Bu hafta yine kendimce tarihi bir itirafta bulunacağım.
Ve yaş kemale erdikçe gençliğimde yaptığım yanlışlar dahası 80 öncesi yetiştirilme ortamımız aileden gelen gelenek ve göreneklerimiz, ardından Üniversite yılları ve tabii ki yaşam biçimi haline gelen gazetecilik.
Açık ve net söyleyeyim.
Anadolu’da doğup büyüyen pek çok genç gibi bende milliyetçi ve muhafazakar bir ailenin evladı olarak anamızdan babamızdan ne gördük ise öyle yetiştik.
70 li yılların lise öğrencisi ardından 80 ihtilali ve üniversitede öğrenci iken bile “sarı basın kartı hamili” olan gazeteci olarak Türkiye’nin o kanlı ve kötü yıllarının insanı idik.
Ta ki 90 da Ankara’ya gidip de TBMM muhabirliğinden Cumhurbaşkanlığı muhabirliğine kadar geçen dönemde siyasetin nasıl çirkin bir oyun olduğunun şahitliğini yapınca geride kalan kan ve gözyaşları yaşanmadan solan gençlikler, geride kalan dul eşler babasız evlatlar…
Bu siyaset bu kadar mı vicdansızdı?
…………
Neyse bu hafta konumuz bu değil ki.
Düşündükçe nerelere gidiyorum.
Ve bunlardan da hiç keyif almıyorum.
………………
Bir söz vardır hatırlıyor musunuz?
“Hiç kimseyi yaşadıkları için kınama ..
Kınadıkların imtihanın, güldüklerin gözyaşın olur…”
Bugünlerde sosyal medyada bir haber tufanı.
Ekranlarda artık bitmeyen bir gerçek senaryo.
Radyolarda arkası yarın dizisi…
“Edirne'de döviz kurlarının artmasıyla birlikte kente gelen Yunan ve Bulgarlar, giyim ve yiyecek sektörünün yanında emlak piyasasını da hareketlendirmeye başladı.
Özellikle kentte gelen Bulgarlar, köy evi isterken Yunanlılar ise apartman dairesi almak istiyor.
Eczanelerde çocuklar için başlayan vitaminlerden yaşlılara kadar ilaç almak isteyen yabancılar kuyruk oluşturuyorlar”
…………………
Biz bu hale mi gelecektik?
Oysa özellikle SSCB ‘nin dağılmasının ardından başta Rus halkı olmak üzere komşularımız Bulgarlar, Romenler ne durumda idiler?
Açlık… sefillik… yokluk…
Maddi sıkıntıdan dolayı nerede ise o kominizim rejimini arıyorlardı.
Daha sonra sınırların burada ki Türk kökenli insanlarımıza açıldığı günler.
O dönemlerde de sınırda Babaeski’de vatani görevimi yapıyordum.
Yedek subay olarak yaptığım için hafta sonlarında buralardan gelen vatandaşlarımızla sohbetler ediyordum.
Hayat hikayelerini dinlerken içim parçalanıyordum.
Komünizme lanetler yağdırıyordum.
…………
Şimdi o zaman onlara gülmesem de kınadıklarım.
Mutlu olmasam da lanetler yağdırdığım düzen yoksa tersine mi dönüyordu?.
…………
Kimse kusura bakmayacak.
Elbette benim liram.
Her şeyden üstün Türk lirası.
Ekonomide bayraktır.
Yalnız farkında mısınız bunlar sadece lafta.
Kur yükseldikçe döviz bürolarından izdiham kareleri geldi.
Bankalar kredi çekip döviz alan iş adamlarını frenledi.
Tamam kendi paramız ama nereye kadar?
Yakıtta tarihinde görülmemiş çift rakamlar.
Bıraktım artık bende bakmıyorum peynir süt et fiyatlarına.
Çünkü iş oraları çoktan aşmış durumda.
Bu ülkenin insanlarını ekonomik kriz yok edemez buna adım UĞUR gibi inanıyorum.
Ama paranın trafik kazası olmaz beyler.
Elbette büyüklerimiz bu işi çok daha iyi bilirler ama bazı gelişmeler ürkütüyor.
Dahası bazı gelişmeler mide bulandırıcı.
Allah bu günlerimizi de aratmasın inşallah.