalan ve Kandil'in bir noktada uzlaşamadıkları anlaşılıyor.
Terör örgütü lideri Öcalan'ın yeğeni Ömer Öcalan'la görüşmesinde kandile yönelik sitemlerde bulunduğu konuşuluyor Ankara kulislerinde.
Bahçeli'nin çıkışından sonra DEM'in siyaset geliştiremediğini de söyleyebiliriz.
* * *
Cumhuriyetin kurucu partisi CHP'de iki arada bir derede kalmış görünüyor.
Bir yandan kendi belediye başkanını savunma ihtiyacı duyarken, diğer yandan PKK unsurları ile aynı kadrajda görünme riskini göğüslemeye çalışıyor.
Güvendiğim bir siyasetçinin yaptırdığı ankette MHP mevcut oyunu korurken, iktidar partisinde 1,5 puanlık bir yükselme var.
CHP, bir miktar oy kaybetmiş görünüyor.
Ankara'da tam okuyamadığımız, en azından benim okuyamadığım ama
Orhan Veli'nin dizelerindeki gibi esrarlı bir hava hakim...
Ne demişti Veli Usta;
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum...
SONER YALÇIN; SENİN İÇİN GEÇ AMA ECDADIN İÇİN BİRAZ ONUR LÜTFEN!
İnsanoğlu değişmiyor!
Her tarafı delik- deşik Soner Yalçın sipariş üzerine yine bana bulaşmış.
Sersemce bir hata...
Soner, para için çift taraflı oynamayı seven, CHP ve iktidarı bugün de aynı anda idare eden ilginç bir kimlik.
Sitesine göz ucuyla bakın, yeter...
Zaman zaman sitesinde doğrulara yer vermesinin, yalanlarını yutturmak için stratejik bir yem olduğu iyice deşifre oldu.
Para için bir gazeteci ne kadar küçülebilir sorusunun numunesi adeta.
Sayısız örnekleri var.
* * *
Belki yeni nesil hatırlamaz.
Bir Jitem itirafçısı vardı.
Adı Cem Ersever...
Geçmişte Soner Yalçın'a isminin gizli kalması kaydıyla kendisinin ve bazı devlet görevlilerinin yaptığı gizli operasyonları anlatmıştı.
Soner Yalçın'ın Ersever'i deşifre etmesi sonucunda işkence edilerek öldürüldü.
Oysa, bir bilgi gazetecinin şerefine emanet edilirdi!
Meslek büyüklerimizden öyle öğrendik.
Günaydın'daki haber müdürüm Doğan Yurdakul yaşasaydı, muhtemelen Soner Yalçın'ın suratında iz bırakırdı.
"Külliye'ye çıkan CHP'li " haberimden sonra siyaset ve medyanın tüm vahşi aksiyonel unsurlarının 'kaynağını açıkla' diye akla gelen- gelmeyen tüm baskılarına rağmen bu satırların yazarından tek kelime çıktı mı?
Avukatım Murat Sultansu'ya fiziki saldırıda bulundular.
Sen kaçak villanda sıra dışı keyifler yaparken.
Sadece haber yaptığım için beni öldürtmek için tutulan kiralık katil, dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun gayretiyle son anda iki silahıyla birlikte yakalandı.
Tüm bunlara rağmen haber kaynağımı deşifre etmedim.
(*Gazetecilik anlamında muhatabım olamazsın ama şimdiye kadar ortak bir iki dostumuzun "hatasız kul olmaz. İyi insan" sözlerine vicdan yaptığım için elimden kurtuldun Soner! )
Soner Yalçın gazeteciliğini ve bazı bilinmeyen tarzını çok geniş işleyeceğim ama bugün tadımlık bir iki parantez açayım.
* * *
Mesela Sedat Peker'in bir dönem üzerine yüklendiği Korkmaz Karaca'nın sitesine bulduğu büyük sponsorlar!
Karaca'nın ameliyat olmasından, fahri hemşehrilik verilmesine, attığı her adımı haberleştirirken...
Ki olabilir, bir tercihtir ama...
Aması önemli:))
CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka'nın, yazdığım bir haber nedeniyle "Talat Atilla'nın cep telefonu ve bilgisayarlarına el koyun" diye mahkemeye başvurmasına, hiç değilse basın özgürlüğü, o da olmadı insan olmanın haysiyeti adına tek satır dahi yer vermeyen adamdan hiç gazeteci olur mu?
Mümkün mü?
Haklısınız.
Ol(a)maz...
* * *
Barış Pehlivan ile Barış Terkoğlu'nun Soner Yalçın'la yollarını ayırmalarının sadece haber anlayışlarındaki fark nedeniyle olmadığını, derin etik farklılıklarından da kaynaklandığı bilinir. Bir ara bunu detaylandırırım!
Medyada etik kelimesini ağzına en son alacak şahıs, yazdığına en son itibar edilecek şahıs Soner Yalçın'dır.
Bu bir sır değil.
Sadece Mehmet Cengiz hadisesi bile Soner Yalçın gazeteciliğini anlatmaya yeter.
Tek soru ile yüzüstü- sırtüstü olacak kadar açıktasın Soner.
Çünkü bu sorunun belgeli yanıtı var!
Gevşe biraz.
Geliyor...
"Milletin A.K." diyen Mehmet Cengiz'in bu satırların yazarına 500 bin liralık, Yılmaz Özdil'e 1 milyonluk dava açarken, Soner'in sitesinde aklanıp pullanmasının namuslu bir izahı olabilir mi?
Sadece bu örnek bile gazetecilik duruşumuzun ne kadar farklı olduğunu göstermeye yeter.
Ben hatalarımla- sevaplarımla kafama göre takılırım.
Ya sen?
* * *
Mehmet Cengiz "Milletin A. K." derken, Soner Yalçın kendisini ve yakınlarını hiç mi bu milletten saymadı, saymıyor acaba?
Kimbilir...
Oysa adam millete küfür ederken Soner ve yakınları hariç demedi!
Adam "Alayınızın A. K." diyor, sen "Buyur, ne demek. Lafı mı olur! Sitemi de emrine vereyim!" diyorsun.
Bu satırların yazarı kendi payına düşeni, bedeli her neyse ödeyerek, en kralı kimse hepsine misliyle iade etmiştir!
Bundan sonra da edecektir!
Soner, kendin için çok geç ama ecdadın için biraz onur lütfen!
* * *
Soner'in gerçekleri alt-üst ederek yıllardır yaptığı psikolojik harplerinin toplum nezdinde kıymeti yok.
Porno siteleri de çok tıklanıyor ama itibarlı değiller.
Geçelim....
Bu satırların yazarına atfen yalan dediği haberlerimin, doğrulanmış gerçek haberler olduğunu Soner bilmiyor mu?
Biliyor.
Sipariş tetikçilik gazetecilik değildir, onur zaafiyetidir...
* * *
"Atatürk'ün fotoğrafını TBMM'den indiren vekil" haberimi, CHP genel merkezinde onlarca kamera eşliğinde "adımın Aylin olduğu kadar eminim ki Atatürk'ün fotoğrafı TBMM odasından indirildi " diyerek bu satırların yazarını doğrulayan CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka değil miydi?
Milliyet'te yazdığım ve bu yazı nedeniyle kovulduğum "Abdullah Gül'ün aracındaki gaz şüphesi" haberimi, yazılı açıklama ile dogrulayan Abdullah Gül değil miydi?
Bu arada "Talat Atilla'yı Milliyet'e hangi güç yerleştirdi?" sorusu, o kadar komik ve zavallı bir soru ki.
Zavallı çünkü...
Gazeteci Metin Işık'ın önerisi, dönemin medya gurup başkanı Mehmet Soysal'ın ricasıyla Milliyet'te yazdım.
Bu kadarcık basit bir bilgiyi dahi edinemiyecek kadar araştırmacı gazeteciliğinin olmadığını ikrar etmiş olmadın mı Soner?
* * *
"Külliye'ye çıkan CHP'li" haberimin doğru çıkıp- çıkmadığını partinden her hangi birisine, sokaktaki her hangi bir vatandaşa, kankan İmamoğlu'na, hatırı sayılır- sayılmaz rast gele bir gazeteciye sorman yeterli Soner!
Davalara gelince...
İşinize gelince yargı yanlı, gelmeyince yargı haklı öyle mi?
Limitsiz sefillik!
Ankara'da olunca, uzakta olduğumu düşünüyor sanırım.
Oysa, neler yaptığını bilecek kadar yakınındayım!
Çünkü gazeteciyim...
Yeni başlıyorum.
Sıkı dur!
Bu arada elbette bu satırların yazarının da diğer meslektaşları gibi yanıldığı haberler olmuştur, olacaktır da.
Çünkü önce insan, sonra gazeteciyim!
Sen de dene Soner!
Denemediğin tek bu kaldı!
VELHASIL: Ne yazık ki; kan değerlerini, saç numunesini yaptıramayacak çok sayıda gazeteci, çok sayıda iş adamı var bu coğrafyada.- T.A.
TALAT ATİLLA'YX'TE TAKİP EDİN!