Kalp sever…
Engin istek ve arzularına karşılık kalbe standart ölçüleri belirlenmiş bir havuzda yüzmek zor gelir. Sonsuzluğu sınırlı olanaklara sığdıramama, insanın ikilemidir.
Kalp kuşatır..
Akışı başlar ve istediği nesne, kişi veya durumu kalp kuşatır. Kuşattığı neyse, sahiplenme duygusunu ona karşı hisseder.
Peki, o gerçekten var mıdır?
Hayalindeki deniz kenarındaki villaya ait anıları gerçekte var mıdır? Aşkını dolu dizgin sürerken atında aşık olduğu kişi var mıdır?
Sevda kuşun kanadında…
Kuş uçtuğunda, sevda kanattan düşer. Mesela cebini elleriyle yoklar ve istediği evi alabilecek maddi gücünün olmadığını fark eder. Ancak o, tutkuyla hayaline bir kere sarılmıştır.
Acı çeker…
Gerçeklerle örtüşmeyen hedefi, gerçekler ortaya çıktıkça canını acıtır. Hayal kırıklığına uğrar. Üzülür ve kederlenir. Olmayan bir şeye duyduğu tutku, olmayacağını gördüğünde onu yıkar.
Kalbi soğur…
Kaybının soğuk rüzgarları yüzüne vurur. Odası soğur, kalbi soğur. Üzerini yağmur bulutları kaplar. Ağlar. Gece olur ve tekrar ağlar. Sabah olur ve tekrar ağlar.
Yani gerçekler acıdır.
Daha ilk karşılaşmada her kabul edilmeyen gerçek, ileride elbet bir gün can yakacaktır.
“İnsanları mutsuz eden olaylar değil, olaylara dair mantıksız inançlarıdır.”
-Albert Ellis