İnsanlar Neden Mutsuz Oldu?
Sokaklara, evlere, hatta aynalara baktığımızda bile artık aynı ifadeyi görüyoruz: Yorgun yüzler, tükenmiş bakışlar, umudunu kaybetmiş insanlar.
Bir zamanlar küçük şeylerle mutlu olabilen toplum, şimdi kocaman şeylerle bile gülümseyemiyor.
Peki neden?
Neden insanlar bu kadar mutsuz, huzursuz, kırılgan ve karamsar hale geldi?
Artık kendi kendine konuşan insan sayısı arttı. Çünkü kimse kimseyi gerçekten dinlemiyor.
Sosyal medya kalabalık, ama kalpler ıssız.
Bir “nasılsın?” sorusu bile samimiyetini kaybetti.
Her şey hızlandı; ilişkiler, duygular, tüketim, öfke... Ama sevgi geride kaldı.
Aile içi şiddet haberleri çoğaldı, çünkü sabır azaldı, empati yok oldu.
Herkes haklı olma derdinde, kimse anlamaya çalışmıyor.
Birbirini kıran, susturan, yaralayan cümleler hayatın her alanına yayıldı.
Oysa bir zamanlar konuşarak çözerdik, şimdi bağırarak bile anlaşamıyoruz.
Huzursuzluk, hayatın sessiz misafiri oldu.
İnsanlar artık sabahları güne sevinçle değil, bir iç sıkıntısıyla uyanıyor.
Çünkü umutları ekranlarda, mutlulukları filtrelerde kaldı.
Sonuç mu?
İnsan, insandan uzaklaştı.
İç dünyamızı dinlemeden, dış dünyayı suçladık.
Kendimize yabancılaştık.
Aslında bütün bu mutsuzluğun kökünde sevgi eksikliği, empati yoksunluğu ve iç huzurun kaybolması yatıyor.
Belki de yeniden mutlu olmanın yolu; biraz yavaşlamaktan, kalbimizi yeniden duymaktan, birbirimize “iyi misin?” diye sormaktan geçiyor.