Sokakta, pazarda, otobüste, kahvehanede… Her yerde aynı soru yankılanıyor:
“Ne olacak bu halimiz?”
Vatandaş artık dertli. Geçim derdi, hayat pahalılığı, ardı arkası kesilmeyen zamlar… Adeta herkes aynı türküyü söylüyor: “Çile bülbülüm çile…”
Pazarda Umut Yerine Of Çekiş
Bir zamanlar pazar yerleri renk renk sebze ve meyveyle dolu bir bayram yerine benzerdi. Şimdi ise tezgâhların başında uzun uzun etiketlere bakan vatandaş, derin bir “of” çekip eli boş dönüyor. Domates, salatalık, patates… En temel ürünler bile artık lüks haline geldi. Bir kilo üzümün fiyatına yarım gün çalışmak gerekiyor.
Ulaşım: Seyahat Değil, Lüks
Şehir içi ulaşımlar cep yakıyor. Öğrenciler, işçiler, emekliler… Herkes otobüs kartını doldururken kara kara düşünüyor. Uçak yolculuğu ise artık sadece gökyüzüne bakıp iç geçirmekten ibaret. Vatandaş, “Bir zamanlar yılda bir kez olsun memlekete giderdik. Şimdi yol parasına bile güç yetmiyor” diyor. Şehirlerarası otobüs fiyatları da aileleri birbirinden uzaklaştırmış durumda.
Eğitim: Gelecek İçin Kaygı
Okullar açıldığında veliler, çantaları kitap değil zamlarla dolu görüyor. Defter, kalem, forma, servis, aidat… Çocuğunu okutmak isteyen anne-babalar, “Bizim için en büyük yatırım çocuklarımız ama bu yükün altından nasıl kalkacağız?” diye yakınıyor.
Faturalar: Evlerin Ağır Misafiri
Elektrik, su, doğalgaz… Bir evin olmazsa olmazı olan bu hizmetler artık evin en ağır misafirleri. Her ay kapıya bırakılan faturalar, vatandaşın nefesini kesiyor. Çoğu insan maaşını faturaya yatırıp mutfak masrafına sıra getiremiyor. Telefon faturaları desen ayrı bir yük. GSM operatörleri öyle zam yapıyor ki, “Alo demek bile lüks oldu” diyenler var.
Simit Bile Hayal Oldu
Bir zamanlar dar gelirlinin en büyük dostu olan simit bile artık vatandaşın elini yakıyor. 20 liralık simidin 25-30 liraya çıkacağı konuşuluyor. Çay-simit hesabı, artık geçim derdinin sembolü haline geldi.
Sanayi ve Üretim: Teker Dönmüyor
Ayakkabı imalatçıları fabrikalarında üretimi azaltıyor. Milyonlarca lira değerindeki makineler satışa çıkarılıyor, alıcı bulunamıyor. Çünkü vatandaş ayağına giyecek ayakkabı bile alamıyor. Tarım ise ayrı bir çıkmazda. Çiftçi toprağını ekemiyor, ekseler de aracılar ürünü yok pahasına almak istiyor. Tarladan 5 liraya çıkan ürün, markette 30-40 liradan vatandaşa satılıyor.
Bazı illerde üreticiler çareyi tarladan doğrudan satışta buldu. Vatandaş gidip kendi elleriyle topluyor, çünkü aracıya para kazandırmaya ne çiftçinin ne de vatandaşın gücü kalmadı. Ama çiftçiler bile yanında işçi çalıştırmıyor; çünkü ödeyecek imkânları yok.
Çaresizlik mi, Umut mu?
Tüm bu tablo karşısında vatandaşın umudu giderek azalıyor. Kahvehanelerde oturan emekliler, “Ömrümüz çalışmakla geçti, şimdi geçinemiyoruz” diyor. Üniversiteli gençler, “Okuyup da iş bulamazsak biz ne yapacağız?” diye soruyor.
Ve herkes aynı feryatta birleşiyor:
“Ne olacak bizim halimiz?”