Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Liceli M... 50 bin dolara hangi gazeteciyi vuracaktı?
Talat Atilla
YAZARLAR
12 Ocak 2023 Perşembe

Liceli M... 50 bin dolara hangi gazeteciyi vuracaktı?

Geçmiş ve son günlerde yaşanan, daha da büyüyeceği öngörülen, kuvvetli emareler barındırsa da henüz mutlak gerçekliğe kavuşmayan cinayet ve zanlılar tartışmaları ayyuka çıkınca tarihe mutevazı bir not bırakmak iyi olabilir diye düşündüm. 

Şayet bir kurt sürüsü avlanamaz ve aç  kalırsa, hepsi bir araya toplanıp bir daire oluşturur.
İçlerinden en zayıf olanı belirleyip öldürür ve yerler. 
'Kurtlar Sofrası' deyimi buradan gelir. 

Kurtların parçaladığı diğer kurda üzülmek de, diğer kurtlar hayatta kaldığı için buruk bir sevinç yaşamak da size kalmış! 

İhtiyatlı iyimserlik isteyenler için Oscar Wilde "Hepimiz çukurun içindeyiz, ama bazılarımız yıldızlara bakıyor." diye hafiften yüreklerimize su serpse de... 

Franklin D. Rooseveelt 
"Politikada hiçbir şey kazayla olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır..." sözüyle Fatih Sultan gibi bu iyimserliğin tepesine gürzünü indiriyor... 

Biz yine de Rahmetli Ecevit'in bugünlerde daha da anlamlanan "Konuş, dudakların varken! " şiirinden ilhamla asıl mevzuya başlayalım isterseniz. 

O zaman buyurun... 

YALANI GERÇEKTEN DAHA İYİ SAVUNANLAR 

Her ne kadar Erbakan'la özdeşleşse de takıyye yapmayan tek bir siyasetçiye rastlamadım bugüne kadar. 

Türk medyasının takıyye sicili de siyasetçileri aratmaz.
Tam da bu yüzden yazıl(a)mayanlar yazılanlardan fersah fersah fazla olmuştur.
Sağ/sol tanınmış-tanınmamış gazetecilerin yüzde 99,9'u bir partiye aidiyet duygusu ile yazar.
Kimi açıktan, kimi kapalı...
Patronları ne kadar müsade ederse! 
Çıkarlarını gerçeğin yerine koydukları için saf gerçeğe ilgi duymaz, ilgi duyanları da sevmezler...
Yalanı, gerçekten daha iyi savunurlar.
Gerçek, mıhları çivilenmiş sabit bir çadırın içinde...
Sedefler içinde gizlenen elmas gibi bulunmayı beklerken...
Sel gelir...
Tufan çıkar...
Dolu yağar ve..  
Gerçeğin önce mıhları gevşer...
Çadır sallanır...
Nihayet mıhlar yerinden, çadır kökünden kopar gider.. 
Sadece gözlemlerimle değil, yaşadıklarımla da şahidim...
Bu satırların yazarının gerçeğe dair her teşebbüsü çıkarları ortak olunca birleşen sağ/sol medya çetesi tarafından bazen basın danışmanları...
Bazen siparişle siyasi çantacılık yapan sözde cumhuriyetçi kar beyaz saçları ile Bursalı namıyla bilineninden... 

İş takibi için gazetecilerle İstanbul'un merkezinde ofis tutanına kadar ne ararsan var.. 

Hele bir tanesi var ki joker suratlı! 
Hem oralı, hem buralı! 
Kendince kurnazlık abidesi...
İki taraflı çalışır...
Milliyetçilikten solculuğa...
Girmediği kılık yok! 
Hatırı sayılır sayılmaz ( ! ) bir namı vardır. Genel müdürlerden bedava ev ister!  
Sezgin Baran Korkmaz'dan başka bir gazeteci aracılığıyla rutin rüşvet alırdı vaktiyle ! 
Eski twitlerinde kah Atatürk'e saldırır. 
Kah Fetö'yu över açık açık... 
Erdoğan düşmanı görünür, en kritik anda Erdoğan’a profesyonel destek verir! 
İktidar cenahından aldıklarını da CHP'ye ispiyonlar! 
Hasımlarıyla yüz yüze geldiğinde süt dökmüş kedi gibi kaçacak delik arar! 

MEDYA ÇETESİ HER SEFERİNDE YENİLDİ, YİNE YENİLECEK

Muhalefet medyasının bir kısmı ve iktidar medyasının bir bölümü, bu yasal görünümlü medya çetesinin iki ana üssüdür...
Bu çeteyi de liderlere yakın siyasetçiler ve tv'leri yöneten kurumda çalışan akli denge problemi olan eski bir gazeteci yönetir. 

Onlarca örnek var ama müsade ederseniz sadece son yıllarda yaşadığım iki örnekle tapu kadastro mühürü kıvamında ispat edebilirim yazdıklarımı... 

ATATÜRK'ÜN FOTOĞRAFINI TBMM'DEN İNDİREN VE KÜLLİYEYE ÇIKAN VEKİL 

"Milletvekili TBMM'deki odasından Atatürk'ün fotoğraflarını indirdi " dedim. Daha mürekkep kurumadan...
Haberin gerçekliği ile ilgilenmek yerine...
Sağ/sol/ milliyetçi/milliyetsiz neredeyse tüm akımlar namluya mermi sürer gibi "yalannnn! " diye yırtınarak Bana saldırdılar.
Sonuç; 
Haberin doğruluğu ortaya çıktı, Atatürk’ün fotoğrafının Milletvekili'nin odasından çöp kutusuna atıldığı netleşti.
Hatta konuya muhatap vekil "Adımın .... olduğu kadar biliyorum ki bu haber doğru " diye itiraf etti parti merkezinde.
Bu yazımdan sonra Milletvekili partisinden ihraç edildi ama...
Aynı vekil derin dondurucudan çıkarıldıktan sonra üstüne bir de terfi ettirildi! 
Bana saldıran medya tetikçileri sessizce inlerine çekildiler! 
Bir özür... Pardon falan yok! 

Bir başka vaka daha da kanlı geçti medya tarihine...
"Külliyeye'ye çıkan CHP'li var! " diye yazdım...
İlk önce iktidara yakın medya saldırdı.
O kadar cahildiler ki; 
Yazdıkları yazılar, attıkları manşetlerle Cumhurbaşkanlığı makamı sanki kriminalize bir yer ve oraya çıkılamaz hissi vererek Cumhurbaşkanlığı makamına zarar vererek, makamı töhmet altında bıraktılar. 

5 KURUŞ ETMEZSİN DİYENLER, 50 BİN DOLARA TETİKÇİ TUTTULAR! 

Hemen ardından muhalefet medyası.
Ve milliyetçi partinin elinde tuzla her yere koşan yöneticisi dahil topyekun savaş açtılar.
Çay bile demlenmeden içilmez.
"Bir bekleyelim, bakalım " bile 
diyemediler! 
Parola; Önce yap, sonra düşün! 
İlk fiziki saldırı avukatım Murat Sultansu'ya İstanbul'da yapıldı.. 
Avukatım; arkadan ağır şekilde saldıran mafya bozuntularının elinden silahını çekerek canını kurtarabildi! 
Bu görüntüleri bile 3- 5 medya kurumu yayınlayabildi! 
Ankara Yukarı Ayrancı semtinde yapılan fiziki saldırıdan son anda yara almadan kurtuldum! 
Görenler kendimi sert savunduğumu anlatıyor! 
Baktılar olmuyor nihayet 50 bin dolara kiralık katil tutuldu bu satırların yazarı için... 

Kader işte.. 
5 kuruş etmezsin diyenler ( !) tetikçiye 50 bin dolar vermiş vurulmam için! 
Emniyetin koruma ve dışarı çıkma talebini kabul etmedim.
Her zamanki yoldan işime gittim! 
Aktif ve yalnız bir savunma ile kaderimi bekledim.
Yaşamak istiyordum tüm canlılar gibi ama her ihtimale karşı Ankara Karşıyaka mezarlığında babamın hemen yanında bir selvi ağacına da yakın mezar yeri satın aldım. Sadece üzerine ismimi ve tarihini yazmadım.
Onu da kader yazsın diye.. 

Kaç yıldır taşıdığım ruhumu tanıyorum.
Evet itiraf edeyim ki ürktüm ama korkmadım... 

Gökte yazılmayınca yerde yazılmıyor! 

GAZETECİLER MESLEKLERİNE İHANET ETTİLER! 

Ben bu duygular içindeyken Tv'deki yorumcu gazeteci olarak kendini tanıtanların, mesleğe ihanet eden "Haber kaynağını açıkla! " sözlerini buruk bir tebessümle izledim.
Beşeri anlamda çok ama çok yalnız kaldım.
Onca dostum, arkadaşım hatta akrabalarım telefon dahi açmadılar! 
Bilmedikleri "Üzerime gelindikçe kendimi şarj etme huyumdu..." 
Direnmeyi hep sevdim... 

Tetikçi Liceli M.... İstanbul'dan Ankara'ya bu satırların yazarını vurmak için gelirken yolda yakalandı.
Tetikçi dediğime bakmayın, İstanbul'da mafyadan bile haraç alacak kadar etkili bir mafya babasıymış liceli M...
İşlerini bu sefer garantiye almak istemişler anlaşılan! 
18 ayrı suçtan yakalanması varmış ama nedense hiç yakalanmamış! 
Üzerinde harcayamadığı 50 bin dolar.
Birisi altın kaplama 2 tabanca.. 
Ve 50 gram kokainle son anda yakalandı.. 

TENHADAKİ ÖZÜR YOK HÜKMÜNDEDİR! 

Bir iki gazetecinin dışında hiç bir gazeteci özür ve hak teslim yazısı yazmadı.
Kalabalıkta medya yoluyla yapılan  kabadayılıkların özürlerini...
"Kalabalıkta yapılan kabadayılığın tenhadaki özürü olmaz" düsturu ile  kabul etmedim! 
Etmeyeceğim! 
Açıktan yazdıysan açıktan özür dileyeceksin! 
Ya da sonuna kadar ensende boza pişecek! 
Gecikmiş olsa da, azılı hasmım olsa da çok samimi özürü kabul etmek gibi bir zaafım var maalesef.
Bazı gazetecileri özellikle mahkemeye vermeyip kendi yazılarıma sakladım, saklıyorum ! 

Gelelim sonuca..  
Külliyeye çıktı/çıkmadı tartışmalarının muhataplarından birisi bırakın Külliyeye çıkmayı! 
Parti kurdu, parti! 
Sonra ne mi oldu? 
Yine derin bir suskunluk! 
Yine inlerinde ölü numarası yaptılar ! 

Yazacağım kitapta sözde büyük gazeteciler, siyasetçiler dahil kimlerin bu süreçte perde arkasında yaptıkları utanılacak işlerini de yazarız kısmetse... 

Bu satırların yazarına dair yazılan tüm negatif yazıların/sözlerin pislikleri, muhattaplarının suratında ve google'da leş gibi çocuklarına miras olarak kaldı. 

Son söz...
Mesele benim meselem değil.
Bir Türkiye özeti olduğu için kaleme aldım.
Tüm bunlara rağmen...
Peki bu satırların yazarı "Arslanların payını çakallara yedirmeme sözünden vaz mı geçti? " 
Zinhar 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gasteci
 12 Ocak 2023 Perşembe 11:44
Vay canına. Gerçekten iletişim okullarında okunacak yaşanmışlık. Sizden büyüğüm muhtemelen Görsem gozlerinden öperdim. Varol
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime