Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
M.Ö. 2015
M. Kürşat Türker
YAZARLAR
15 Ocak 2015 Perşembe

M.Ö. 2015

MEKAN : Ortadoğu'nun kuzeybatısında , denize kıyısı bulunan bir coğrafyanın iç bölgelerinde, sıradağların içerisindeki mağaralarda yaşayan bir topluluk .., Avcı- toplayıcı nitelikli topluluğun şefi ve yakın kabilesinin yaşadığı büyükçe bir mağara .., Mağaranın ortasında büyük ateşin yakıldığı taşlarla çevrili alan. Büyük ateşin karşısında , yerden yüksekte yapılandırılmış taştan yığının üzerinde keçi derisi ile kaplanmış taht benzeri genişçe bir oturak.., Ateşin etrafına bağdaş kurmuş olan şefin yakın çevresi , büyücü ve kabilenin yaşlılarından oluşan bir topluluk..
Elinde mızrakları olan yarı çıplak iki muhafız ortalarına aldıkları bir şahıs ile birlikte büyük mağaraya girerler. Ortadaki şahıs belli ki başka bir kabileden , hatta belki de başka bir zaman diliminden gelmiş gibidir. Kabile şaşkındır.

MUHAFIZ : Bu adam güneşten geldi. Odunların üzerinde denizde ayakta duruyordu. Dilini anlamadık.
( Herkes önce yabancıya sonra da şefe bakar. Şef hareketsiz ve boş bakmaktadır. Herhangi bir tepki vermez. Büyük ateşin çevresinde oturan büyücü ayağa kalkar. )

BÜYÜCÜ : Güneşten gelen adamın dilini biliyorum. Daha önce oradaki kabilelerden gelenlerle konuştum. Odunları birbirine bağlayıp denizin üzerinde gelmişlerdi önceden de. Bırakın konuşsun. Anlatsın neden geldiğini..,

ŞAHIS : Rüzgar beni bu kıyıya getirdi. Balık avcısıyım ben. İlk kez bu kıyıya geldim. Burada insanların yaşadığını bilmiyordum. Neden kabileniz bu mağarada yaşıyor.

BÜYÜCÜ : Kabilemiz uzun zamandır buralarda yaşamakta. Bu mağara büyük şefin evi . ( Eliyle şefi işaret eder ). Kendisi bu toprakların sahibi ve önderidir.

ŞAHIS : Neden hiç konuşmuyor ? Hareket de etmiyor ? Ölmüş olmasın ..? Rengi toprağa dönmüş ..

BÜYÜCÜ : Şefimiz yaşıyor.., Sadece bazen sessizleşir ,düşünür ama bizi hep duyar ..

ŞAHIS : Bunu anlayabiliriz. ( Cebinden parlak bir metal çıkarır. Henüz ev sahibi kabilenin bilmediği demir bir tabakadır. Tüm kabile hayret edip konuşarak şaşkınlıklarını paylaşmaktadır ) Şefin yanına gitmeme izin verin .., ( Büyücü şüpheli bakışlarla şahsı şefin oturağının yanına götürür. Şahıs metali şefin ağzına tutar . Sonra bakar ) Evet şef nefes almıyor . Ölmüş . Hatta kokmaya başlamış. Ne kadardır sessiz böyle ..?

BÜYÜCÜ : İki gün batımı boyunca sessiz.., Ama bazen şef sinirli olduğunda da böyle olur. Nefes almaz. Derisi koyulaşır. Kızgın olduğunda da bazen gaz çıkarır. Ölmüş olamaz. Bak sakalları bile uzuyor.

ŞAHIS : Öldükten sonra üç gün boyunca sakalları ve tırnakları uzar insanın.
( Büyücü endişelenir. Misafirine et ikram etmek ister. Bir geyik budunu uzatır ) Etleri ateşte pişirmeden mi yiyorsunuz. Solucan dolar karnınıza. Yoksa ateşi keşfetmediniz mi hala..?

BÜYÜCÜ : Şefimizin babası ateşi çoktan keşfetti . Bak . ( Ortadaki büyük ateş közlerini gösterir )

ŞAHIS : Ateş keşfedileli onlarca nesil geçti. Siz ne diyorsunuz. ( Sırtındaki çanta benzeri kürkün içinden çıra çıkarır. Kuru bir odunları birbirine sürter ve çıra ile odunları ateşler. Tüm kabile hayret içindedir. Sonra geyik budunu ateşe tutar. Pişen kısmından bir lokma alır ) İşte bu şekilde yerseniz eti hasta olmazsınız. ( Çıralardan geri kalanını büyücüye verir )

BÜYÜCÜ : Bu ateş saklı küçük odunları güneşten mi getirdin ?

ŞAHIS : Ormandan getirdim.., Hem neden siz pislik içindesiniz. Suyunuz yok mu ?

BÜYÜCÜ : Suyumuz var. Ateşin külü ile temizleniyoruz şefin sayesinde..,

ŞAHIS : ( Kürkünün içinden birkaç tane zeytin çıkarır. Kabile hayret nidaları ile bakmaktadır. ) Bu bir meyvedir. Yiyebilirsiniz. Eğer taşlar arasında ezerseniz yağı da çıkar. O yağ ile temizlenebilirsiniz. Tohumunu toprağa gömerseniz bu meyvelerden bolca toplayacağınız ağaç yetişir. ( Zeytinleri büyücünün avucuna bırakır )

BÜYÜCÜ : Güneşten gelen adam büyü konusunda çok bilgili. Bir süre daha bizimle kal. Bana büyülerinden anlat.

ŞAHIS : Gitmem gerekir. Kabilemi bulmam için denize dönmem gerek. Ama gitmeden söyleyeyim. Şefiniz ölmüş . Onu toprağa gömmezseniz bütün bu mağaraya hastalık yerleşir.

BÜYÜCÜ : Biz ölü olsa bile onu gömmeyeceğiz. Ölülerimizi bu dağın tepesinde uçan akbabalara emanet ederiz biz.

ŞAHIS : ( Kürkünü örtünür ve mağara girişine kadar yürür ) Ne garip bir kabilesiniz. Akbabalar şefinizi kafalarınıza sıçtığında cenaze töreniniz de bitiyordur herhalde.., Bence ; Mağaralardan çıkın .., toprağı , ağacı , çiçeği , rüzgarı , güneşi , ateşi , karanlığı , yıldızları ayı gözleyin.., Yoksa cehaletten ve hastalıktan tüm kabilenizle birlikte mağara gübresine dönüşeceksiniz ..!
Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu yazı henüz yorumlanmamış...

Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime