TURKTIME / ANALİZ
Hak ve adalet, bir ülkenin temelinde olması gereken en önemli şeylerdir. Bir ülkede hak ve adalet varsa; o ülkede, çok büyük ve çok güçlü bir devlet ortaya çıkar. Bir ülkede hak ve adalet varsa, o ülkenin halkı, ahlaklı, mutlu ve huzurlu olur. Hak ve adaletin olmadığı bir ülkede, insanlar her zaman öfkeli ve her zaman birbirine düşmandır.
Örneğin memurluğa girişte veya bir görevde yükselmede hak ve adalet nasıl tesis edilecek? Bunun cevabı çok basittir: Liyakat!
Liyakat, en yalın tanımıyla “işi ehline teslim etmek”tir. Liyakat, köken olarak “layık”tan gelir, yani hak eden, uygun olan… Bu bağlamda liyakat; “verilen bir görevi başarı ile yapabilme yetisi olarak” da tanımlanır.
Bu girizgâhın sebebini anlamışsınızdır sanırız.
Ziraat Bankası, Halkbank ve Vakıfbank yönetimlerine 12 Haziran’da yeni atamalar yapılmıştı. Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Başdanışmanı olan eski güreşçi Hamza Yerlikaya Vakıfbank'a yönetim kurulu üyesi olarak atanmıştı.
BULUNMAZ HİNT KUMAŞI MI?
Bankacılık formasyonu ve donanımı bulunmayan, Türkiye ve dünya ekonomisi hakkında bilgi ve tecrübe sahibi olmayan kişilerin yönetici yapılmasından bahsediyoruz! Hem de zaten yüksek mevkilerde olup yüksek maaşlar alan insanlar bunlar…
Her önemli göreve aynı insanların getirilmesi de doğal olarak tartışma yaratıyor. “Bulunmaz Hint kumaşı mı bu insanlar” diye soruyor aklı olan!
Meclis Genel Kurulu’nda konuşan AK Parti Adana Milletvekili Tamer Dağlı, Hamza Yerlikaya’nın Vakıfbank yönetimine atanıp, 12 bin 530 liralık dördüncü maaşa kavuşmasını “Eğer Hamza’dan rahatsız oluyorsanız vatan sevginizden şüphe etmeniz lazım” sözleriyle savunmuştu.
Milli güreşçi Hamza Yerlikaya, bu vatanı, bayrağını, ülkesini seven ve İstiklal Marşı'mızı defalarca okutup, bayrağımızı defalarca dalgalandıran bir sporcumuzdu, çok doğru. İyi ama bu atamanın sporla ne ilgisi var? Yerlikaya ekonomiden ne derece anlar? Anlasa bile Türkiye’nin en büyük bankalarından birinin yönetimine alınacak kadar deneyim sahibi mi? Yani bu meseleleri sorgulayınca “vatan sevgimizden” şüphe duyulması saçmalıktan öte, konuyu çarpıtmak değil midir?
LİYAKAT Mİ İTAAT Mİ?
Ortada bir liyakat olmadığı açık… Peki liyakat yoksa ne var? Sadakat, daha doğru bir tanımla itaat var!
Her bir hukuksuzluk aslında topyekûn milletin devletine ve hukuk düzenine olan inancını değiştiriyor. Bu yüzden yurdun dört bir yanında milyonlarca insan dürüst olanın, namuslu olanın, yalan söylemeyenin “asla başarılı olamayacağına inanıyor.”
Böylece liyakat yerine sadakat öne çıkıyor. Hak etmenin değil biat etmenin önemli olduğu duygusu dalga dalga tüm yurda yayılıyor. Bu da çürümeyi hızlandırıyor her alanda. İşini bilmeyen sadık insanların yaşadığı “lüks hayatları” gören namuslular kendileriyle çelişki yaşamaya başlıyorlar. Böylece her geçen gün aklı “şeytanlığa” çalışan insan türü çoğalmaya başlıyor.