TURKTIME / Global Populism Database'in yaptığı bir akademik araştırmaya göre, geride bıraktığımız 2020 itibarıyla dünya nüfusunun yaklaşık 2 milyar 300 milyondan fazlası popülist liderler tarafından yönetiliyordu.
Araştırma, son yirmi yılda 40 ülkede seçilen liderlerin -metinsel analiz yoluyla- konuşmaları analiz edilmiştir.
Araştırmanın bulduğu şey, farklı kıtalarda seçilen liderlerin, çokuluslu kuruluşlara, medyaya ve göçmenlere saldırmak da dahil olmak üzere ortak kampanya taktikleri yoluyla iktidarı kazandıklarıydı.
Araştırma, yaklaşık 20 yıl önce, İtalya, Arjantin ve Venezuela da dahil olmak üzere 20 milyonun üzerinde nüfusa sahip yalnızca birkaç ülkede popülist olarak sınıflandırılan liderlerin iktidarda yer aldığını, dönem itibariyla sayıca az olan popülist liderlerin, 2007-08 uluslararası mali krizinin ardından önemli ölçüde çoğaldığını, en büyük artış ise son yaşandını ortay koydu.
SON POPÜLİZM DALGASI BÜYÜK İZ BIRAKACAK
Kanada, Fransa ve Almanya gibi önemli ülkerde hala popülist söylemlerin değil reel söylemlerin iktidarı belirlenmesine rağmen bu ülkelerdeki popülist söylemlerle öne çıkan siyasi partilerin aldığı oyların son dönemde oldukça artmış olduğu vurgulanan araştırmada bu durum dünya siyasi dengeleri açısından oldukça endişe verici olduğu belirtilmiştir.
Araştırmada öne çıkan noktalardan biride, bu son popülizm dalgasının son birkaç yüzyıldaki popülizm dalgalarından sadece biri olduğudur. Bununla birlikte, bu son popülizm dalgası belki de her zamankinden daha büyük bir iz bırakacakmış gibi görünüyor.
Günümüzde yaklaşık 2 milyar insanın 'biraz / orta derecede popülist', 'popülist' veya 'çok popülist' bir lider tarafından yönetildiğini gösteriyor. Araştırmadaki biğer bir önemli bulguda, popülizmin tonlarının dünya genelinde farklılaştığıdır.
POPÜLİZMİN İKİ NEDENİ
Popülist söylemin önümüzdeki yıllarda sona ermeyeceğine tam tersine büyüyeceğine dair öngörüde bulunulan araştırmada bu durum iki nedene bağlanıyor;
Birincisi, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) krizinin, 2007-8'de yaşanan mali krize kıyasla daha derin ve daha geniş bir küresel durgunluğu tetiklemesi. Dünya Bankası, bu krizin Dünya Savaşı'ndan bu yana en derin ekonomik durgunluğa neden olacağını açıklamıştı.
İkincisi ise ekonomik durgunlukla ilgisi olmayan sosyal medyanın yıkıcı ve harekete geçirici rolü. Sosyal medyanın popülizmi teşvik etmede nasıl etkili olduğuna dair tartışmalar sürerken, bu yeni teknolojinin hoşnutsuz kitlelerin popülist söylemlere somut destek vermede kolaylaştırıcı bir rol oynadığı belirtiliyor.