Değerli okurlar;
Ne zaman "neler gördüm neler... Artık hiç bir şeye şaşırmam!" desem, felek önüme bomba gibi bir olay getiriyor.
Aldığım bilgilere göre kısa süre önce İngiltere, Abdullah Gül ve Hayrünissa Gül'e yönelik siyaset tarihine geçecek bir skandala ev sahipliği yaptı.
Sadece skandal değil. İlginç ve bir o kadar da esrarengiz bir hadise bu.
İlk duyduğumda kulaklarıma inanamadım.
İki farklı noktadan onaylatınca yazmaya karar verdim.
Anlatacağım skandalı daha iyi izah etmek için öncelikle İngiltere kaynaklı başımdan geçen problemli bir anektodu anlatmak istiyorum.
* * *
İngiltere'ye gidenler bilirler. Havalimanlarında olağanüstü bir güvenlik kontrolü vardır.
İngiltere'ye gazeteci olarak devlet büyükleri ( Cumhurbaşkanı- Başbakanlar) ile gitmeme rağmen defalarca ve amansızca aranmıştım.
Bir keresinde Türkiye Cumhuriyeti'nin Devlet erkanını taşıyan uçak yere iner inmez, uçağın ön ve arka kapılarına gelen ikişer İngiliz polisi, müstehzi bir tebessümle "biz ineceğiniz zamanı söyleyeceğiz" diyerek küstahça bizi keyfi şekilde uçakta bekletmişti.
Bu tavır kanıma dokununca, ağırlıklı olarak gazeteci ve bürokratların bulunduğu grubu "Hadi arkadaşlar iniyoruz!" diyerek biraz da galeyana getirerek emrivaki şekilde uçağın arka merdivenlerinden inmesine katkı sağlamıştım.
Merdivenden inerken de mecburen hafiften polisleri iteklemek zorunda kalmıştım.
Bu tavrımdan rahatsız olan İngiliz polisleri beni ayak topuğuma kadar arayıp, göz hapsine almışlardı.
Hatta otele geçmek için araç beklerken sigara içmek istemiş, dönemin Türkiye Büyükelçisinin defalarca ricasıyla 2 dakikalık izin alırken dahi benden rahatsız olan iki güvenlik görevlisi başımda nöbet tutmuştu.
* * *
Bu girizgâhtan sonra İngiltere eksenli skandalı anlatmaya başlayabilirim.
Tarih 15 Eylül 2024...
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İngiltere Kraliyet himayesindeki Oxford İslam Araştırmaları Merkezi’nin Yönetim Kurulu toplantısına katılmak üzere eşi Hayrünissa Gül'le birlikte
Londra Heathrow Havalimanına inerler.
Gül çifti Heathrow Havalimanında daha önce hiç görmedikleri sıradışı bir durumla karşılaştılar.
Güvenlik araması çok detaylı, defalarca ve rahatsızlık verecek biçimde yapılır.
Eski bir Cumhurbaşkanı'na uygulanan protokolün sınırları hayli aşılır.
Bu durumdan çok rahatsız olan Abdullah Gül ve Hayrünissa Gül görevlilere tepki gösterseler de durum değişmez.
* * *
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünissa Gül olayın büyümemesi için konuyu daha fazla uzatmaz ve güvenlik noktasından geçerler fakat...
Kısa süre sonra Abdullah Gül'ün eşi Hayrünissa Gül arama öncesinde çantasında yer alan üç zarfın artık çantasında olmadığını görünce iş iyice çığrından çıkar.
Gül çifti bu durumu Londra'nın Türkiye Büyükelçiliğine bildirirler.
Bundan sonra süreç nasıl gelişti- gelişecek merak ediyorum ama bu olay her yönüyle bir muamma.
İngiltere, Türkiye Cumhuriyeti'nde Cumhurbaşkanlığı yapmış bir devlet adamı ve eşine böyle bir muameleye nasıl cesaret edebilir?
* * *
Hadi etti diyelim;
İngiliz Polisi eski bir Cumhurbaşkanı eşinin çantasını nasıl karıştırabilir?
Nasıl Hayrünissa Gül'le ait 3 mektubu habersizce alabilir?
O, 3 mektupta neler yazılıydı?
İngiliz Polisi o 3 mektubun içeriğini önceden biliyor muydu, yoksa merak ettiği için mi Hayrünissa Hanımın çantasından 3 mektubu habersizce aldı?
Neden?
Niçin?
Şu dip notu geçmeliyim.
Sayın Abdullah Gül'ü defalarca eleştiren bir gazeteci olarak hakkını teslim etmeliyim ki bir kez dahi olsun sitem etmediği gibi mahkemeye vermeyecek kadar da hoşgörülüdür. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olmuş bir devlet adamına bu uygulama Türkiye Cumhuriyeti'ne yapılmış bir saygısızlıktır.
ABDULLAH GÜL'ÜN BASIN DANIŞMANI AVŞAR: "HAYRÜNİSSA HANIMIN ÇANTASINDAN ÇALINAN ZARFLARDA PARA VARDI"
Bugün kaleme aldığım "İngiltere Polisi; 11. CB Gül'ün eşi Hayrünissa Hanımın çantasından 3 mektubu habersiz aldı!" yazıma 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün basın danışmanı Birol Avşar'dan yanıt geldi.
Yazdığım haberi doğrulayan Avşar, "bazı noktalarda eksik ve yanlış anlaşılmaya müsait unsurlar var.
Öncelikle tarihi 14 Eylül olarak ifade etmişsiniz olayın gerçekleştiği tarih bir gün öncesi yani 13 Eylül.
Söz konusu gelişme, İngiltere'ye girerken değil, İngiltere'den çıkarken yaşandı.
İngiliz Polisi Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'ü değil, eşi Hayrünissa Hanımefendiyi aradı.
Mektup ifadesini kullanmışsınız.
Onlar zarftı" dedi.
"Zarflar da ne vardı?" soruma, Gül'ün danışmanı Avşar "zarfların içinde sterlin ve euro vardı. İngiltere ve Türk Büyükelçiliği konuyla yakından ilgileniyor." yanıtını verdi.
KISIK ATEŞTE RET!
Bugünün tablosuna bakarak Mansur Yavaş'ın geniş kesimlerin gözünde bir siyaset fenomeni olduğunu söylemek mümkün.
CHP, ateşin altını yavaş yavaş açarak
Mansur Beyi aday yapmayacağına alıştırmaya çalışıyor.
Fakat...
Mansur Yavaş'ın oy oranı sadece CHP içinde değil, tüm adaylar nezdinde 1. sırada çıkıyor.
Bir siyasi öngörü olarak, bence CHP'nin Yavaş'ı aday yapma ihtimali yüzdesi çok düşük. Siyasette imkansız olmadığı için çok düşük diyorum.
CHP, Mansur Yavaş'ın tabiri caizse, etinden sütünden istifade etti, ediyor.
DEM dışında - Ki oradan bile bir miktar alabileceği söyleniyor- Yavaş'ın ikna edilmediği bir süreç, parti açısından sıkıntılı geçebilir çünkü Yavaş'ın CHP tabanında da hatırı sayılır bir oyu var.
* * *
CHP, tarihsel birikim ve bir nevi seküler tarikat olduğu için kendi içinden çıkmamış bir kimliğe Cumhurbaşkanı Adayı olma fırsatı vermez ama tüm anketlerin kralı da Mansur Yavaş.
Ve Yavaş mutlaka aday olacak.
Şimdiki zamanın gerçekliğine göre seçilme ihtimali en yüksek aday da o...
Tabi şunu da eklemeliyim;
İmamoğlu'na karşı yürütülen anlamsız stratejiler, Ekrem Beyi eskisinden daha güçlü yapacak gibi görünüyor.
Özelikle Anadolu'da varlığı zayıf olan İmamoğlu, bu gidişle Mansur Yavaş'ın oy oranına yaklaşabilir.
Finale gelirsem...
Aylar öncesinden ilk kez duyurduğum Ekrem İmamoğlu'nun İstinaf Mahkemesi’ndeki yasak kararının eli kulağında. Haber kaynağım, "Bu tartışmaların harareti düştüğü an siyasi yasak kararı açıklanı?!" dedi.
Özgür Özel konusuna tek kelime ile değinirsem...Giderek daha da ÖZEL bir hal almaya başladı!
İmamoğlu'nun İstinaf Mahkemesi’ndeki olayıyla ilgili yakında ayrıntılı bir yazı kaleme alacağım.
YAZILI MEDYA BİTTİ DERKEN VE SÖZCÜ!
İnternetin hız ve kapsama alanıyla baş
edemeyen yazılı medya uzun süredir ağır yaralı.
Tirajlar tepe taklak.
Gazetelerin bir kısmı kapandı derken ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Ne kadarı doğru emin değilim ama kulislerde konuşulanlara göre Halk TV TV100 ve Ekol TV'nin yazılı gazete çıkaracağı öne sürülüyor.
Patronlar adına hiç tavsiye etmem ama gerçekleşirse işsiz gazeteciler adına elbette güzel olur.
Bu arada Sözcü Gazetesi'nden istifa eden Metin Yılmaz’ın yerine gazete içinden atama yapılacağı konuşuluyor.
Sözcü'nün patronu Burak Akbay'ın "gazete dışından yapılacak atama iç dengeleri bozar" endişesi taşıdığı ifade ediliyor.
Metin Yılmaz’ın Halk TV adına bir gazete çıkarma teklifini değerlendirdiği kulisini de son olarak ekleyebilirim...
VELHASIL; Gün gelir bin kötü ihtimal, bir iyi gerçeğe teslim olur. - T.A.
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!