Keşke, Tom ve Jerry’i izleseydik!
Dün (3 Şubat 2015) tarihinde CNN TURK kanalında Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge’nin konuğu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Gazeteci konukları da, Hande Fırat (Doğan TV Ankara Temsilcisi) ve Deniz Zeyrek’ti. (Hürriyet Ankara Temsilcisi)
Tam da CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın, kesin ihraç talebi ile disiplin kuruluna sevk edildiği gün…
Sandık ki, CHP Lideri ‘Yeni Şeyler!’ söyleyecek, iki gazeteci de soru soracak!
Fazla iyimser olduğumuzu , daha ilk anlarda, Ahmet Hakan’ın o gülümserken bile saklayamadığı ‘profesyonel kininden” hemen anladık.
Yine tatava yaptı, yine işine gelmediği konuyu güzel diksiyonu ile kararttı!
Hadi Ahmet Hakan bir İstanbul gazetecisi! Gri lobilerin tam ortasındaki adam. Angaje olduğu yerlerin sayısını kendisi bile unutmuştur! Onu mazur gördük!
(*Programda, kendisine “Atatürk fotoğrafı haberini yapmak doğru değildi. Sizde yazdınız?” diyen Kılıçdaroğlu’na, “Ama ben bu haberin önemsizliğini anlatmak için yazdım!” diye açıklama yapacak kadar angaje olması acıklıydı…)
İyi de; iki Ankara gazetecisi Hande Fırat ve Deniz Zeyrek’e ne oldu?
Bir gazeteciye, haber kaynağını söylemediği gibi ucube bir gerekçe ile, “Cep telefonu, bilgisayarına el koyma, basın kuruluşunu kapatma talebi nasıl olur?” sorusunu dahi Hande Fırat ve Deniz Zeyrek’e sordurmayan gücü merak ediyoruz doğrusu!
Soru sormayı bilecek yetkinlikte olmalarına rağmen nedense, birisi gelinlik kız, diğeri dut yemiş bülbül gibiydi!
Bir tek yer hariç!
Hande Fırat’ın, sanki olay yerindeymiş gibi, “Atatürk’ün fotoğrafının çöp kutusuna atılmadığı ortaya çıktı!” dediği o komik an…
Aman ya rabbi! Aklama telaşı bu kadar mı yüze göze bulaştırılır!
E tabi, bu işler, ‘patrondan mektubu alıp Beştepe’ye çıkmak’ kadar basit değil! (Kös, kös dönmüştü!)
Neyse… Madem kendilerine figüran Osman ve Postacı kız rolünü uygun görüyorlar, onlara başrol vermeyelim ve paragrafı başka bir zaman açmak üzere şimdilik kapatalım…
Kılıçdaroğlu, CNN TURK’deki programda, “Neden bu konuyu gündeme getiriyorsunuz?” sözünün dışında yeni bir şey söylemedi/söyleyemedi.
Pardon, hakkını yemeyelim; Doğan Gurubuna olan bağlılığını göstermek için, “Ben D –Smart üyesiyim.” dedi.
Bizim bir dil sürçmesi olarak kabul etmek istediğimiz bir gafı daha oldu Kılıçdaroğlu’nun!
Kılıçdaroğlu, “Alevilerin tamamı bize oy vermiyor! Biz alevi partisi değiliz” sözlerini bitirirken, “Aleviler ve diğerleri!” sözünü kullandı!
Dil sürçmesi olduğunu düşündüğümüz için, “Alevi vatandaşlarımızı biliyoruz da, diğerleri derken ÖTEKİLEŞTİRMİŞ olmuyor musunuz? Bu bir şuur altı refleksi değil mi? “ diye sormuyoruz bile…
Tek bir yerde Ahmet Hakan sözün hakkını vererek, “Sizi eleştiren kesimler yandaş değil, Atatürkçü’ydü genellikle” itiraz edince, Kılıçdaroğlu, “Onlar Atatürkçü değil!” sözleri ile aşağıdaki isimlere atıfta bulundu.
(Sözcü Başyazarı Rahmi Turan, Sözcü yazarları Uğur Dündar, Yılmaz Özdil, Pınar Turan, Posta yazarı Nedim Şener, Aydınlık yazarları Sabahattin Önkibar, Şahin Mengü ve Mustafa Mutlu, FOX yorumcusu İsmail Küçükkaya, A Haber yorumcusu Erkan Tan, Yurt gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Veysi Şahin, Yurt yazarı Süleyman Kılıç, Hürriyet yazarı Yalçın Bayer)
Kısacası, hazin bir akşamdı…
Gecenin tek güzel sorusu ilginç ama Postacı kızdan geldi;
“Aylin Nazlıaka size Atatürk’ün fotoğrafını kimin indirdiğini söyledi mi?”
(Düşünün artık; bu kadar basit bir soruyu bile öpüp başımıza koyuyoruz!)
Kemal Kılıçdaroğlu; ne evet, ne hayır deyince, soruyu soranlar bile vaziyeti anladı! Aylin Nazlıaka o ismi Kemal Beye vermiş.
Yani; hep kurnazlık, hep kurnazlık…
Feci bir akşamdı. Gazeteciğin gömüldüğü, liderin kaybolduğu, izleyicinin, “Keşke, Tom ve Jeryy’i izleseydim” dediği bir gece.
Geceden geriye tek kalan; CHP yönetiminin, bazı gazetecilerle birlikte Atatürk skandalını kapatayım derken, çarşafı iyice yırtıp, “Yiğidin malı meydanda olur!” demesiydi.
Ne güldük, ne güldük!