Gazetecilerden siyasetçilere pek çok ismi Turktime’ın Ankara’daki merkezinde ağırladık. Uğur Dündar, Emin Çölaşan gibi kitleler tarafından tek geçilen isimlerin yanında aynı tabloyu bir de Kemal Kılıçdaroğlu’yu karşılayıp uğurlarken yaşadık. Tablo şu: sokaktaki esnaf, yoldan geçen halk koşup geliyor ve hem saygılarını sunuyor hem de “Lütfen bu duruşunuzu hiç bozmadan devam edin…” ricalarıyla o isimleri selamlıyor. Kılıçdaroğlu’na halkın bu teveccühü CHP’nin onu seçmesinin ne kadar doğru bir karar olduğunun göstergesiydi aslında. Ama bu güne kadar hep icra makamındakilerin yanlışlarını belgeleriyle yüzlerine vurarak mat eden Kılıçdaroğlu, bu sefer icra için aday. Dolayısıyla yaptırmayacaklarından çok ne yapacağı önemli. Bu yeni duruma ne kadar hazırlıklı Kılıçdaroğlu? Projeleri neler? Sorun yumağı haline gelmiş İstanbul için çözüm olarak ne vaat ediyor? Tüm bunları ve daha fazlasını Talat Atilla, Ersin Tokgöz, Uğur Dündar, Emin Çölaşan, Mehmet Ali Birand, İsmet Berkan, Mehmet Barlas, İsmail Küçükkaya, Mustafa Karaalioğlu, Fatih Karaca, Sabahattin Önkibar, Can Ataklı, Bedrettin Habiboğlu, Şebnem Bursalı sordu, Kılıçdaroğlu Turktime okurları için cevapladı. Buyurun…
TURKTIME: Toplum sizi biraz denetçi, savcı gibi görüyor. Ama belediye başkanlığı icracı bir görev. Toplumun bu algısını siz avantaj mı dezavantaj mı olarak görüyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Toplumun bu algısı bana göre doğru değil. Benim meslek yaşamımın önemli bir kısmı icrada geçti. Doğrudur, denetim elemanlığı kökeninden geliyorum. Ama hesap uzmanlığımdan çok daha fazla doğrudan icranın içinde bulundum. Türkiye bütçesinden sonra en büyük bütçe olan SSK’yı yönettim. 65 bin kişi çalışıyordu. Bu kadar büyük bir bütçeyi sadece denetim mantığı ile götüremezsiniz. Yasaları uygulayacaksınız, sonuç alacaksınız. Bütün bu uygulamalarda temel bir ölçü vardı. Yaptığınız tüm harcamalar yasalara uygun olacak. Dolayısıyla icracı görevim denetim elemanlığı görevimden çok daha fazladır.
TURKTIME: O zaman bu algı neden oluşuyor?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Son zamanlarda bazı yolsuzluk dosyalarını, belgelerini ortaya çıkarınca müfettiş mantığı ile yürüdüğüm yönünde bir algılama oluştu. Bu da doğal bir algılama. Ama bu algılama gerçek bir algılama değil. İşin gerçeği benim icranın içinde çok daha fazla olmamdır. İcranın içinde olanlar elbette ki yaptıkları harcamaları belgeleyecekler. Ama bu belgeleme hukuk içinde olacak. Eğer siz yaptığınız harcamalarla birilerine çıkar sağlıyorsanız ve birileri o çıkarın belgelerini ortaya çıkarıyorsa, icrayı çok iyi bildiği için çıkarıyordur, denetimi çok iyi bildiği için değil. İcranın içinden geldiği için oradaki dümenleri daha rahat yakalıyor.
“ÜZERİMDEKİ NEGATİF ALGIYI SEÇİM SÜRECİNDE POZİTİFE ÇEVİRECEĞİM…”
TURKTIME: Fırat ve Dişli’yi görevden aldırdınız, Gökçek’in karizmasını büyük ölçüde zedelediniz. Bu reaksiyonel duruş bir yere kadar hoş gibi geliyor ama bir yerden sonra size negatif bir imaj yüklemiyor mu? Seçmen, pozitif algıdan daha fazla hoşlanmaz mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Kişinin pozitif olarak algılanabilmesi için öncelikle icracı konumda olması lazım. Bu algıyı biz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı adaylığı sürecinde vereceğiz. İstanbullulara biz ne yapacağız? Ben şimdi çıkıp da İstanbullulara “yolsuzlukları önleyeceğiz” diye bir söylemde bulunmayacağım. Çünkü bizde zaten yolsuzluk olmayacak. Ama diğer taraftan, İstanbullular yıllardır sorunlarla boğuşuyorlar. 15 yıldır aynı siyasal düşünce İstanbul’un sorunlarını çözmeye çalışıyor ama sorunlar gittikçe büyüyor. İstanbul yine 15 yılda 150 milyar dolar para harcadı. Bu paralar nereye gitti? Biz bunları soracağız tabi. Ve bu sorunları çözmeye talip olacağız. Ama öyle 15 yıl beklemeden. Daha kısa sürede, daha akılcı ve daha az para harcayarak. Ve bu çözümlerimizi de halkla paylaşacağız. Ve çözerken ne kadar harcama yaptığımızı açık ve net ortaya koyacağız. Böylece halk hem bizi denetleyecek hem de halka karşı hesap verme yükümlülüğümüzü yerine getirmiş olacağız. Halkın ödediği vergileri nerelerde harcandığını sorma hakkı var. Biz halka bunun kapılarını açacağız. İcranın temel felsefesinde bu olması lazım.
TURKTIME: İstanbul’un çözülmez sorunları var mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Hiçbir sorun yoktur ki çözülmesin. Her sorun çözülür. Bütün mesele soruna akılcı yaklaşmak. Bizim de temel felsefemiz bu.
TURKTIME: Sizin siyasi duruşunuz CHP’yi sanal bir alandan reel alana çekti. Belediye seçimlerinde ve başkanlığınızda nasıl bir yöntem, bakış açısı izleyeceksiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bürokraside her makamın tanımlanmış görevi vardır. Yöneticinin görevi eşgüdümü sağlamaktır. Yönetici denetim yapmaz. Yönetimin unsurlarından sadece birisidir denetim. Denetim arkadan gelen bir şeydir, önden gitmez. Denetim önden giderse mekanizmaları tıkarsınız. Aslolan icradır. Yetkiler ayrılmıştır, herkes yetkisini kullanacak. Ama Türk bürokrasisinin şöyle bir handikapı var; Kişi kendi imzasıyla yapacağı işi bir üste aktarır, bir altın yapacağı işi de kendi imzalar. Böylece sorumluluktan kaçar. Biz bunu kırmak zorundayız. Kişi, bulunduğu yerde sorumluluğu üstlenecek. Yurttaş belediyenin kapısında bürokrasiyle boğuşmayacak. Bir diğer önemli ilke; yurttaşa güven esastır. Bu anlayışı belediyeciliğe yerleştireceğiz. Bürokratın bunu sorgulamaya hakkı yoktur. Beyan esastır. İşi yapacak. Ha, denetlerken beyan yanlış çıkarsa yasalar gereğini yapar. Ama ben önce denetleyeceğim, bakacağım sonra iş yapacağım derseniz bu yönetimi kilitler. O nedenle biz buna izin vermeyeceğiz. Mesela mükellefler vergi dairesine SSK’ya internet ortamında beyanname veriyorlar. Peki niçin belediyecilikte bu yapılmıyor? Bir inşaat ruhsatı alırken insanlar neden kapı kapı dolaşsınlar? Yurttaşa o güveni verirseniz görürsünüz ki icra işi denetimden çok daha avantajlı. Halka asıl yaklaşılması gereken nokta orasıdır.
“SÖZ VERİYORUZ… BİR YILDA 100 BİNLİK İMAR PLANINI ÇIKARACAĞIZ!”
TURKTIME: İstanbul deyince aklınıza ne geliyor?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sorunlar yumağı. Oysa İstanbul dünyanın en büyük imparatorluklarına başkentlik yapmış bir yerdir. 15 yıldır aynı kadrolar tarafından yönetiliyor ama hala 100 binlik imar planı yok. Dünyada böyle bir anlayış başka bir metropolde asla olamaz. Ama biz söz veriyoruz. 1 yılda 100 binlik imar planını çıkaracağız. Çünkü biz rantın peşine koşmayacağız. Doğrusunu yapacağız. İmar planını çıkaracağız, herkes de o plana uyacak. İstanbul beton kent oldu, İstanbul’u insanla buluşturacağız, İstanbulluyu doğayla buluşturacağız. Bu yapılmadığı zaman kent kendi kimliğini yitirmiş oluyor. İstanbul’u ne simgeliyor şimdi? Bu soru bile kafamızda varsa, demek ki İstanbul’a bir şey vermiş değiliz.
TURKTIME: Vatandaşın yolsuzluklara karşı duyarlı olduğuna emin misiniz? fırsatını bulunca herkes bir şekilde yolsuzluk içine giriyor gibi…
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Oradaki temel yanlış algılama şu: Halk şunu diyor; yukarıdaki çalıp çırpıyorsa ben de çalıp çırpabilirim. Yukarının yolsuzluklarını gördüğü için kendisinde de yolsuzluk yapmayı hak olarak görüyor. Yukarıdaki insanın samimiyetine, dürüstlüğüne güvenirse halk da ona destek verir. Şimdi bizim belgeli yolsuzluk muhalefeti çığırı geniş kitlelerde destek görüyorsa ve bir siyasal partide iki genel başkan yardımcısını bu söylemler nedeniyle görevinden ayrılmak zorunda kalıyorsa o zaman demek ki halk olaylara samimiyetle yaklaşıyor. Biz bu süreci yakaladık. Bunun medya tarafından da desteklenmesi lazım. Sağcısı, solcusu hatta ırkçısı ortak bir nokta yakalamamız lazım. Kör kuruşun hesabını soran kişiler parlamentoya gelmeli.
“ÖNCEKİ YÖNETİMİN GÖREVE GETİRDİĞİ BÜROKRATLARIN TEMİNATI OLACAĞIZ!”
TURKTIME: Karayalçın, başkan olunca bir tek Gökçek koltuğunu kaybedecek diğerlerine dokunmayacağım diyor. Sizin de böyle bir formülünüz var mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bu kadar sert bir söylemde bulunmak istemiyorum. Bizim ölçümüz şu; İstanbul’a bilimi, deneyimi, dürüstlüğü getiriyoruz. Biz üçlü çıktık ortaya. Bir akademisyenimiz var, onunla bilimi vurgulamak istiyoruz. Bir meclis başkan adayımız var, sayın Gürsel Tekin, onunla deneyimi vurgulamak istiyoruz. Ben de Büyükşehir başkan adayıyım ve dürüstlüğü, samimiyeti vurguluyorum. Dolayısıyla biz bir anlamda ortak aklı egemen kılmaya çalışıyoruz belediye yönetiminde.
TURKTIME: Bu ortak akılda eski yönetimin kadroları da yer bulabilecek mi kendilerine?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İstanbul Büyükşehir belediyesinde dürüst çalışan bütün bürokratların teminatı olacağız. Hiçbir ayrım yapmayacağız. Yeter ki dürüst çalışsın. O insanları kazanmamız lazım. Dürüstlerse bulundukları koltukları koruyarak o insanları ödüllendireceğiz. Geçmiş yönetimler tarafından göreve getirilmiş olabilirler, hiç önemli değil. Bu, benim bürokratik hayatımda da böyleydi. Benim genel müdür yardımcım daha sonra DYP de Ankara İl Başkanı oldu. Ben bundan hiç kaygı duymadım. Bugün olsa yine o isimle beraber çalışırım.
TURKTIME: Belediye meclis üyeliklerini kim belirleyecek? Oylama mı yapacaksınız, son kararı siz mi vereceksiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bu da yine ortak belirlenecek. Halk nezdinde temayüz etmiş kişiler bu listede yer alacak.
KILIÇDAROĞLU SİYASETİ NE ZAMAN BIRAKACAK?
TURKTIME: Sizin kişisel olarak emir almaktan hoşlanmayan bir yapıda olduğunuz biliniyor. Sizi siyasetten ne koparabilir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Siyaset benim çok fazla düşündüğüm bir alan değildi aslında. Ben emekli olduktan sonra sivil topluk kuruluşlarında çalışıyordum. Siyasete sayın Baykal’ın daveti üzerine geldim. Siyasetten çok büyük beklentileri olan bir insan da değilim. Temel felsefem şu: İster politikacı olayım, ister bürokrat olayım, ister STK’larda yönetici olayım… Eğer bulunduğunuz yerin hakkını veriyorsanız bana görevinizi yapmış oluyorsunuz. Ben sıradan bir milletvekiliydim. Plan Bütçe Komisyonunda öğrenci gibi çalıştım. Sabahlara kadar parlamentoda görev yaptım. Sonuçta siz maaş alıyorsunuz. Onu hak etmeniz lazım. Hak etmek için de çalışmanız lazım. Eğer siyasette dürüstlük değil de yozlaşma hakim olursa orada yer almamak gerekiyor. Ama siyasette dürüstlüğü öne çıkarabiliyorsanız, onun kavgasını verdiğiniz zaman kitlelerden destek bulabiliyorsanız o zaman o yola devam etmeniz gerekir. Benim için temel ölçü bu.
TURKTIME: CHP’de ikinci adam olmayışı bir eksiklik olarak kabul edilebilir mi yoksa yanlış bir algı mı bu?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sol partilerde genel sekreterlik çok önemlidir. Genel sekreter bir anlamda ikinci adam olarak görülebilir. Diğer partilerde genel başkan yardımcıları var. Biz de kendi tüzüğümüzü değiştirdik şimdi. Daha güçlü bir MYK çıkacak ortaya. Politikada çok kısır bir alan yaratıyoruz. Keşke o alan daha verimli olabilse. Bakın, uluslararası çapta doktorumuz var, mimarımız var ama bu çapta çıkardığımız çok az politikacımız var.
TURKTIME: Toplumun bir kesiminde şöyle bir eleştiri var: başörtüsünü üniversitelerde engelleyen CHP çarşaflılara rozet taktı. Burada paradoks yok mu size göre?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Hayır yok. Her devletin koyduğu kurallar vardır. Devleti devlet yapan da kurallardır. Bu kurallara her yurttaşın uyması lazım. Herkesin farklı inancı olabilir. Ama inancımızı dışa farklı yansıtan modeller ortaya koymamalıyız. İnanç kişiyle Allah arasında. Bizim temel ölçütümüz devletin koyduğu kurallara uymak. İnançlara sonsuza kadar saygılıyız. Onun için günlük yaşamında, sokakta, evinde insanların istedikleri gibi yaşamalarına, gezmelerine karışmayız. Ama devlet bir kural koymuşsa o kurala da hepimiz uyacağız. Araba kullanırken kırmızı yandığında benim özgürlüğüm var kırmızıda geçeceğim diyebiliyor muyuz? diyemiyoruz. Bu kural Anayasa Mahkemesi’ne, AİHM’ye gitti, hepsi de bu kurala uyacaksınız dedi. biz de uyacağız. Yoksa bizim herkese saygımız var. Türkiye bunu aşacak. Ben buna inanıyorum.
“ERGENEKON’A SUSARSAK HUKUK DEVLETİNE İHANET EDERİZ!”
TURKTIME: Ergenekon operasyonunun siyasi bir operasyon olduğunu en yüksek sesle seslendiren parti CHP. Bu olayla ilgili delillere tam olarak vakıf olmadan böyle bir tavır almak risk değil mi? CHP ya yanılıyorsa?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Biz bu konuda iki temel algılama üzerinde politika yürüttük. Birinci temel algılama şuydu: yapılan iş usulde yanlıştır. Eğer biz hukuk devletiysek, AB normlarına göre yapımızı değiştirdiysek delilden sanığa gideceğiz. Ama bu süreçte sanıktan delile gidiyoruz. Yanlış olan bu. Biz bu yanlışı seslendirmek zorundayız. Bunu seslendirmezsek hukuk devletine ihanet etmişiz demektir. Bu ülkede hukuk varsa hukukun kuralları elbet işlesin. Ama şu anlaşılmasın: CHP buna karşı çıkarak suçluları koruyor. Hayır. Varsa bir yerde suçlu, hukuk içinde yargılarsınız, hukuk kararını verir siz de itiraz etmezsiniz. Eğer bir ülkenin başbakanı “yargı ile yürütme gayet güzel bir işbirliği içinde bu işi götürüyor” derse, o zaman yürütmenin yargı üstüne baskı kurduğunu biz görmüş oluruz. Bu söz şu ana kadar düzeltilmiş değil. yargı bağımsız olsa samimi olarak söylüyorum hiç itiraz etmeyeceğiz. Ama yargı bağımsız değil. bunu sadece biz söylemiyoruz. Yargıtay Başkanlar Kurulu 2005 yılında yayınladığı bildiride yargının bağımsız olmadığını söyledi. ayrıca her yıl yayınlanan AB ilerleme raporları var. Onlar da aynı şeyi söylüyor. Keşke AKP Türkiye’de yargının bağımsızlığını sağlayan yasaları getirse de biz de bunları oy birliği ile kabul etsek. Ama gelmiyor. Bir başka önemli nokta; öyle bir operasyon başlatıyorsunuz ki, yaşamları boyunca bir araya gelmemiş insanlar aynı potada eritilmek isteniyor. Yargıtay onursal başsavcısının evini basıp oradan bir şeyler alıyorsanız ve sonra onları geri iade ediyorsanız… Bu doğru değil. sıradan bir insan değil o. Üniversite hocalarını, gazetecileri alıyorsunuz, üstelik her gün kendi yazdıkları yazıları delil olarak gösteriyorsunuz. Bu da olmaz.
TURKTIME: Ama bir sürü bomba, cephane çıktı…
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bu bombaların izini sürün bakalım, kime ait. Bunu en başta biz söyledik. Bulun, biz de sizi alkışlayalım. Bir tereddüdümüz yok orada. O yüzden olay hukuk kuralları çerçevesinde yürütülsün istiyoruz. İkinci önemli nokta şu: ucu açık bir iddianame var. 2500 sayfalık bir iddianame geldi, içeride insanlar tutuklu, ama arkası gelecek iddianamenin. İnsanlar neden tutuklu olduklarını bilmiyorlar. Böyle bir hukuk devleti olur mu? Kişi eğer kaçıyorsa dersiniz ki tamam. Ama kaçmıyorsa? Mesela Yalçın Küçük nereye kaçacak?
TURKTİME: Eğer statüyü delil gösterip nereye kaçacak diyeceksek mesela Levent Ersöz, Turan Çömez, Bedrettin Dalan da daha alt bir statüde değil ama kaçtılar. Bu örnekler zanlıların statüden bağımsız bir şekilde kaçabileceklerine bir karine oluşturmaz mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Oluşturmaz. Şu açıdan; Mesela İlhan Selçuk kaçar mıydı? Şimdi İlhan Selçuk öyle bir niyeti olsa bir fırsat bulup kaçabilir. Ama kaçmıyor.
TURKTIME: Ama mesela Turan Çömez de şu an içeride olsaydı bu mantıkla “Çömez kaçabilir miydi” denebilirdi. Bu gerçek bu eleştiriyi zayıflatmaz mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İyi de kişileri suçlayabilmek için açık ve net bir şekilde delilleri ortaya koymanız lazım. Nerede bu deliller? 2500 sayfalık iddianamenin ilk 700 sayfasını okudum, gerisini okumadım. Olay siyasallaştığı için bu noktaya geldi. Bizim endişemiz asıl şurada: eğer bu iddianame sulandırılırsa doğruları biz kaçırmış olacağız. Gerçekten de eğer bombalar götürülüp bir yerlere saklanmış, bunlar ileride terör amacıyla kullanılacaksa gidin yakalayın. Buna kimse bir şey demez. Ama neden doğruları kaçıralım? Ya da geçmişte faili meçhul cinayetler işleyenler tutuklanacaksa buna hiç itirazımız yok. Çünkü Türkiye hukuk devletini yakalamak zorundadır. Birilerinin yasadışı olarak adam öldürmesini kimse kabul edemez. Bakın, Yüksekova çetesini ilk olarak ortaya çıkaran, bu konuda kavga veren CHP’dir. Ama bu olayda bize net bir şey söylenmesi lazım. 2500 sayfaya baktık böyle bir şey çıkmıyor ortaya. Ondan sonra ne çıkacak onu da bilmiyoruz. Sami Selçuk, Yargıtay eski başkanı. Diyor ki 20 yıllık meslek hayatımda böyle bir iddianame görmedim. Ki birçok kişi iktidara yakın bulur Selçuk’u. Kanadoğlu olsa deriz ki bu kanada yakın, dolayısıyla dikkate almayalım. Ama bunu o söylüyor. Eğer burada sessiz kalırsak hukuk devletini, sağlıklı yargılama sisteminin yerleşmesini engellemiş oluruz. Herkes dinleniyorum şüphesi içinde. Birbirine şüphe ile bakıyor. Ergenekon’la birlikte bu kaygı topluma yerleşti.
DÜNDAR, ÇÖLAŞAN, BİRAND, BERKAN, BARLAS, KÜÇÜKKAYA, KARAALİOĞLU, KARACA, ÖNKİBAR, ATAKLI, HABİBOĞLU, BURSALI TURKTIME İÇİN SORDU…
UĞUR DÜNDAR (Star TV Haber Grup Başkanı):
İstanbul’un en acil sorunu olarak neyi görüyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Dündar’ın bu sorusuna deprem yanıtını veririm… Depreme karşı acilen önlem alınması lazım. Ne zaman geleceği belli değil, dolayısıyla geniş kitleleri ilgilendiren yaşamsal sorun. Öncelikle çözülmesi gerekir.
UĞUR DÜNDAR: Rant yağmacılığı böyle devam ederse İstanbul’un nüfusu 30 milyona kadar çıkacak. Bu rant yapmacılığının önüne nasıl geçecek?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Daha önce de dediğim gibi 100 binlik imar planını bir yılda çıkaracağız. Rantın önünü kesecek olan odur. Bu çıktığı zaman neresi konut alanı, neresi yeşil alan görülmüş olacak. Ve biz bu taahhüdün arkasında duracağız demektir.
UĞUR DÜNDAR: Mahkeme kararı çıkmış, her türlü prosedürü tamamlanmış ve yıkım bekleyen Yeşilköy’de, Boğaz’da villalar var. Bu villalarla ilgili tavrınız ne olacak?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Eğer biz hukuk devletiysek yargın kararları uygulanacak. Uygulamayan suç işlemiş oluyor.
EMİN ÇÖLAŞAN (Yazar) :
Belediye şirketleri yolsuzluğun en büyük kaynağı. Bunlarla ilgili ne yapacaksınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Çölaşan doğru bir tespit yapmış. Belediye şirketleri yolsuzluğun en büyük kaynağıdır. Bu konuda önce şirketler İstanbulluların çıkarına çalışacak. Bu şirketler kar mı zarar mı ediyor ona bakacağız. Şirketler nasıl yönetiliyor ona bakacağız. Kimlere nasıl olağanüstü rantlar sağlamış hepsine bakacağız. Bu konuda duyarlılığımız sürecek.
MEHMET ALİ BİRAND( Kanal D Genel Yayın Yönetmeni) :
Bir gün CHP’nin genel başkanı olmayı ister misiniz? özler misiniz? düşler misiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Birand emin olsun ki temel hedefim İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olmak. Ve doğrudan doğruya İstanbul’a hizmet vermek. Bu, benim için şu an vazgeçilmez bir hedef.
İSMET BERKAN (Radikal Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) :
Devam eden tünel inşaatları konusunda ne yapmayı düşünüyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Berkan merak etmesin hepsi devam edecek. Sayın Topbaş’ın yaptığı ve şu an devam eden 7 tünel inşaatı var. İstanbul’un trafiğini rahatlatmak amacıyla yapıldı bunlar. Bu inşaatlar devam edecek. Burada Ayaş tüneli gibi bir mantıkla düşünmüyoruz. Sağlıklı bir planlama yapıldığı kanısındayım. Ona göre eksiklikler olabilir, yanlışlıklar olabilir. Ama her durumda bu tünellerin bitmesi gerekir.
İSMAİL KÜÇÜKKAYA ( Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni) : İstanbul’un bazı önemli ilçelerinin belediye başkanları CHP’li. Bu başkanların tekrar adaylığı konusundaki tutumunuz ne olacak? daha önce ilçe belediye başkan adaylarını sizin belirleyeceğiniz şeklinde bir yaklaşımı duymuştum…
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Küçükkaya’nın sorusu bana çok soruluyor doğrusu. Belediye başkan adaylarının belirlenmesinde büyük ölçüde kamuoyu yoklamaları belirleyici oldu. Belde halkı en çok kime oy verdiyse o çerçevede bir değerlendirme yapıldı. Yalnız medyaya şöyle bir haber düştü: ben dört belediye başkanının değişmesi için sayın Baykal’a demişim ki bunlar değişmeden olmaz. Yani Bakırköy, Kadıköy, Beşiktaş ve Avcılar. Böyle bir görüşme hiç olmadı. Sanırım sayın Küçükkaya buna istinaden böyle bir soru sordu. Arkadaşlarımız beldelerinde hizmet vermeye devam ediyorlar. Onlarla çalışmaya da devam edeceğiz.
“İSTANBUL’DA YOKSUL KİMSE KALMAYACAK!”
MUSTAFA KARAALİOĞLU (Star Gazetesi ve TV 24 Grup Başkanı) : İstanbul’da hepimizi şaşırtacak bir vizyon projesi ortaya koyacak mısınız? böyle bir çalışmanız varsa ipucu verebilir misiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Karaalioğlu’nun şüphesi bile olmasın, evet olacak. İstanbul’da her hanede mutlaka sigortalı bir çalışan olacak. kısa hedefimiz bu. Ve İstanbul’da yoksulluğu yeneceğiz. Bunu yaptığımız zaman çağdışı görüntüler sona erecek. Örneğin makarna, yiyecek dağıtma olmayacak. Yiyecek dağıtma insan onuruyla alay etmek demektir. Biz insanın, yoksulun, ailenin onurunu koruyacağız. Gerekirse onun banka hesabına para yatıracağız, kendisi istediğini alacak. Ve kadının hesabına yatıracağız. Kadını ailede güçlü kılacağız. Sayın Karaalioğlu da gayet iyi bilir ki Müslümanlık’ta yoksulu teşhir ederek yardım etmek yoktur. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. Biz oy isterken İstanbullu yoksul aile bilecek ki bu adam gelirse benim yoksulluğumu çözecek. biz parti ayrımı gözetmeksizin bu garantiyi vereceğiz. Onları sinemaya, tiyatroya götüreceğiz. Onlara İstanbullu olduklarını hatırlatacağız. Onlara sosyal devleti hatırlatacağız, sadaka devletini değil. onlar, yoksulluklarını gidermeyi hak olarak algılayacaklar. Dönüp diyecekler ki belediye başkanına; Ey başkan, ben yoksulum benim yoksulluğumu gidermek zorundasın. Hak isteyecek benden, lütuf değil. bir temel hedefimiz daha var. İstanbul’da sokakta çocuk olmayacak. Sokaktaki bütün çocukları eğiteceğiz, özel yerler yapacağız, hepsini iş güç sahibi yapacağız. Bunların hiçbirisi büyük paralar gerektirmiyor. Çok basit yatırımlarla, mevcut yapıları kanalize ederek bunları gerçekleştirebilirsiniz.
FATİH KARACA (İpek Medya Grup Başkanı) :
Üçlü ekipte bulunan Genel Sekreteri kamuoyu pek tanımıyor. Bu bir eksiklik değil mi? Tanıtmak için ne yapacaksınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Karaca doğru söylüyor. Ama genel sekreter bu konularda önemli bir isim. Kent kültürünü çok iyi bilen, o konularda çalışmalar yapan bir arkadaşımız. Kendisinin parti içinde de ciddi çalışmaları var. sanıyorum önümüzdeki günlerde kamuoyunun önüne üçlü olarak çıkacağız ve genel sekreterimiz de kendisini anlatma, İstanbul’a yönelik hedeflerini sunma olanağı bulacak. Görecekler ki o üniversite hocamızın, genel sekreterimizin İstanbullulara çok ilginç büyük paralar gerektirmeyen ama akılcı çözümler üretecektir.
MEHMET BARLAS (Sabah Gazetesi Başyazarı) :
Belediye başkanı olursanız CHP Genel Başkanlığı hiç mi aklınıza gelmeyecek?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Barlas’a şunu söylemek isterim; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı bir ülkeyi yönetmek gibi bir şey. Yunanistan’dan büyük. Olağanüstü kaynakları var ve verdiğiniz hizmeti elle tutuyorsunuz. Bundan güzel bir şey olabilir mi? bu makam aslında herkesin rüyalarını süsleyen bir şey.
“İBB BAŞKANLIĞI BENİM İÇİN VAZGEÇİLMEZ HEDEF!”
ŞEBNEM BURSALI (YeniAsır Haber Grup Başkanı) :
Kendinizi son dakika adayı olarak mı görüyorsunuz? Yoksa Baykal’ın hep aklında olduğunuzu mu düşünüyorsunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Bursalı’da merak edilen bir soru yöneltmiş sizin aracılığınızla. Hayır, son dakika adayı değilim. çünkü pek çok kamuoyu yoklaması yapıldı. Israrla benim ismim çok öne çıktı. ben biraz mesafeli durdum adaylığa. Bunun nedeni şuydu: kamuoyu yoklamaları yapılmadan, halkın beklentileri bilinmeden çıkıp da ben adayım demek gibi bir tutumun çok doğru olmadığı kanaatindeyim. Bir yapı işliyor, o yapıyı bozmak istemedim. Süreç tamamlanınca da aklın yolu bir. Aday oldum.
SABAHATTİN ÖNKİBAR (Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi) : AKP’ye karşı milli mutabakat adayı imajı oturtmayı düşünüyor musunuz? Bunu oturtursanız seçimi alabilirsiniz. Bunun için bir hazırlığınız, çalışmanız var mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Önkibar’ın bu konudaki görüşlerini aktardığı yazısını okudum. Önerilerine yürekten katılıyorum. Söylediği bağlamda bir çalışmamız var. Bunu önümüzdeki günlerde geniş kitlelere nasıl seslendiğimizi sayın Önkibar da görecektir. Ayrım yapmayacağız. Cumhuriyet’i, hukuku, insan haklarını savunan bir şekilde gideceğiz. Nerede sorun varsa, bize oy vermeyen bölge bile olsa öncelikle oranın sorunun çözeceğiz. Yurttaşımız bilmeli ki, ben oy vermesem bile bu belediye başkanı benim sorunumu çözdü. Ona o güveni vermek zorundayız. Olaya bu çerçeveden bakacağız. Onların inançlarına karşı saygılı olduğumuzu, kul hakkı yiyene karşı mücadele ettiğimizi göstereceğiz. Bu çerçevede bir ulusal mutabakat çerçevesinde gideceğiz.
“NE ÜÇLÜ KADRODAN NE İLÇE BELEDİYE BAŞKANLARINDAN RAHATSIZ DEĞİLİM”
CAN ATAKLI (Vatan Gazetesi Yazarı) :
İlk defa bir belediye başkan adayı üç kişilik kadroyla halkın karşısına çıkacak. Ama bu kadroyu seçen Baykal. Bu seçimden rahatsız mısınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Ataklı’yı anlıyorum ama hayır, rahatsız değilim. Bilgiyi, deneyimi ve dürüstlüğü temsil eden üç arkadaşız. Bu üç kişi ortak aklın yönetime egemen olmasını temsil ediyor. Bir kadro hareketi. Daha fazla güven veren bir hareket. Bu, İstanbul Büyükşehir belediye başkanlığı adaylığının sadece siyasal mercekle görülmemesi gerektiğinin altını çizen bir vurgulama bu. Sayın Önkibar’ın sorduğu sorunun da yanıtı var burada. Bir toplumsal sorunu çözmek için oraya aday oluyoruz. Çünkü İstanbul Türkiye demek.
BEDRETTİN HABİBOĞLU (Ses TV Genel Yayın Yönetmeni) :
Birçok tartışmanın içinde yer aldınız. Bu tartışmaları yaparken İstanbul belediye başkan adayı olacağınızı biliyor muydunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Habiboğlu emin olsun ki bilmiyordum. Ben hiç kimseye gelin tartışalım demedim. Böyle bir talep benden hiç gelmedi. Tam tersine onlardan bu talep geldi. Gelmezse müfteri ilan edeceğim, bilboardlara gelmedi kaçtı diye yazacağım gibi çağrılar yapıldı. Ben de masum bir vaziyette madem istiyorsunuz gelin tartışalım dedim.
SEDAT BOZKURT (FOX TV Ankara Temsilcisi):
İstanbul kent mi, küçük bir ülke mi? Nasıl yönetilir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sayın Bozkurt doğru söylüyor. Doğrusu İstanbul bir şehirden ziyade bir küçük ülke gibi. Biz de aynı bir küçük ülkeyi yönetir gibi kuyumcu titizliğinde ve reel gerçeklerle İstanbul’u yöneteceğiz. Sedat Beyin kuşkusu olmasın.
“GÖKÇEK’İN ÖZRÜ KABAHATİNDEN BÜYÜK!”
TURKTIME: Gökçekle tartışmanızda sizin söylediğiniz sayaç rakamlarıyla Gökçek’in söylediği rakamlar arasında fark vardı. Sanki siz o rakamları biliyordunuz ama onları söylemediniz ki Gökçek’i tartışmaya çekeyim. Biz öyle algıladık. Doğru mudur?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Oradaki olay şuydu: Ben Uğur Dündar’ın programında anlatırken, İstanbul Büyükşehir euro bazında almış. Ankara dolar bazında. Doları tahminen euroya çevirdik ve öyle bir kıyaslama yaptım. Onu tartışmaya çekmekten çok olayın içindeki çarpıcı noktayı vurgulamaya çalıştım. Ama sayın Gökçek benim atladığım şeklinde algıladı. 168 euro diye bir rakam hiç yok. 224 doları o unuttu çünkü. Bu hesap da bilmiyor. Ben buna çıkıp 168 euroluk faturayı göster diyeceğim. Aslında söylediğim doğruydu. Kıyaslama yapmak için ya euroyu dolara çevireceksiniz ya da doları euroya. Bir de yasada şöyle bir şey var: Belediye başkanı beldenin hak ve çıkarlarını korur. Eğer başkan bu çıkarları koruyacaksa en ucuz sayaç hangisiyse bana onu aldırır. Çünkü ihaleye en düşük fiyatı bulmak için çıkıyorsunuz. Fakat bizimkiler ihaleye değil de açık artırmaya çıkmışlar. En yüksek fiyatı vereni almışlar. Çünkü başkası yok. Öyle olunca dünyanın en pahalı sayaç Ankaralılara satılıyor. Sayın Gökçek diyor ki “biz bunu bU fiyata aldık ama yatırım yaptık farkla.” O zaman ne bütçesi bu? Hangi yatırım kalemine girdi. Hani özrü kabahatinden büyük derler ya. Ona benzer bir tablo çizdi.
TURKTIME: Size yöneltilen en temel eleştiri şu: Ekranlarda onca belge gösterdi, bir sürü yolsuzluk iddiasında bulundu ama hiçbiri iddiadan öteye gitmedi. Sadece o anda rakiplerini ezdi ancak o kadar. Mesela muhataplarınızın hiçbiri o iddialarınızdan mahkum olmadı…
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Olay şu. Eğer yolsuzlukla ilgili bir olay kamuoyunda tartışılıyorsa normalde Cumhuriyet savcılarının harekete geçmesi lazım. Cumhuriyet savcıları harekete geçmiyorsa o ülkede yönetim sorunu var demektir. Bizim yaşadığımız olay da bu. Kimse harekete geçmediği için ben sayın Şaban Dişli ile ilgili mecburen Cumhuriyet başsavcılığına mecburen şikayet dilekçesi vermek zorunda kaldım. Niçin savcı harekete geçmiyor?
TURKTIME: Açıkladığınız diğer dosyalarda siz başvurmadan harekete geçen savcı olmadı mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Hayır… Hiç birisi harekete geçmiyor. Çünkü yargı bağımsız değil. Yargı bağımsız olsa geçilmez mi? Sorulmaz mı bu 1 milyon dolarlık belge nedir diye? Sorulmuyor. Ama Çankaya Belediyesi ile ilgili bir televizyon kanalında bir haber çıktı. İçişleri Bakanlığı müfettişleri harekete geçti, Ankara savcısı harekete geçti, CHP genel merkezi harekete geçti. Biz kendi açımızdan doğal buluyoruz. Geçeceğiz tabiî ki. Varsa bir yerde hata düzeltmek zorundayız. Ama ben Silivri belediye başkanının yardımcısına verilen 80 milyarlık banka dekontunu açıklıyorum. Bir Allah’ın kulu çıkıp da bir iş adamı sana bu 80 milyarı neden gönderir diye sormuyor. Açıklama yapıyor, diyor ki; 80 milyarı iş adamı bana fakirlere yardım yapayım diye gönderdi. Sen bir kamu görevlisisin. Bir iş adamı sana neden para göndersin ki fakirlere yardım edesin diye? Gider kendisi yapar. Düşünün; şu ana kadar kimse harekete geçmiş değil. Ben onu çok önemsemiyorum. Asıl önemli olan şu; kişilerin kamu vicdanında aklanıp aklanmaması çok önemli. Siyaset de bunu gerektirir. Kamu vicdanı eğer onları akladıysa bir sorun yoktur ama kamu vicdanında mahkum edildiyseler o yargıda beraat da etse çok önemli değil.
“HAKKIMDA OLUMSUZ BİR ŞEY BULSALAR BENİ DUMAN EDECEKLER!”
TURKTIME: Sizin ısrarla PKK ile bağlantınız vurgulanıyor rakipleriniz tarafından. Nedir bu PKK hikayesi? Gerçekten de PKK’lıları işe aldınız mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bana bir isim versinler. Desinler ki şu kişi PKK’lıydı, sen onu işe aldın. Oradaki suçlamanın temel dayanağı şu: her kamu kuruluşu belli sayıda mahkumu işe almak zorundadır. Kadronuzun yüzde 2’lik bir kısmını ya özrü ya da mahkum kişilerden alacaksın. Biz almadık. Almayınca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı müfettişleri bize ceza yazdılar niçin almıyorsunuz diye. Biz de sınav açtık. Sınava girenleri biz tespit etmiyoruz. Biz bilemeyiz ki kimler mahkum. Sınavı yaptık, sınava solcular da sağcılar da mahkum olan herkes girdi. Sınavı kazananlar da işe girdi. Bunlardan birisi dahi bugüne kadar bir suçun işine bulaşmış da değil. Hepsi ekmek sahibi oldu. Yasanın öngördüğü gibi topluma kazandırıldı. KİT komisyonunda da bu soruldu bana. Ben de dedim ki; yasadışı illere bulaşmış hangi solcular işe alınmış diye soran kim? Bakın o yazıya. O yazıya bakıldı. O yazının altında benim imzam var. Orada ben bir şey daha söyledim: İsterseniz size sağ görüşten olup da işe alınanların listesini de getireyim. Hayır dediler, gelmesin. Bunlardan İBDA-C eylemine katılanlar da oldu. Bakın, 65 bin kişi çalışıyor burada. Elbette sağcısı da solcusu da olacak. Biz bu eleştiriler nedeniyle İstanbul ilaç fabrikasına siyasal düşüncelerinden ötürü mahkum olanları almadık.
TURKTIME: Yasa bunu öngörürken sizin eleştirilerden kaçmak için almamanız doğru mu peki?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Doğru değil tabii ki. Doğru yapmadık.
TURKTIME: Yine size yönelik eleştirilerden birisi ömür boyu mahkum olanları da işe aldığınız yönünde...
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Doğru. Bir tane var öyle. Adam kız kaçırmış. Geri gelmiş. Bir daha kaçırmış. Mahkeme de demiş ki ömür boyu kamu hizmetlerinden mahrum ediyorum seni. Erbakan hükümeti bir kararname çıkarmış. Kararnamede diyor ki, ömür boyu kamu hizmetinden mahrum olanlar da bu sınava girebilir. Çocuk da sınava girmiş kazanmış. Ne yapayım? Benim akrabam değil, yakınım değil, dostum değil. O zaman KİT komisyonundaki Refah Partililer o kararnameyi görebilir miyiz dediler. Buyurun dedim. Gördüler, özür dilediler. Bunu o dönem Akit gazetesi çok yayınladı. Ben de Akit gazetesi aleyhine tazminat davaları açtım, bütün davaları da kazandım. Olay bu. Şimdi aradan zaman geçmiş. Ben yolsuzluk dosyalarını gündeme getirince bana karşı da bunları gündeme getiriyorlar. Başka bir şey bulamıyorlar çünkü. Bulsalar duman edecekler beni. Bir şey bulamazlar. Çünkü orayı ciddiyetle, namuslu bir şekilde yönettik.
“BAYKAL RAHATA ALIŞTI!”
TURKTIME: Baykal’ın sizi İstanbul adayı yaparak olası bir genel başkanlık yarışından safdışı ettiği yorumları var… Ne dersiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Siyasete beni davet eden sayın Baykal. Parti meclisinde görev almamı sağlayan sayın Baykal. Plan Bütçe Komisyonunu da, grup başkan vekilliğini de ben istemedim. Ama sayın Baykal rahata alıştı. Grup Başkan Vekilliğine artık gelmesi lazım dedi ve beni oraya getirdi. Kamuoyu araştırmaları oldu İstanbul için, yine beni aday gösteren sayın Baykal. Sayın Baykal’la gerçekten çok samimi, dürüst bir ilişkimiz var. Ben hiçbir zaman kendisini yanıltmam. Doğru neyse onu söylerim. Sayın Baykal da bunu çok iyi bilir.
TURKTIME: Peki bu yönde onca şey yazıldı, söylendi… Baykal ile bu konu ile ilgili olarak hiçbir diyalogunuz oldu mu?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Hayır, asla. Espri dahi olsa asla böyle bir şey konuşmadık.
KILIÇDAROĞLU’NUN ANKARA DEĞİL DE İSTANBUL ADAYI OLMASI STRATEJİK BİR HATA MI?
TURKTIME: İki yükselen isim; Gürsel Tekin ve siz. Gürsel Tekin sizi önerdi başkanlık için siz Gürsel Tekin’i. Bu bir centilmenlik yarışı mıydı yoksa olası bir yenilgiden kaçma girişimi mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Bu tablo bir gazeteci arkadaşımızın sorusundan kaynaklanıyor. Siz olmazsanız, Gürsel Tekin olursa ne düşünüyorsunuz dedi. Ben de Gürsel Tekin olursa sevinirim. İstanbul’a da gider çalışır, kendisine destek veririm diye içtenlikli bir şekilde cevap verdim. Yoksa karşılıklı birbirimize yönelik bir mesaj değildi. Sayın Tekin de kamuoyu yoklamalarında benim adım öne çıkınca o da il başkanı olarak haklı bir şekilde bunu dile getirmiş.
TURKTIME: Siz, yerel ölçekte bakarsak, en azından bir kesime göre asıl zaferi Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek’e karşı kazandınız. Ama Ankara yerine İstanbul’dan aday gösterildiniz. Bu, stratejik bir hata değil mi?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Hayır… Ben İstanbul’da kendimi şanslı görüyorum. Ankara’da Karayalçın bir marka. Hem de önemli bir marka. Gökçek ile tartışmamız tamamen Gökçek’in kendi isteği üzerine şekillenen bir olay. Yoksa benim özellikle Gökçek’i seçmem gibi bir şey olmadı zaten. Hem sayın Karayalçın’ın adaylığı tartışmadan çok daha önce deklere edilmişti. İstanbul’da da önce gazeteciler yazmaya başladı, sonra da kamuoyu yoklamaları böyle bir tablonun ortaya çıkmasını sağladı. Yoksa önceden planlanmış hedefi belli bir strateji değil.
ENGİN ARDIÇ’A CEVAP: “O DAHİL İSTANBUL’UN YÜZDE 70’İNDEN BEN SORUMLUYDUM!”
TURKTIME: Siyasi rakiplerinizi hep belgeler üzerinden yolsuzlukla vurdunuz. Topbaş ile mücadele stratejiniz nelerdir? Ona da Gökçek, Fırat ya da Dişli gibi yolsuzluk üzerinden mi yükleneceksiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Biz İstanbul için kampanyamızı iki alan üzerine oturtuyoruz. Hem belgelerle Topbaş’a hesap soracağız, İstanbul halkının nasıl soyulduğunu anlatacağız. Hem de soyulmaması gerektiğini, bu kaynaklarla daha iyi hizmet verileceğini, İstanbulluya neler vaat ediyoruz onu anlatacağız.
TURKTIME: Engin Ardıç sizinle ilgili “Kılıçdaroğlu’nu İstanbul’un herhangi bir yerine bıraksanız Taksim’i bulabilir mi” şeklinde bir yazı yazdı. Bulabilir misiniz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Benim kız kardeşim, akrabalarım İstanbul’da. 70’li yıllarda Kağıthaneye gitmiş bir insanım. Anadolu’dan gelen bir insan olarak kendi köklerimi büyük ölçüde İstanbul’da buluyorum. Ayrıca ben iki dönemdir İstanbul milletvekilliği yapıyorum. Ben İstanbul’un her yerini biliyorum ve buralara milletvekili olmadan önce de gidiyordum zaten. Ayrıca SSK Genel Müdürlüğü yaparken de, Engin Ardıç da dahil olmak üzere, İstanbul’un yüzde 70 nüfusundan ben sorumluydum. Ben İstanbul’u bilmez olur muyum? Varoşlarından merkezine kadar her yerini bilirim. Çocuğumun birinin doğduğu yer İstanbul.
“BİR ŞEYİ KAFAMA KOYDUM MU YAPARIM!”
TURKTIME: Size bakan bir kişide; kişiliğinizle, konuşmanızla “işte bir halk adamı” izlenimi uyandırıyorsunuz. Kendinizi nasıl tanımlarsınız?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Doğru, halktan bir adamım. Mütevazı yaşayan bir insanım. Meslek hayatımda da böyle oldu. Belki aileden yetişme tarzımla ilgili. Korumayla gezmeyi sevmiyorum. Korumayla gezmek sanki halkın arasına giremez gibi güven vermeyen bir intiba yaratıyor. Ama şu var. Bende kararlılık var. Bir şey yapmayı kafama koyarsam onu yaparım. Ama önce ölçer tartarım. Bizde şöyle bir laf var; bir olaya tepki vermek için 24 saat bekle, düşün, ondan sonra tepki ver. Alışkanlığım bu, yapım da bu. Böyle yetiştik.
TURKTIME: 24 saatiniz nasıl geçer?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sabah kalkıp kahvaltıyı yapıp Meclis’e geliyorum. Meclis’te bana gelen iletilere bakıyorum yanıt verilmesi gerekenlere yanıt veriyorum. Genel kuruldaki yasalara, tasarılara bakıyoruz. Ön hazırlıklarını yapıyoruz. Parlamentoda cumartesi pazar çalışırım mutlaka. Çünkü en rahat çalışma günü bu günler. Trafiğin en az olduğu zamanlardır. Yani 24 saati dolu yaşayan bir insanım. Ama bunun çoğu böyle gider. Kitap okumayı severim ancak ama ancak seyahatlerde okuyabiliyorum.
KILIÇDAROĞLU’NUN EN BÜYÜK EKSİKLİĞİ VE KORKUSU…
TURKTIME: Kendinizde eksik bulduğunuz yönleriniz neler?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Yabancı dil açısından ciddi bir eksikliğim var. Anadolu’da benim orta okula başladığım yıllarda Fransızca vardı sadece, İngilizce yoktu. Fransızca’yı öğrendim. Fransa’ya gittiğimde de üniversitede Fransızca’ya devam ettim. Ama Fransızca’yı kimse konuşmuyor artık. Keşke o kadar emeği İngilizce’ye verseydim. Bugün o ciddi açığımızı da kapatmış olurduk. Bir başka eksikliğim; yazı yazmayı ve üretmeyi çok seviyorum. Ama maalesef bu yoğunluk ona izin vermiyor. İzin vermediği için de kendinizi yenileme olayı eskiye oranla daha dar bir zamana sıkışmış oluyor.
TURKTIME: En büyük korkunuz nedir?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Benim en büyük korkum bu eksiklik nedeniyle kendimi tekrar eder konuma gelmem. Oysa siz eğer araştırma yaparsanız, belli düşünce üretirseniz kendinizi tekrar etmezsiniz. Bu zaman darlığı bu tehlikeyi yaratır mı? En büyük endişem bu…
“HİÇ PSİKOLOJİ KİTABI OKUMADIM!”
TURKTIME: Mutlaka okuduğunuz gazeteler hangileri?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sabah kalkarken gazetelere mutlaka bakıyorum. Cumhuriyet, Milliyet, Vatan, Hürriyet ve Radikal. Her sabah ilk olarak baktığım gazeteler bunlar.
TURKTIME: Obama ile ilgili bir kitabın arkasında “Seçimleri internet ile kazandı…” yorumu var. Sizin İnternetle aranız nasıl?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İnternet ortamı benim özellikle gençlerle olağanüstü bir diyalog kurmamı sağladı. Çok sayıda üniversitede konferans için talep aldık ama maalesef karşılamadık. Ama bu açığı internet ortamındaki konuşmalarla, yazışmalarla kapatmaya çalıştık. İnternet artık çok önemli bir güç.
TURKTIME: İnternet medyası ile aranız nasıl? Mutlaka takip ettiğiniz siteler var mı?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Düzenli olarak takip ettiğim haber siteleri var. Bunlardan birisi de sizin siteniz TURKTIME.
TURKTIME: Özellikle Gökçek ile yaptığınız tartışmada psikolojik bir taktik uyguladınız. Psikolojiyle özel olarak ilgileniyor musunuz?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Psikoloji kitabı hiç okumadım. Hayatımdaki bir eksiklik de budur. Mesela sosyoloji alanında daha çok emek harcamak isterdim.
KISA... KISA... KISA…
TURKTIME: ABDULLAH GÜL?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Taraflı bir cumhurbaşkanı.
TURKTIME: TAYYİP ERDOĞAN?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Öfkesine hakim olamayan bir başbakan.
TURKTIME: DENGİR MİR MEHMET FIRAT?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İyi araştırma yapmadan tartışmaya girmemeli.
TURKTIME: MELİH GÖKÇEK?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Hırsı aklının önüne geçebiliyor.
TURKTIME: ŞABAN DİŞLİ?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Aldığı eğitimle düştüğü durumu hak etmiyor.
TURKTIME: DENİZ BAYKAL?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Olgun bir lider.
TURKTIME: DEVLET BAHÇELİ?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Olgun bir lider.
TURKTIME: MUHSİN YAZICIOĞLU?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Çok fazla tanımıyorum.
TURKTIME: AHMET TÜRK?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İçine kapanık, duygularını çok net açıklayamayan bir lider.
TURKTIME: UFUK URAS?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Milletvekili olmadan önce daha iyiydi.
TURKTIME: AKP?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Ak sözcüğünü hak etmiyor.
TURKTIME: CHP?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Daha ileri atak yapmaya hazır olmalı.
TURKTIME: MHP?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Parlamentodaki durgunluğunu aşmalı.
TURKTIME: DTP?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Belli bir bölgenin değil Türkiye partisi olabilmeli.
TURKTIME: PKK?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Terör örgütü.
TURKTIME: YOLSUZLUK?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Türkiye’nin kanıksamaması gereken bir alan.
TURKTIME: DENİZ FENERİ?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Yolsuzluk.
TURKTIME: SSK?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sorunlarını aşamamış bir kurum.
TURKTIME: ERGENEKON:
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Siyasallaşmış hukuk.
TURKTIME: UĞUR DÜNDAR?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İyi bir gazeteci, iyi bir anchorman.
TURKTIME: MEHMET ALİ BİRAND?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Önemli bir gazeteci.
TURKTIME: ALİ KIRCA?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İyi bir sunucu.
TURKTIME: FEHMİ KORU?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İki farklı kalemle yazıyor. Açık kimlikli olanı tercih ederim.
TURKTIME: CAN ATAKLI:
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İyi bir köşe yazarı.
TURKTIME: İSMET BERKAN?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İyi bir genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı.
TURKTIME: ERTUĞRUL ÖZKÖK?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: İyi bir genel yayın yönetmeni.
TURKTIME: İLHAN SELÇUK?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Duayen.
TURKTIME: ENGİN ARDIÇ?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Espri ile eleştiriyi harmanlayan bir köşe yazarı.
TURKTIME: EMİN ÇÖLAŞAN?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Sağlam bir köşe yazarı.
TURKTIME: FATİH ALAYLI?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: O da sağlam bir köşe yazarı.
TURKTIME: AYDIN DOĞAN?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Türk medyasında duayen.
TURKTIME: DİNÇ BİLGİN?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Hırpalanmış bir duayen.
TURKTIME: AHMET ÇALIK?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Keşke medyaya girmeseydi.
TURKTIME: TURGAY CİNER?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Medyada ağır ve kararlı gidiyor.
TURKTIME: KANAL7?
KEMAL KILIÇDAROĞLU: Aklanması gerekir.
YAĞMUR 22 Mart 2009 Pazar 03:23
|
kul doğrucu 2 Mart 2009 Pazartesi 15:53
|
gül 24 Şubat 2009 Salı 16:46
|
hüsnü1970 8 Şubat 2009 Pazar 21:45
|
Mehmet Almanya 6 Şubat 2009 Cuma 20:57
|
zafer 5 Şubat 2009 Perşembe 11:52
|
özbay 4 Şubat 2009 Çarşamba 20:59
|
Ercan 1 Şubat 2009 Pazar 18:34
|
olgun 1 Şubat 2009 Pazar 10:36
|
recep 31 Ocak 2009 Cumartesi 19:34
|