Türkiye, İsrail-Filistin savaşına girmeli mi? Soru, çok yalın. Normalde iki olasılık var gibi. Evet ya da hayır. Hatta yanıtın biri, yani hayır olan yanıt, böylesi bir soru için en olası yanıttır. Öyle ya; iki ülke arasındaki savaşa neden girsin Türkiye?
Ama ne yazık ki mevzu o kadar yalın değil. Dolayısıyla evet de hayır da meseleye nereden baktığınıza göre şekilleniyor.
HAMAS FİLİSTİN Mİ?
Soru içinde de bir sürü var.
Deniyor ki; İsrail Filistin ile savaşmıyor. Ya da tersi; Filistin, İsrail ile savaşmıyor. Çünkü Filistin ayrı, Hamas ayrı. Hamas, Filistin iradesini, Filistinlileri temsil etmiyor. Hatta Hamas’ın suret-i haktan gibi gözüken ama dipten derinden İsrail çıkarları için çalışan bir kripto örgüt olduğunu iddia edenler bile var.
Bunu diyenler, Hamas’ın sonu baştan belli bu boyuttaki bir saldırıyla İsrail’in gaddarlıklarına meşruiyet kazandırmasını, düşmekte olan Netenyahu’ya can simidi olmasını, Gazze’yi görülmemiş bir ablukaya alan İsrail’e Filistin’in elindeki son toprakları da almak için tarihi bir fırsat sunmasını haklılıklarının ispatı olarak “İşte bakın…” diye herkesin gözüne gözüne sokuyor.
ORTADA KALAN SORU
Ama diğer taraftan; bu ayrımın çok naif bir ayrım olduğu, İsrail’in katil ve hırsız bir devlet olarak bu ayrımla temize çekilemeyeceğini, Türkiye’nin adım adım soykırıma giden bu mezalime karşı sessiz kalamayacağını, kalmaması gerektiğini söyleyen azımsanmayacak başka bir kesim var.
Bir yanda vicdan, bir yanda akıl, bir yanda uluslararası ilişkilerin bıçak sırtı dengeleri, bir yanda her türlü hesabı, kitabı, eti kemiğinden ayırmak için elzem olan sağduyuyu ortadan kaldıran duygusallık…
Başlıktaki soruya yanıt aranırken tüm bu alt soruları ve sorunları da masaya koyunca, sorunun yanıtı ortada kalıyor.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN NE DİYOR?
Normalde ikinci gruptaki bakış açısına daha yakın olan Cumhurbaşkanı Erdoğan işte bu muğlaklıktan dolayı olacak ki; taraflara itidal çağrısı yapıyor, İsrail ve Filistin yöneticileri ile aynı anda görüşüyor, savaş olgusunun gündemden çıkarılması için arabuluculuk dahil bütün inisiyatifleri almaya hazır olduğunu açıklıyor.
Her ne kadar İsrail’e tepkisini dozları hafif artırarak sürdürse de soğukkanlılığını hali hazırda hala koruyor.
Aslında Bülent Arınç’ın tepki çeken açıklamaları sadece Arınç’ın rutin aykırı takılma arzusundan az biraz daha fazlası.
FKÖ ile başlayan Filistin direniş hareketinin Hamas ile evrildiği duruma o mahallede düşülen şerhi göstermesi bakımından da okunabilir. İşte o şerh, bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın itidal çağrılarının altındaki yatan sebeplerden.
YANITIN ANAHTARI: MEHMET ŞİMŞEK!
Konuyla aslında en alakasız gibi gözüken ama aslında en alakalı detay Türkiye’nin ekonomi yönetiminin Mehmet Şimşek’te olması.
Türkiye savaşa girmeli mi sorusunun yanıtı muğlak olsa da Türkiye savaşa girer mi sorusunun yanıtı nettir: Hayır. Çünkü Türkiye’nin ekonomi yönetimi Mehmet Şimşek’e emanet edilmiş durumda. O emanet Mehmet Şimşek’te olduğu müddetçe Türkiye, İsrail ve Filistin arasındaki savaşa GİRMEZ.
Şimşek, batmış bir ekonomiyi düze çıkarmak için tam yetki almışken, kurtarma yolu Batı sermayesinden, Batı ile ilişkilerin iyileştirilmesinden geçecekken, batının tavrı bu konuda son derece netken Türkiye bu savaşa GİRMEYECEKTİR.
Ha, Mehmet Şimşek görevden alınırsa ya da istifa ederse, o zaman tekrar değerlendiririz. Ama mevcut durumda, yanıt nettir.
AK Parti ve-veya Erdoğan içindeki radikal unsurların, HÜDA-PAR, Yeniden Refah gibi müttefiklerinin gazının almak için dozu artırabilir ama hepsi bu.