Ve söz döndü dolaştı, o dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e geldi. Vatan Gazetesi’nden Bilal Çetin ve Semra Çetin, “Bir de Demirel’den dinleyelim 28 Şubat’ı” dedi ve bir dizi başlattı.
Okuduklarımıza inanamadık.
Her ne kadar Demirel’i tanısak, çürütücülüğünün boyutlarını bilsek de ilerleyen yaşına rağmen kaybetmediği tek şeyin milletin gözünün içine baka baka dalga geçmesi ve bu dalgayı benzersiz belagat/önünde yerlere eğilinesi demokrasi kahramanlığı olarak sunması olduğunu bir kez daha gördük.
Tankları yürütenlerin bile zımni ya da açıktan pişmanlıklarını ifade ettikleri bir süreci Demirel hiç sıkılmadan “Aa, ne darbesi” diye savunmakta hiçbir beis görmedi. “…Türkiye darbenin ne olduğunu biliyor. Darbe dediğin zaman, darbeciler geliyor, Meclis’i kapatıyorlar yahut Meclis’i kontrol altına alıyorlar, hükümeti ortadan kaldırıyorlar, Anayasa’yı ortadan kaldırıyorlar ve kendilerine göre bir düzen kuruyorlar. Ya idareyi tümüyle ele alıyorlar yahut idare tam kontrol altında tutuluyor. Peki 28 Şubat MGK’dan sonra 29 Şubat günü Türkiye’de hükümet var mı, Parlamento var mı? Var. Anayasa var mı? Var. Peki kimsenin kılına dokunulmuş mu? Hayır. Herkes yerli yerinde duruyor mu? Duruyor. Bunun nesi darbe?” diyebildi.
Demirel’e göre, o kirli pazarlıklar da dönmemişti… Milletvekilleri zorla istifa ettirilmemişti… Halkın iradesi tankların paletleri altında kalmamıştı… Alaşağı edilse de hükümet vardı… Kolu bacağı budansa da parlamento yerindeydi… Fişlemelerle, yasaklamalarla tüm anayasal hakları tırpanlansa da kimsenin kılına dokunulmamıştı…
Dolayısıyla öyle darbe olur muydu?
Demirel haklı.
Yıllarca bu ve benzeri laflar etmesine rağmen hala, 2009 yılında bile “bir bilen” olarak kapısı aşındırılıyor, demokrasiyi kurtarması için “Medet ya Demirel” deniyor. Onun için Demirel bu kadar kolay aklı dumura uğratan bir mantıkla hala var olabiliyor.
Ama işte… Bir de tüm bu akıl tutulmalarından öte, her türlü çürütücülüğe galebe çalan bir derin kavrayışlı bir kamu vicdanı var.
O vicdan diyor ki, sus artık. O örtünü siyasetin üstünden çek. Köşene çekil ve utancını çağır. Hiç olmazsa bunu yap.
Misafir 17 Temmuz 2011 Pazar 04:06
|
Misafir 10 Haziran 2011 Cuma 09:14
|
Misafir 12 Mayıs 2011 Perşembe 13:59
|
Misafir 9 Mayıs 2011 Pazartesi 03:55
|
Misafir 1 Nisan 2011 Cuma 03:33
|
Misafir 1 Nisan 2011 Cuma 00:52
|
Misafir 31 Mart 2011 Perşembe 23:59
|
Misafir 31 Mart 2011 Perşembe 23:48
|
Misafir 31 Mart 2011 Perşembe 23:39
|
Misafir 27 Mart 2011 Pazar 21:08
|