SANDUKA
ZAMAN : Tam olarak ; On yüz yıl öncesi..:
TARİH : Çağrı bey komutasındaki ilk Selçuklu akıncıları, Türklerin beş yüz yıl aradan sonra tekrardan batıya doğru fetihlerinin de mihmandarı idiler . Fethedilen bölgelerde mevsimlik konaklama esnasında, yavaş yavaş kentsel yaşam konusunda da tecrübe edindiler.., Günün üçte birini at sırtında geçiren akıncılar, köyden kente göçün bir bedeli olarak sandalyelerde oturtulmaya zorlanmış olsalar da ara tekamül aşamasında torunları, bir beş yüz yıl boyunca bağdaş kurmayı seveceklerdir..!
YER : Bahse konu küçük ölçekli- konargöçer Türk kasabalarından birinde ..,
VUKUAT : Kasaba meydanına güneş henüz daha doğmamışken, birileri bir sanduka gördüğünü ifade ederek yollara savrulur.., Çok geçmeden halktan ileri gelenler ve de uç beyleri olaya müdahale ederler .., Üzeri altın kaplama, zümrütler, yakutlar ve incilerle işlemeli orta büyüklükle bir sanduka, kasabanın ortasında durmaktadır.., Her kafadan bir içeri bir de dışarı doğru iki ses çıkmaktayken ve kimse sandığın ne yapılması gerektiği konusunda ikna olamamışken, sorun da ortadaydı ki ; Çağrı bey, yaptığı muharebelerden yorgun düşmüş ve zaruri bir sebep yok ise iki gün uyandırılmamasını öğütlemiştir.., Sandukanın er ya da geç muhatabı olacak olsa da en azından ahali, o uyanmadan fikir tokuşturmak adına görüş beyan ederler.., Kimi ; sandukanın bir hediye ya da bağış olduğunu hemen kabullenmişse de kimileri ; bunun bir tuzak olduğunu ve de içinde yırtıcı hayvan ya da bir çeşit hastalık bulunabileceği fikrini beyan ederler.., Ve hatta ; belki de Anadolu topraklarının ilk yetiştirdiği Türk mucit tüccarlarından biri şöyle bir fikir beyan eder ki ; " Eğer açacaksak bir nehir ya da şelalenin yakınında açalım. İçinden ne çıkarsa çıksın akan suda yıkar ve en azından o değerli sanduka'dan olmayız " Ve bir diğeri; " Onu ateşe atalım ve içindeki beladan kurulalım. Geriye kurtardığımız değerli taşlarla avuntu bulalım ".., Kalabalığın uğultu ve patırtısından uyanan Çağrı bey, sinirli bir şekilde meydana iner ve vuku bulan olay hakkında malumat aldıktan sonra meydandakilere seslenir..; " Benim bu sanduka ile ilgili bir sorumluluğum yoktur çünkü ; Çadırımın önüne bırakılmadı, kasabanın ortasına bırakıldı ki bu demektir ki ; hediye ise de, tuzak ise de muhatabı ben değilim, sizsiniz.., Ama madem uykumdan ettiniz şunu da belirteyim ki; O sandukanın kaplamasının değeri, içinden çıkacak belayı satın alabilecek dahi olsa, sizleri bilmem ama açmayı tercih etmem ben.., " Benim sözüme itimat ederseniz derim ki ; Bu sandukayı öylece bulduğunuz gibi bırakın.., Sahibinin niyeti kötüyse asla dönüp almaz.., Siz de, torunlarınızı bu sandukanın önüne getirdiğinizde, emanete hıyanet etmeyen atalarının neslini anlatıp da deyişler sunarsınız..! "