İlk gördüğümüzde müstehzi bir ifadeyle gülmüş ve demiştik ki; “Acaba CHP’nin bu hamlesini samimi bulan tek bir seçmen, sıradan halk ya da başı örtülü bir vatandaş bulunur mu?”
O, CHP’nin türbanla ve türbanlılarla mesafesini bildiğimiz için cevabını beklemediğimiz retorik bir soruydu.
Öyle ya; bugün bırakın türbanı kara çarşafı kucaklayan CHP’nin eşi türbanlı diye cumhurbaşkanlığı seçim sürecini kilitlemesi ve 367 kaosu, başörtülü kızlara üniversitede serbestçe eğitim kapısını açan tüm partilerin birleşerek geçirdikleri düzenlemeye itiraz eden tek parti olduğunu ve düzenlemeyi Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal ettirdiğini daha yakın zamandan biliyorduk. Türban karşıtı yürüyüşleri, DSP’lilerle birlikte kara çarşaf yakmaları saymıyoruz bile.
Yani nasıl ki yollara dizilen bedava kömür tırları yaklaşan kışın değil gelen seçimlerin habercisiydiyse; kara çarşaflılara Baykal eliyle takılan CHP rozeti de CHP’nin başörtülüler ile ilgili değişen düşüncelerinin değil, yaklaşan seçimlerin habercisiydi.
Bu fotoğraf bu kadar netken, sırf seçimin hatırına kareye eklenen bu parça nasıl olur da birilerine inandırıcı gelirdi? Buna kim inanırdı?
O retorik soruyu sorarken cevabımız çok açıktı: HİÇ KİMSE!
Ama itiraf edelim; yanıldık.
Gördük ki; bırakın sıradan seçmeni koca koca profesörlerden her şeyi bilen köşe yazarlarına, memleketin akil adamları büyük bir iştahla CHP’nin bu girişiminin ne büyük bir adım olduğunu tartışıyor, bu yeni dönem üstüne olmadık projeksiyonlardan bahsediyorlar.
Yok yok. Sadece gündem madrabazlığı olarak değil. Büyük bir imanla, ciddi ciddi. İnandılar, umut etmeye başladılar… İnandırmaya, umut ettirmeye çalışıyorlar.
Okuduklarımıza, duyduklarımıza inanamadık.
Her ne kadar hafıza-i beşer nisyan ile malul olsa da, bu kadarını biz bile tahmin edememiştik.
Üstelik Baykal, bu fotoğrafa bakıp başörtüsünü Baykal çözecek çözümlemeleri yapanların hevesini anında kursaklarında bırakmışken… Bırakın rozet takıp CHP’ye kabul ettiği çarşaflıları, daha modern bir görüntü oluşturan başörtülülerin üniversiteye eğitim alabilmeleri ile ilgili görüşlerinde hiçbir değişiklik olmadığını söylerken… Tavırlarının aynen devam edeceğini anlatırken… “Bizim çarşaflılar masumane örtülü. Onlarınki değil” gibi anlaşılamaz ve açıklanamaz sözleriyle samimiyet ve tutarlılık testinden çakarken... Rozet taktığı çarşaflılara, türbanlılara sorunlarına yönelik hiçbir şey vaat etmezken... Bu "açılımı" onlara bir şey vermek değil, onlardan oy almak için yaptığı açıkken...
Yok… Ne çok yakın geçmiş, ne de o yakın geçmişi anımsatan şimdiki çıkışları arkadaşların imanını sarsmadı.
Ve biz anladık.
Demirel’in binlerce kez gidip geri gelebilmesindeki tılsımını, hala ve yine nasıl olup da yeni umut olarak Mesut Yılmaz’dan Tansu Çiller’e hatta Cindoruk’a umut bağlanabildiğini öğrendik.
Siyasetin nasıl bir aklı olduğunu gördük.
sakine korkmaz 19 Ocak 2009 Pazartesi 23:20
|
tülin 15 Aralık 2008 Pazartesi 12:00
|
ersan 15 Aralık 2008 Pazartesi 08:35
|
erdogan sezen 12 Aralık 2008 Cuma 01:43
|
şükrü yücel İzmir...1956 8 Aralık 2008 Pazartesi 12:04
|
Aşkın YILDIZ 7 Aralık 2008 Pazar 22:51
|
Feza Türkmen 7 Aralık 2008 Pazar 10:10
|
Hasan Tahsin 1 Aralık 2008 Pazartesi 21:15
|
saffet sancak 26 Kasım 2008 Çarşamba 12:04
|
TOTEM 23 Kasım 2008 Pazar 23:00
|