Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CHP’NİN KİMLİĞİNİ BİLEN VAR MI? (3)
Adnan Küçük
YAZARLAR
4 Eylül 2022 Pazar

CHP’NİN KİMLİĞİNİ BİLEN VAR MI? (3)

 

 

 

 

Başörtüsü ile Alakalı Kimlik Karmaşası

CHP’deki kurucu değerlerden biri de, “kılık kıyafet devrimi”dir. Bu devrimin temel unsurlarından biri de başörtüsü yasağıdır. Amaç başörtüsüz çağdaş(?!) bir toplum inşasıdır. CHP, tarihinde, başörtüsü serbestisini amaçlayan her bir teşebbüse en üst düzeyde tepki verdi. CHP’lilerin başörtüsü ile alakalı tepkileri 28 Şubat sürecinde maksimum düzeye çıktı. Tabiri caizse CHP’nin kuruluşundan Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığının belli bir dönemine kadar Başörtüsü yasağı otoriter militan dışlayıcı laiklikle “eş düzeyde” görüldü. Bir diğer ifadeyle, CHP’ye göre, “başörtüsüne serbesti sağlayan kanun ya da Anayasa değişikliği yapmak ile Anayasal rejimden laikliği çıkarmak arasında bir fark yoktur ve bunun kabulü imkânsızdır”.

Yıllardır en acımasız şekilde başörtülü kadınlara yönelik yürütülen ayrımcılığın faili olan CHP’liler bugünlerde “helalleşme” kavramını kullanıyorlar. Kılıçdaroğlu, 2023 yılında yapılacak TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine yönelik çalışmaları kapsamında ajans eliyle bir “helalleşme” propagandası yürütüyor. Burada, bu faaliyetlerin ne ölçüde “samimi” olduğu ve CHP’nin kimliğinde etkiler meydana getirebileceği konusunu tahlil edeceğiz. 

CHP lideri Kılıçdaroğlu, her ne kadar “helalleşmek” adına bazı başörtülülere rozet taksa ya da bir başka ortamda başörtüsü lehine bir açıklama yapsa da, ya kendisinin ya da bir başka CHP’linin bir müddet sonra yaptıkları açıklamalar, başörtüsü aleyhinde olabilmektedir. Bazı kereler de bir CHP’li tarafından başörtüsü aleyhine açıklamalar yapıldıktan sonra bir ya da birden fazla CHP’li bir başka tarihte başörtüsü lehine açıklamalar yapabilmektedir.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu 28.10.2013 günlü Twitter hesabından “Başörtü serbestisi diye bir şey olmaz” ifadelerini kullandı. CHP zihniyetinden bir Televizyon (Cem Tv) programı sunucusunun yıllar önce “Aslında ben türban kelimesini kullanmayı kendime yediremiyorum. Yıllardır ‘ÇUL’ derim. Benim için ‘ÇUL’dur o” dediği “3. Bin Yıla Bakış” programında, Kılıçdaroğlu (muhtemelen genel başkanlığından önce) da “türban bir metre karelik bir bez parçası” (Takvim Gzt., 28.02.2022) dedi. Kılıçdaroğlu yakın geçmişte “helalleşeceğiz” çağrısı sonrasında parti grubunda yaptığı konuşmada “28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz” ifadelerini kullandı (Sabah Gzt., 20.11.2021).

CHP Gurup Başkan Vekili Özgür Özel Kılıçdaroğlu’nun helalleşme açıklamalarından 5 ay önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, NATO zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmede tercüman olarak başörtülü Fatima Gülhan Abushanab’ı (Merve Kavakçı’nın kızı) yanında bulundurması sebebiyle şu açıklamayı yaptı: “Cumhuriyetin değerlerine taban tabana zıt. Bazı sembol isimler ‘VAMPİR’ gibi hepimizin vergilerinden cumhuriyetin kasasına çökmüşler, vampir gibi kan emiyorlar. Bu da bir tür sistem ile hesaplaşma, belli isimleri taltif etme falan, …geçmişte işte başörtüsü meselesinin sembol isimlerinden bir tanesi bunları son derece kritik görevlere getirip bir de vampir gibi ülkenin kanını emdirerek cumhuriyetten öç alıyorlar gibi bir hissiyata da kapılıyor insan” (Takvim Gzt., 18.06.2021). Kılıçdaroğlu da geçenlerde Erdoğan’ın tercümanı Abushanab’ı başörtülü olduğu için aşağıladı.

Kılıçdaroğlu, bir başka konuşmasında, “bu işin bir sınırı yok; bugün biri ben türbanla, bir başkası peçe ile bir başkası çarşafla geleceğim” diyebilir. Bütün bunlar, anayasaya aykırı, bu sebeple AYM, türbanı Anayasaya aykırı bulmuştur. Ben anayasaya aykırı giyimleri kabullenemem” (Sabah Gzt., 20.11.2021) dedi.

Aynı CHP, muhtelif kereler Başörtüsü serbestisi getiren kanunlar hakkında AYM’ne iptal davaları açtı. İptal Davası dilekçesinde CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun da imzası var. Hatta Kılıçdaroğlu AYM’nin Başörtüsü aleyhine verdiği kararını savunuyor da.

Başörtülülerin haklarını gasp ettirmek için çok büyük çabalar sarf eden CHP, 2008 yılında enteresan bir şekilde başörtüsü açılımı adı altında “çarşaf” giyen kadınlara rozet taktı. Kılıçdaroğlu, bir konuşmasında çarşaflı bayana rozet takma açılımını teyid edecek şekilde “Başörtülü kızlar üniversiteye rahatlıkla girecek ve bunu CHP çözecek” şeklinde sözler sarf etti (Radikal Gzt., 01.02.2010). Bu açıklamadan kısa süre sonra “Kızlar okula türbanla gidecek demedim” diyerek daha önce söylediği sözünü tekzip etti (Vatan Gzt., 02.07.2010 ).

https://i12.haber7.net/haber/haber7/photos/2021/46/Ig1JP_1637266230_7942.jpg

Kılıçdaroğlu, bir başka konuşmasında, geçmiş yıllarda söylediği “BEZ PARÇASI” söylemini ters yüz ederek “Bana göre Türkiye başörtü meselesini çoktan aştı. Toplumun her kesimiyle aştı. Tabii ki iktidarımızda başörtülü bakanlarımız da olabilir. Zaten şu an Parti Meclisi’mizde var, il başkanlarımız var. Kabinemizde neden olmasın ki? (Bir Tv Programı)”.

CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, “Türbana hiç bir zaman saygı duymadım, asla duymam. Arap erkek egemenlerinin kadını aşağılama aracıdır türban” dedi (İHA, 26.9.2014).

CHP Milletvekili Barış Yarkadaş bir Tv programında, “Bir hâkimin türbanlı olması doğru değil. Dünyanın hiç bir yerinde bu olmaz” dedi. CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu Twitter hesabından “25-26. Dönem CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın bu açıklaması ile ilgili görüşüm soruluyor. İşte: Sayın Yarkadaş’a katılmıyorum; ayrıca bu, CHP’nin değil Yarkadaş’ın görüşüdür. Bu ülkede artık başörtüsü diye bir sorun yoktur” şeklinde açıklama yaparak Yarkadaş’ın fikirlerinin aksi yönde görüş beyan etti (ODA TV, 01.07.2019).

Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüyle ilgili mağduriyetleri “sorun” olarak kabul etmesi ve bu sorunu kendilerinin çözeceğini söylemesi, CHP içinde çok ciddi bir direnişle karşılaştı. Deniz Baykal, bu anlayışı “eksen kayması” olarak nitelerken, Canan Arıtman, “CHP, sorunun çözümüne yönelik çalışma yaparsa tabanını kaybeder. Laiklik CHP’nin vazgeçilmez konularından biridir. Altı okta laiklik de vardır. Böyle bir şey olursa CHP altı oktan vazgeçmiş olur, o zaman CHP olmaz. Başka bir şey olur” dedi (İlke Haber, 01.10.2010).

Aralarında 21 CHP’li milletvekilinin de olduğu 199 kişinin imzaladığı “Laik Devlet Özgür Toplum İçin Aydınlar Bildirisi”nde, “kadın kıyafetini siyaset yapmanın aracı kılarak, kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar partisi, okullarda başlattığı türban baskısını, kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişleterek ‘anayasal suç’ işledi. Görünüşte dini, gerçekte siyasi bir simge olarak kullanılan bu araçla (türban), kamu hizmetinde eşitlik ve tarafsızlık ilkelerinin zemini ortadan kaldırılmıştır” denilerek, türban serbestisinin sağlanması, türbanın baskı aracına dönüştürülmesi olarak nitelendirilmiştir (Haberler.com, 13.12.2013).

CHP Milletvekili Atilla Kart, başörtüsünün ortaöğretimde serbest bırakılmasıyla ilgili “Bugün aslında bu kararla Taliban, IŞİD anlayışlarını, o iklimi yarattıklarını itiraf ettiler” dedi (Sözcü Gzt., 23.09.2014).

Prof. Dr. Üstün Dökmen, Armağan Çağlayan’ın You Tube’da 11.08.2022 günü yayınlanan “Zor Ama Yine de Sor” Programında Başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır” şeklinde başörtülülere yönelik en aşağılayıcı ifadeleri kullandı. CHP’lilerin bu açıklamalara karşı hiç bir tepki vermemeleri, kamuoyunda, bu partinin helalleşme konusunda hiç de samimi olmadıklarının bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir.

CHP’nin Başörtüsü Serbestisi ve Helalleşme Söylemine İlişkin Bir Değerlendirme

Yukarıdaki CHP içinde farklı tarihlerde, bir kısmı yakın tarihlerde başörtüsü ile alakalı yapılan çelişkili açıklamalar çerçevesinde özetle şu değerlendirmeler yapılabilir.

CHP’deki “helalleşme” adı altında yürütülen başörtüsü serbestisine yönelik tartışmalar sadece söylem düzeyinde kalmaktadır. Yani CHP’de gerek başörtüsü serbestisi lehine gerekse aleyhine yaşanan tartışmalar başta genel başkan olmak üzere CHP’lilerin açıklamaları yoluyla gerçekleşmektedir. CHP’nin otoriter militan dışlayıcı laiklik kimliği resmi programında hala mevcudiyetini sürdürmektedir. Böyle bir durumun, helalleşme çabaları açısından önemli sonuçları olacağı kanaatindeyim; Şöyle ki:

CHP’nin Parti Programından bazı kısımlar:  “Atatürk Devrimleri ve Altı Ok İlkeleri, gericiliğe, …başkaldırıdır. … çağdaşlaşma hedefinin, Aydınlanma Devriminin sürekliliğinin ifadesidir” (s. 12); “Laiklik ilkesinin temel amacı aklın özgürleştirilmesidir” (felsefi anlamda laiklik) (s. 16); “Din, kamusal alanın değil, özel alanın olgusudur (din hürriyetinin kamusal görünürlüğünü dışlayarak salt özel alana hapseden dışlayıcı laiklik anlayışı)” (s. 16); “İnanç konusunun Allah’la insan arasında kutsal bir bağ olduğu, dünya işlerinin bunun dışında tutulması (kişilerin sekülerleştirilmesi; dinin özel alanda ibadetlere özgülenmesi) anlayışıdır”;  “CHP, Dini unsurların siyasi simge olarak kullanılmasını demokrasi anlayışı ile bağdaşmayan ve anayasamızın değiştirilemez hükümleriyle çelişen bir davranış olarak görür (s. 50)”.

Asıl olan bir partinin resmi programıdır. Programla uyumlu olmayan konuşma ve tartışmalar, daha ziyade konjonktürel şartların bir neticesidir. Yani dönemin şartlarına göre bazı CHP’li yöneticiler tarafından resmi parti programına aykırı da olsa başörtüsü lehine görünen bazı açıklamalar yapılabilir. Bu açıklamalar, değişen konjonktürel şartlara bağlı olarak farklı mecralara kayabilir, eski klasik kimlik tekrardan gün yüzüne çıkabilir, bu şekilde program-söylem uyumluluğuna tekrardan dönülebilir.

CHP’li yöneticilerin söylemleri ile bu partinin programının çatıştığı bir zemin, CHP haricinde kalan seçmenler için pek güven verici değildir. Yani, parti programı ile partililerin açıklamaları arasındaki farklılıkların süreklilik arz etmeyeceği yönündeki ihtimal, seçmenler nezdinde söylem değişikliğinin inandırıcılığını zayıflatacaktır.

CHP’li yöneticilerin, resmi programından farklı söylemler getirmeleri tamamen anlamsız değildir. Hatta partinin kimliğinin seçmen nezdinde görünür ve bilinir hale getirilmesi açısından söylemlerin, seçmen nezdinde daha etkili olduğu söylenebilir. Çünkü çoğu seçmenler, oy verecekleri siyasi partileri, resmi programlarından ziyade partili yöneticilerin açıklamalarından ve uygulamalarından şekillenen kimlikleri ile bilirler. Fakat, bunun süreklilik arz eden kalıcı sonuçlarının olacağı söylenemez.

Bu açıklamalara göre seçmenlerde algısal olarak şöyle bir manzara ortaya çıkmaktadır:

Bazı CHP’lilerin başörtüsünü aşağılayıcı, inkâr edici sözler söylediğinde, diğer bazı CHP’liler siyasî kaygılarla bu sözün üzerini örtmeye çalışmaktadırlar. Yapılan açıklamalarla, “biz artık bu meseleyi aştık, kimsenin inancıyla, kılık kıyafetiyle sorunumuz yoktur” kabilinden yuvarlak ifadelerle, kendi içlerinden çıkan başörtüsüne yönelik itirazların; bunun bir hak olduğunun inkârı yönündeki teşebbüslerin üzeri örtülmeye çalışılmaktadır.

Bazı kereler de, CHP’li biri tarafından başörtüsü lehine bir söz söylendiğinde, bu sefer de CHP içindeki otoriter, militan, dışlayıcı laikçilerin tatmin edilmesi, CHP’nin, -kendi ifadeleriyle- artık “dinci” bir partiye dönüştüğü görüntüsünün verilmemesi maksadıyla, başörtüsü aleyhine açıklamaların yapıldığı görülmektedir.

Burada söz konusu olan husus, bazı CHP’lilerin içlerinde şiddetli bir şekilde var olan başörtüsü düşmanlığını gizleme yönündeki çabaların arada bir yetersiz kalmasından, parti yönetiminin bu hıncın dışa vurumunu yeterince dizginleyememesinden başka bir şey değildir.

Toplumun diğer kesimlerinden oy alabilmek kaygısıyla, doğrudan bu niyetlerin açık edilmesi amacıyla sorulduğu zaman, bazı CHP’liler, şimdilik kaydıyla bu niyetlerini açık etmiyorlar ya da aksi yönde açıklamalarla, bu niyetlerini gizlemeye çalışıyorlar. Ama arada bir başörtüsünü inkâr edici, aşağılayıcı yöndeki sözlerin söylenmesi, tepkilerin verilmesi, sonra da bunların üzerinin örtülmeye çalışılması, esasen iç dünyalarında hala başörtüsüne yönelik kinin devam ettiğini gösteriyor. Bu kinin dışa vurumu toplumda tepki çekeceği için de, açıklamayı yapan partiliye hiçbir şey yapılmaksızın, üzeri örtülüyor. Bunun manası şudur:

“Biz hala başörtüsünü içtenlikle kabullenebilmiş değiliz. Başörtüsü, otoriter laikist cumhuriyetimiz için düşmanlığın, vampirliğin sembolüdür, ama toplumun oy devşirmek istediğimiz diğer kesimlerinin tepkisinden çekindiğimiz için bu duygu ve düşüncelerimizi açık yüreklilikle paylaşamıyoruz, kendilerini dizginleyemeyenlerin, bu yöndeki düşüncelerini açık edenlerin de derhal üzerini örtmeye çalışıyoruz”.

Bütün bu çelişkili açıklamalar ve CHP’nin resmi programındaki otoriter, militan dışlayıcı laikliği öngören metinler, CHP’nin laiklik telakkisi ile yakından alakalı başörtüsü ile ilgili kimliğini bulanıklaştırmakta, tamamen belirsiz bir durum ortaya çıkmaktadır.

Helalleşme buluşmaları kapsamında “bakınız başörtülüler de CHP’ye katılıyorlar” algısı meydana getirmek için CHP rozeti takılarak bu partiye katılanlardan Fatma Yavuz’un İslam'a aykırı açıklamaları yüzünden Diyanet’ten ihraç edilmiş olması, başörtülü hali ile kendi nikâhında alkol servis ettirmesi (bunu seküler kimliği ile yapabilir, ama dindar görünümlü olarak yapması muhafazakâr kimlikle çelişir), İBB İnanç Masası biriminde çalıştığı dönemde sosyal medya hesabından “Bu nasıl bir halk böyle? Bir halkın tarihinde en fazla bir, bilemedik iki soykırım olur, bu kadar acımasızca, periyodik nasıl katledilir insanlar? Anlayamıyorum gerçekten” diyerek Türk milletini soykırım yapmakla suçlamak suretiyle Türk milletine hakaret etmesi, “Elhamdülillah Ermeni’yim” demesi, onun muhafazakâr ve başörtülü kimliğinin tamamen inandırıcılıktan uzak ve kandırmaca olduğu izlenimi vermektedir.

Aynı parti içinde, bir tarafta “Başörtü serbestisi diye bir şey olmaz” diyen Canan Kaftancıoğlu, diğer tarafta, “Bana göre Türkiye başörtü meselesini çoktan aştı” diyen Kılıçdaroğlu var. Hatta Kılıçdaroğlu’nun, önce “Başörtülü kızlar üniversiteye rahatlıkla girecek ve bunu CHP çözecek” dedikten kısa süre sonra “kızlar okula türbanla gidecek demedim” demesi, çelişkiyi ve kimlik belirsizliğini en üst düzeye çıkarmaktadır.

Helalleşme söyleminin bir siyasî kampanyanın parçası olduğunu ifade etmek isterim. Burada, birkaç sembolik kişiyle yapılan bazı görüşmeler, topluma, “başörtüsü mağdurlarıyla helalleşme” olarak servis ediliyor. Söylem olarak dillendirilen helalleşmenin hiçbir kurumsal yansıması mevcut değildir. Bu bağlamda, CHP’nin Parti Meclisi veya MYK vb. yetkili kurullarında, geçmiş yıllarda başörtülülerin eğitim, siyaset ve çalışma haklarının haksız bir şekilde ellerinden alındığını beyan eden kararlar alınmış değildir.

Bu vesileyle, son günlerde yürütülen “helalleşme” yönündeki faaliyetler, (başörtüsü muhalifi) CHP’lilerin şimdilerde sus-pus olduğu, sadece Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun, parti organlarında herhangi bir karar almaksızın bireysel olarak yürüttüğü bir kampanyadır. Önceleri başörtüsü ve dini konularda zehir-zemberek açıklamalar yapanlar, şimdilik kaydıyla parti içinde sus-pus olmuş şekilde seslerini kısmış bekliyorlar.

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme kapsamında başörtülülere yönelik ne tür iyilikler yapacakları konusunda da herhangi bir açıklaması mevcut değildir. Sadece “biz geçmişte sizlere çok kötülük ettik, zulümler yaptık, hata ettik, ne olur bize hakkınızı helal ediniz” deyip, mağdur kesimin derdine deva olabilecek hiçbir vaadin olmaması, helalleşme çabalarını tamamen havada ve temelsiz bırakıyor.

Ayrıca, CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen “Helalleşme Buluşması’nda güya 28 Şubat sürecinde uğradıkları haksızlıklar sebebiyle helallik dilenen ve bu süreçte mağdur edildiği söylenen başörtülü Fatma Yavuz,  Kürsüye çıkartılarak, kendileri kadar CHP’lilerin de mağdur edildiklerini ifade ediyor: konuşma şu şekilde:

“Biz de çok hata yaptık. Bu hatalar sıradan hatalar değildi. Sizlerin de hayatları mahvoldu. Lütfen siz de bize hakkınızı helal edin”.

Bu ifadelerin 28 ŞUBAT ZULMÜNÜN HAKİKİ MAĞDURLARI TARAFINDAN SÖYLENMESİ İMKÂNSIZ. Öyle görünüyor ki, helalleşme adına başörtülülerin uğradıkları mağduriyetlerin örselenmesi, en azından karşılıklılık zemininde basitleştirilmesi amaçlanıyor.

Bir soru: bütün bu farklı ve çelişik söylemler karşısında, CHP’nin sergilediği tutum, başörtüsü serbestisi lehine mi yoksa aleyhine midir?

Bu sorunun cevabını bilenler beri gelsin. Bu konuda net cevap verebilecek bir kişinin olduğunu zannetmiyorum. CHP’nin başörtüsüne ilişkin kimliğinin belirlenebilirliği konusunda kargaşa ve kaos söz konusu. CHP’nin bu konuya ilişkin konjonktürel politikası şöyle özetlenebilir: “Helalleşme bahane, kandırılanların oylarını devşirmek şahane”.

CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu 28.10.2013 günlü Twitter hesabından “Başörtü serbestisi diye bir şey olmaz” ifadelerini kullandı. CHP zihniyetinden bir Televizyon (Cem Tv) programı sunucusunun yıllar önce “Aslında ben türban kelimesini kullanmayı kendime yediremiyorum. Yıllardır ‘ÇUL’ derim. Benim için ‘ÇUL’dur o” dediği “3. Bin Yıla Bakış” programında, Kılıçdaroğlu (muhtemelen genel başkanlığından önce) da “türban bir metre karelik bir bez parçası” (Takvim Gzt., 28.02.2022) dedi. Kılıçdaroğlu yakın geçmişte “helalleşeceğiz” çağrısı sonrasında parti grubunda yaptığı konuşmada “28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz” ifadelerini kullandı (Sabah Gzt., 20.11.2021).

CHP Gurup Başkan Vekili Özgür Özel Kılıçdaroğlu’nun helalleşme açıklamalarından 5 ay önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, NATO zirvesinde ABD Başkanı Joe Biden ile yaptığı görüşmede tercüman olarak başörtülü Fatima Gülhan Abushanab’ı (Merve Kavakçı’nın kızı) yanında bulundurması sebebiyle şu açıklamayı yaptı: “Cumhuriyetin değerlerine taban tabana zıt. Bazı sembol isimler ‘VAMPİR’ gibi hepimizin vergilerinden cumhuriyetin kasasına çökmüşler, vampir gibi kan emiyorlar. Bu da bir tür sistem ile hesaplaşma, belli isimleri taltif etme falan, …geçmişte işte başörtüsü meselesinin sembol isimlerinden bir tanesi bunları son derece kritik görevlere getirip bir de vampir gibi ülkenin kanını emdirerek cumhuriyetten öç alıyorlar gibi bir hissiyata da kapılıyor insan” (Takvim Gzt., 18.06.2021). Kılıçdaroğlu da geçenlerde Erdoğan’ın tercümanı Abushanab’ı başörtülü olduğu için aşağıladı.

Kılıçdaroğlu, bir başka konuşmasında, “bu işin bir sınırı yok; bugün biri ben türbanla, bir başkası peçe ile bir başkası çarşafla geleceğim” diyebilir. Bütün bunlar, anayasaya aykırı, bu sebeple AYM, türbanı Anayasaya aykırı bulmuştur. Ben anayasaya aykırı giyimleri kabullenemem” (Sabah Gzt., 20.11.2021) dedi.

Aynı CHP, muhtelif kereler Başörtüsü serbestisi getiren kanunlar hakkında AYM’ne iptal davaları açtı. İptal Davası dilekçesinde CHP genel başkanı Kılıçdaroğlu’nun da imzası var. Hatta Kılıçdaroğlu AYM’nin Başörtüsü aleyhine verdiği kararını savunuyor da.

Başörtülülerin haklarını gasp ettirmek için çok büyük çabalar sarf eden CHP, 2008 yılında enteresan bir şekilde başörtüsü açılımı adı altında “çarşaf” giyen kadınlara rozet taktı. Kılıçdaroğlu, bir konuşmasında çarşaflı bayana rozet takma açılımını teyid edecek şekilde “Başörtülü kızlar üniversiteye rahatlıkla girecek ve bunu CHP çözecek” şeklinde sözler sarf etti (Radikal Gzt., 01.02.2010). Bu açıklamadan kısa süre sonra “Kızlar okula türbanla gidecek demedim” diyerek daha önce söylediği sözünü tekzip etti (Vatan Gzt., 02.07.2010 ).

https://i12.haber7.net/haber/haber7/photos/2021/46/Ig1JP_1637266230_7942.jpg

Kılıçdaroğlu, bir başka konuşmasında, geçmiş yıllarda söylediği “BEZ PARÇASI” söylemini ters yüz ederek “Bana göre Türkiye başörtü meselesini çoktan aştı. Toplumun her kesimiyle aştı. Tabii ki iktidarımızda başörtülü bakanlarımız da olabilir. Zaten şu an Parti Meclisi’mizde var, il başkanlarımız var. Kabinemizde neden olmasın ki? (Bir Tv Programı)”.

CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, “Türbana hiç bir zaman saygı duymadım, asla duymam. Arap erkek egemenlerinin kadını aşağılama aracıdır türban” dedi (İHA, 26.9.2014).

CHP Milletvekili Barış Yarkadaş bir Tv programında, “Bir hâkimin türbanlı olması doğru değil. Dünyanın hiç bir yerinde bu olmaz” dedi. CHP Milletvekili Mehmet Bekaroğlu Twitter hesabından “25-26. Dönem CHP Milletvekili Barış Yarkadaş’ın bu açıklaması ile ilgili görüşüm soruluyor. İşte: Sayın Yarkadaş’a katılmıyorum; ayrıca bu, CHP’nin değil Yarkadaş’ın görüşüdür. Bu ülkede artık başörtüsü diye bir sorun yoktur” şeklinde açıklama yaparak Yarkadaş’ın fikirlerinin aksi yönde görüş beyan etti (ODA TV, 01.07.2019).

Kılıçdaroğlu’nun başörtüsüyle ilgili mağduriyetleri “sorun” olarak kabul etmesi ve bu sorunu kendilerinin çözeceğini söylemesi, CHP içinde çok ciddi bir direnişle karşılaştı. Deniz Baykal, bu anlayışı “eksen kayması” olarak nitelerken, Canan Arıtman, “CHP, sorunun çözümüne yönelik çalışma yaparsa tabanını kaybeder. Laiklik CHP’nin vazgeçilmez konularından biridir. Altı okta laiklik de vardır. Böyle bir şey olursa CHP altı oktan vazgeçmiş olur, o zaman CHP olmaz. Başka bir şey olur” dedi (İlke Haber, 01.10.2010).

Aralarında 21 CHP’li milletvekilinin de olduğu 199 kişinin imzaladığı “Laik Devlet Özgür Toplum İçin Aydınlar Bildirisi”nde, “kadın kıyafetini siyaset yapmanın aracı kılarak, kadın sömürüsünün en çarpıcı örneklerini sergileyen iktidar partisi, okullarda başlattığı türban baskısını, kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişleterek ‘anayasal suç’ işledi. Görünüşte dini, gerçekte siyasi bir simge olarak kullanılan bu araçla (türban), kamu hizmetinde eşitlik ve tarafsızlık ilkelerinin zemini ortadan kaldırılmıştır” denilerek, türban serbestisinin sağlanması, türbanın baskı aracına dönüştürülmesi olarak nitelendirilmiştir (Haberler.com, 13.12.2013).

CHP Milletvekili Atilla Kart, başörtüsünün ortaöğretimde serbest bırakılmasıyla ilgili “Bugün aslında bu kararla Taliban, IŞİD anlayışlarını, o iklimi yarattıklarını itiraf ettiler” dedi (Sözcü Gzt., 23.09.2014).

Prof. Dr. Üstün Dökmen, Armağan Çağlayan’ın You Tube’da 11.08.2022 günü yayınlanan “Zor Ama Yine de Sor” Programında Başörtülü psikolog, başörtülü psikiyatrist, başörtülü PDR uzmanı olması meslek etiğine aykırıdır” şeklinde başörtülülere yönelik en aşağılayıcı ifadeleri kullandı. CHP’lilerin bu açıklamalara karşı hiç bir tepki vermemeleri, kamuoyunda, bu partinin helalleşme konusunda hiç de samimi olmadıklarının bir göstergesi olarak değerlendirilmiştir.

CHP’nin Başörtüsü Serbestisi ve Helalleşme Söylemine İlişkin Bir Değerlendirme

Yukarıdaki CHP içinde farklı tarihlerde, bir kısmı yakın tarihlerde başörtüsü ile alakalı yapılan çelişkili açıklamalar çerçevesinde özetle şu değerlendirmeler yapılabilir.

CHP’deki “helalleşme” adı altında yürütülen başörtüsü serbestisine yönelik tartışmalar sadece söylem düzeyinde kalmaktadır. Yani CHP’de gerek başörtüsü serbestisi lehine gerekse aleyhine yaşanan tartışmalar başta genel başkan olmak üzere CHP’lilerin açıklamaları yoluyla gerçekleşmektedir. CHP’nin otoriter militan dışlayıcı laiklik kimliği resmi programında hala mevcudiyetini sürdürmektedir. Böyle bir durumun, helalleşme çabaları açısından önemli sonuçları olacağı kanaatindeyim; Şöyle ki:

CHP’nin Parti Programından bazı kısımlar:  “Atatürk Devrimleri ve Altı Ok İlkeleri, gericiliğe, …başkaldırıdır. … çağdaşlaşma hedefinin, Aydınlanma Devriminin sürekliliğinin ifadesidir” (s. 12); “Laiklik ilkesinin temel amacı aklın özgürleştirilmesidir” (felsefi anlamda laiklik) (s. 16); “Din, kamusal alanın değil, özel alanın olgusudur (din hürriyetinin kamusal görünürlüğünü dışlayarak salt özel alana hapseden dışlayıcı laiklik anlayışı)” (s. 16); “İnanç konusunun Allah’la insan arasında kutsal bir bağ olduğu, dünya işlerinin bunun dışında tutulması (kişilerin sekülerleştirilmesi; dinin özel alanda ibadetlere özgülenmesi) anlayışıdır”;  “CHP, Dini unsurların siyasi simge olarak kullanılmasını demokrasi anlayışı ile bağdaşmayan ve anayasamızın değiştirilemez hükümleriyle çelişen bir davranış olarak görür (s. 50)”.

Asıl olan bir partinin resmi programıdır. Programla uyumlu olmayan konuşma ve tartışmalar, daha ziyade konjonktürel şartların bir neticesidir. Yani dönemin şartlarına göre bazı CHP’li yöneticiler tarafından resmi parti programına aykırı da olsa başörtüsü lehine görünen bazı açıklamalar yapılabilir. Bu açıklamalar, değişen konjonktürel şartlara bağlı olarak farklı mecralara kayabilir, eski klasik kimlik tekrardan gün yüzüne çıkabilir, bu şekilde program-söylem uyumluluğuna tekrardan dönülebilir.

CHP’li yöneticilerin söylemleri ile bu partinin programının çatıştığı bir zemin, CHP haricinde kalan seçmenler için pek güven verici değildir. Yani, parti programı ile partililerin açıklamaları arasındaki farklılıkların süreklilik arz etmeyeceği yönündeki ihtimal, seçmenler nezdinde söylem değişikliğinin inandırıcılığını zayıflatacaktır.

CHP’li yöneticilerin, resmi programından farklı söylemler getirmeleri tamamen anlamsız değildir. Hatta partinin kimliğinin seçmen nezdinde görünür ve bilinir hale getirilmesi açısından söylemlerin, seçmen nezdinde daha etkili olduğu söylenebilir. Çünkü çoğu seçmenler, oy verecekleri siyasi partileri, resmi programlarından ziyade partili yöneticilerin açıklamalarından ve uygulamalarından şekillenen kimlikleri ile bilirler. Fakat, bunun süreklilik arz eden kalıcı sonuçlarının olacağı söylenemez.

Bu açıklamalara göre seçmenlerde algısal olarak şöyle bir manzara ortaya çıkmaktadır:

Bazı CHP’lilerin başörtüsünü aşağılayıcı, inkâr edici sözler söylediğinde, diğer bazı CHP’liler siyasî kaygılarla bu sözün üzerini örtmeye çalışmaktadırlar. Yapılan açıklamalarla, “biz artık bu meseleyi aştık, kimsenin inancıyla, kılık kıyafetiyle sorunumuz yoktur” kabilinden yuvarlak ifadelerle, kendi içlerinden çıkan başörtüsüne yönelik itirazların; bunun bir hak olduğunun inkârı yönündeki teşebbüslerin üzeri örtülmeye çalışılmaktadır.

Bazı kereler de, CHP’li biri tarafından başörtüsü lehine bir söz söylendiğinde, bu sefer de CHP içindeki otoriter, militan, dışlayıcı laikçilerin tatmin edilmesi, CHP’nin, -kendi ifadeleriyle- artık “dinci” bir partiye dönüştüğü görüntüsünün verilmemesi maksadıyla, başörtüsü aleyhine açıklamaların yapıldığı görülmektedir.

Burada söz konusu olan husus, bazı CHP’lilerin içlerinde şiddetli bir şekilde var olan başörtüsü düşmanlığını gizleme yönündeki çabaların arada bir yetersiz kalmasından, parti yönetiminin bu hıncın dışa vurumunu yeterince dizginleyememesinden başka bir şey değildir.

Toplumun diğer kesimlerinden oy alabilmek kaygısıyla, doğrudan bu niyetlerin açık edilmesi amacıyla sorulduğu zaman, bazı CHP’liler, şimdilik kaydıyla bu niyetlerini açık etmiyorlar ya da aksi yönde açıklamalarla, bu niyetlerini gizlemeye çalışıyorlar. Ama arada bir başörtüsünü inkâr edici, aşağılayıcı yöndeki sözlerin söylenmesi, tepkilerin verilmesi, sonra da bunların üzerinin örtülmeye çalışılması, esasen iç dünyalarında hala başörtüsüne yönelik kinin devam ettiğini gösteriyor. Bu kinin dışa vurumu toplumda tepki çekeceği için de, açıklamayı yapan partiliye hiçbir şey yapılmaksızın, üzeri örtülüyor. Bunun manası şudur:

“Biz hala başörtüsünü içtenlikle kabullenebilmiş değiliz. Başörtüsü, otoriter laikist cumhuriyetimiz için düşmanlığın, vampirliğin sembolüdür, ama toplumun oy devşirmek istediğimiz diğer kesimlerinin tepkisinden çekindiğimiz için bu duygu ve düşüncelerimizi açık yüreklilikle paylaşamıyoruz, kendilerini dizginleyemeyenlerin, bu yöndeki düşüncelerini açık edenlerin de derhal üzerini örtmeye çalışıyoruz”.

Bütün bu çelişkili açıklamalar ve CHP’nin resmi programındaki otoriter, militan dışlayıcı laikliği öngören metinler, CHP’nin laiklik telakkisi ile yakından alakalı başörtüsü ile ilgili kimliğini bulanıklaştırmakta, tamamen belirsiz bir durum ortaya çıkmaktadır.

Helalleşme buluşmaları kapsamında “bakınız başörtülüler de CHP’ye katılıyorlar” algısı meydana getirmek için CHP rozeti takılarak bu partiye katılanlardan Fatma Yavuz’un İslam'a aykırı açıklamaları yüzünden Diyanet’ten ihraç edilmiş olması, başörtülü hali ile kendi nikâhında alkol servis ettirmesi (bunu seküler kimliği ile yapabilir, ama dindar görünümlü olarak yapması muhafazakâr kimlikle çelişir), İBB İnanç Masası biriminde çalıştığı dönemde sosyal medya hesabından “Bu nasıl bir halk böyle? Bir halkın tarihinde en fazla bir, bilemedik iki soykırım olur, bu kadar acımasızca, periyodik nasıl katledilir insanlar? Anlayamıyorum gerçekten” diyerek Türk milletini soykırım yapmakla suçlamak suretiyle Türk milletine hakaret etmesi, “Elhamdülillah Ermeni’yim” demesi, onun muhafazakâr ve başörtülü kimliğinin tamamen inandırıcılıktan uzak ve kandırmaca olduğu izlenimi vermektedir.

Aynı parti içinde, bir tarafta “Başörtü serbestisi diye bir şey olmaz” diyen Canan Kaftancıoğlu, diğer tarafta, “Bana göre Türkiye başörtü meselesini çoktan aştı” diyen Kılıçdaroğlu var. Hatta Kılıçdaroğlu’nun, önce “Başörtülü kızlar üniversiteye rahatlıkla girecek ve bunu CHP çözecek” dedikten kısa süre sonra “kızlar okula türbanla gidecek demedim” demesi, çelişkiyi ve kimlik belirsizliğini en üst düzeye çıkarmaktadır.

Helalleşme söyleminin bir siyasî kampanyanın parçası olduğunu ifade etmek isterim. Burada, birkaç sembolik kişiyle yapılan bazı görüşmeler, topluma, “başörtüsü mağdurlarıyla helalleşme” olarak servis ediliyor. Söylem olarak dillendirilen helalleşmenin hiçbir kurumsal yansıması mevcut değildir. Bu bağlamda, CHP’nin Parti Meclisi veya MYK vb. yetkili kurullarında, geçmiş yıllarda başörtülülerin eğitim, siyaset ve çalışma haklarının haksız bir şekilde ellerinden alındığını beyan eden kararlar alınmış değildir.

Bu vesileyle, son günlerde yürütülen “helalleşme” yönündeki faaliyetler, (başörtüsü muhalifi) CHP’lilerin şimdilerde sus-pus olduğu, sadece Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun, parti organlarında herhangi bir karar almaksızın bireysel olarak yürüttüğü bir kampanyadır. Önceleri başörtüsü ve dini konularda zehir-zemberek açıklamalar yapanlar, şimdilik kaydıyla parti içinde sus-pus olmuş şekilde seslerini kısmış bekliyorlar.

Kılıçdaroğlu’nun helalleşme kapsamında başörtülülere yönelik ne tür iyilikler yapacakları konusunda da herhangi bir açıklaması mevcut değildir. Sadece “biz geçmişte sizlere çok kötülük ettik, zulümler yaptık, hata ettik, ne olur bize hakkınızı helal ediniz” deyip, mağdur kesimin derdine deva olabilecek hiçbir vaadin olmaması, helalleşme çabalarını tamamen havada ve temelsiz bırakıyor.

Ayrıca, CHP İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen “Helalleşme Buluşması’nda güya 28 Şubat sürecinde uğradıkları haksızlıklar sebebiyle helallik dilenen ve bu süreçte mağdur edildiği söylenen başörtülü Fatma Yavuz,  Kürsüye çıkartılarak, kendileri kadar CHP’lilerin de mağdur edildiklerini ifade ediyor: konuşma şu şekilde:

“Biz de çok hata yaptık. Bu hatalar sıradan hatalar değildi. Sizlerin de hayatları mahvoldu. Lütfen siz de bize hakkınızı helal edin”.

Bu ifadelerin 28 ŞUBAT ZULMÜNÜN HAKİKİ MAĞDURLARI TARAFINDAN SÖYLENMESİ İMKÂNSIZ. Öyle görünüyor ki, helalleşme adına başörtülülerin uğradıkları mağduriyetlerin örselenmesi, en azından karşılıklılık zemininde basitleştirilmesi amaçlanıyor.

Bir soru: bütün bu farklı ve çelişik söylemler karşısında, CHP’nin sergilediği tutum, başörtüsü serbestisi lehine mi yoksa aleyhine midir?

Bu sorunun cevabını bilenler beri gelsin. Bu konuda net cevap verebilecek bir kişinin olduğunu zannetmiyorum. CHP’nin başörtüsüne ilişkin kimliğinin belirlenebilirliği konusunda kargaşa ve kaos söz konusu. CHP’nin bu konuya ilişkin konjonktürel politikası şöyle özetlenebilir: “Helalleşme bahane, kandırılanların oylarını devşirmek şahane”.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Ahmet
 7 Eylül 2022 Çarşamba 01:22
Yazınızda hem İslâm düşmanı hem de münafık kelimesinin çok açıklayıcı bir tarifini gördüm.
 Misafir
 5 Eylül 2022 Pazartesi 19:59
Diyanet İşleri Başkanlığı bütçeden tahsis edilen parayı bankada vadeli hesapta tutuyormuş diye bir fitne yayılmış sayın yazar. Bu konuda Dîn-i Mübîn-i İslam ve Şeri'at ne buyuruyor? Aydınlatmanız dileğiyle soruyorum. Selâm ve Dûa ile ...
 ADNAN METİN
 4 Eylül 2022 Pazar 23:15
CUMHURİYET VE HALK DÜŞMANI PARTİSİNİN KİMLİĞİNİ BEN ÇOK İYİ BİLİYORUM. ÖZETLE KURULDUĞU ANDAN BU GÜNE KADAR SADECE VE SADECE BAŞTA İSLAMIN OLMAK ÜZERE VATAN VE MİLLET DÜŞMANLIĞI YAPAN O PARTİNİN DOĞURDUĞU HADEP KAPATILINCA DA İKİNCİ EVLADI HEP PARTİSİ. YANİ GÖREVİ VATANI DİNİ İSLAMİ VE ÜLKEYİ DAİMA HER ALANDA SATMAK BÖLÜP PARÇALAYIP HEP GERİYE GÖTÜREBİLMEK İÇİN VAR VE ÇALIŞIYORLAR VESSELAM. BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLİYORUZ SAYIN HOCAM. SELAMÜNALEYKÜM.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime