Türkiye, yine havanda su döven CHP tartışmalarına muhatap oluyor.
Ne zaman muktedir bir şahsiyete "görevini bırak" dense...
Friedrich Nietzsche'nin
"İnsan ağaca benzer. Ne kadar yükseğe ve aydınlığa çıkmak isterse,o kadar kök salar yere, aşağılara, karanlığa, derinlere kötülüğe..." sözleri gelir aklıma.
Ve ayrıca bir muktedir, neden muktedir olmaktan vazgeçsin ki?
Fazilet...
Ahlak...
Feraset...
Şayet bu ve benzer hasletleri varsa, neden muktedir olmak için bin insanın sırtında papuçlarının izini bırakır ki insan?
Bunları da boşverin.
Bir insan neden hayatı ıskalamak uğruna muktedir olmak ister ki?
Hemen Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini karşıma getirmeyin.
Evet Maslow, saygınlık ihtiyacı ve kendini gerçekleştirmeyi tespit etti ama hiçbir zaman bu ihtiyaçlar hiyerarşisini bir piramit gibi resmetmediği gibi sözünü dahi etmedi.
Bu hiyerarşik görsel tamamen bir popüler kültür uydurması.
Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisi masum bir tespitti.
Bu masum tespit, adeta firavun piramitine çevrildi.
Piramite tırmandıkça kaybolan insan mezarlığına döndü yeryüzü.
Belki aniden ve elbette muhakkak ölecek bir canlının mutlak muktedirlik talebini ne Sokrates, ne Tolstoy anladı.
Tolstoy'un "Ne olmuş? Hep yaşayacak mıydık da? Bir gün de ölmek gerek." sözünün altını kurşun kalemle dahi çizen tek bir siyasetçi görmedim!
CHP'den söz edip de, felsefe yapmamak, felsefeye ihanet olurdu.
Velhasıl, kavgalı eve kız vermeyen seçmene kızmaktan yorulan CHP dinamikleri, yine birbirlerine yumruk sıkmaya başladılar.
Sonu bilinen film gibi heyecanı yok. Atı alan Üsküdarı geçmiş, kurulmuş oturuyor.
Bırakın Atı-Üsküdarı, burnunun ucunu göremeyen bir CHP klasiği ile karşı karşıyayız.
Neymiş?
Kılıçdaroğlu gidecek, İmamoğlu gelecekmiş!
Neymiş?
Özgür Özel pusudaymış.
Niyeti açık olan İmamoğlu diplomat gibi konuşmaya devam ediyor.
Cumhurbaşkanlığı anketlerinde öndeyken inisiyatif alamıyorsan.
Ve şimdi herkesin anladığı şeyi meydana çıkıp "Arkadaş, ben adayım." diyemiyorsan, lider olamazsın.
Evet, bir liderlik kumaşın, hitabet gücün var gibi ama cesaretin yok!
Hadi bunları da anladık.
İçinde bulunduğun partinin delege ve teşkilat dengesini de mi bilmiyorsun?
CHP'nin çaycısına sorsa, "CHP gider, Kılıçdaroğlu gitmez!" yanıtını alacağını bilmiyor olamaz!
Başka bir hesap olmalı!
Bambaşka!
BELÇİKA OYUNU!
Kısa süre önce kamuoyuna Sarallar olarak bilinen suç örgütünün elebaşı olduğu iddia edilen Alaattin İlyas Saral'ın İstanbul Havalimanı'nda yakalandığı bilgisi düştü.
Sarallar suç örgütüne yönelik geçtiğimiz yıl 28 Haziran'da da operasyon düzenlenmişti. Dosya kapsamında şüpheli olarak görünen 177 kişinin yakalanması için 13 ilde operasyon düzenlenmiş, aralarında Erdal Acar'ın da bulunduğu 141 şüpheli yakalanmıştı. Erdal Acar ve 51 şüpheli tutuklanmış, 89 kişi hakkında adli kontrol hükmü uygulanmıştı.
NECATİ ŞAŞMAZ DA İFADEYE ÇAĞRILMIŞTI!
Suç örgütüne yönelik düzenlenen operasyonda, Necati Şaşmaz, 1997’de Türkiye güzeli seçilen şarkıcı Aylin Coşkun, yorumcu Sinan Engin, oyuncu Erkan Petekkaya gibi birçok tanınmış isim de mağdur sıfatıyla ifadeye çağırılmıştı.
Medyaya, Alaattin İlyas Saral'ın İstanbul Havalimanı'nda gözaltına alındığı, Saral'ın Belçika'nın Brüksel kentinden kendi pasaportuyla uçağa bindiği bilgisi geçildi ama çok ilginç bir şekilde Belçika kritik bazı bilgileri sakladı.
Çünkü.
Suç örgütü lideri olduğu iddia edilen Alaattin İlyas Saral'la ilgili eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve ekibi yakalanması için kırmızı bülten çıkarmıştı.
Belçika, Saral'ı İçisleri Bakanlığı döneminde çıkarılan kırmızı bültenin gereği olarak Belçika'nın Brüksel kentinden Tanzanya'ya kaçmak üzereyken İstanbul'a zorunlu yönlendirdiği bilgisini paylaşmayarak Türkiye kamuoyunu yanıltarak, bu süreci Belçika'nın inisiyatifi olarak gösterdi.
Aynı Belçika, uzun uğraşlar sonucunda çıkarılan Alaattin İlyas Saral'a yönelik kırmızı bülten sürecinde de partner devletleri de kullanarak süreci tıkamaya çalışmasına rağmen Türkiye'nin şiddetli ısrarları karşısında bu isteğini başaramamıştı.
BELÇİKA'NIN SİCİLİ BOZUK
Ayrılıkçı terör örgütleri ETA ve PKK'nın yanı sıra Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), DHKP-C firarilerinin sığındığı Belçika, DEAŞ'ın da 130 kişinin öldüğü Kasım 2015 Paris saldırılarını planladığı ülke olarak öne çıkıyor.
TALAT ATİLLA'YI TWITTER'DA TAKİP ET!