Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
CHP VE HDP’NİN ÖZERKLİK VAADİ: TÜRKİYE’NİN PARÇALANMASININ ÖN AŞAMASI MI?
Adnan Küçük
YAZARLAR
26 Nisan 2023 Çarşamba

CHP VE HDP’NİN ÖZERKLİK VAADİ: TÜRKİYE’NİN PARÇALANMASININ ÖN AŞAMASI MI?

Yer kürede yer alan devletlerde çeşitli yapılanma/örgütlenme türleri mevcuttur. Federal devlet ve üniter devlet, iki karşıt uçta yer alan devlet yapılanmalarıdır. “Özerklik” yapılanmasının mevcut olduğu ülkeler de vardır. Bir de, birden fazla bağımsız devlet tarafından oluşturulan konfederal yapılanmalar söz konusudur.

Federal devlet, egemenliğin federal devlet ile federe devletler arasında bölüştürüldüğü ve birden fazla federe devletten oluşan bir birleşik devlet yapısıdır.

Üniter devlet, devletin egemenliğinin tek bir merkezde toplandığı, ülke genelinde yeknesak bir siyasî  ve hukukî sistemin geçerli olduğu basit devlet şeklidir.

Üniter devlet yapılanmasında öncelikler yerelden ziyade merkeze ait olmasına karşın, federalizmde öncelikler yerele ve coğrafi örgütlenmelere aittir.

Konfe­derasyon, federal devletten farklı olarak bir devlet değil, bağımsız-egemen devletler tarafından oluşturulan bir devletler topluluğudur. Bu yapısıyla konfederasyon, birden fazla bağımsız devlet tarafından, uluslar arası hu­kuki kişiliklerini muhafaza etmek şartıyla, ortak ve sınırlı nitelikte belirli menfaatle­rini korumak amacıyla, özellikle de ortak savunmalarını sağlamak üzere kurulan ve üyelerine diledikleri zaman topluluktan ayrılma hakkı tanınan bir devletler topluluğu türüdür.

Bir devletin belli bir toprak parçası, üzerinde yaşayan insanlarla birlikte, ait olduğu devletten koparak/bölünerek bağımsızlaşması yoluyla, bir konfederal yapının üyesi olabilir. Bir devletin belli bir coğrafi bölgesinin bağımsızlığını ilan ederek bir konfederal yapının üyesi olması, kopma olan devletin ülkesinin parçalanması yoluyla gerçekleşir.

Bir ülkedeki özerk yönetimlerin bir araya gelmesi yoluyla konfederal yapı oluşturulamaz.

Bir devlet iki şekilde konfederal yapı içinde yer alabilir.

Birincisi, bağımsız bir devlet diğer devletlerle birlikte konfederal yapı üyesi olabilir;

İkincisi bağımsız bir devletin ülkesinin parçalanması neticesinde bağımsızlığını ilan eden bir devlet, diğer devletlerle birlikte konfederal yapı içinde yer alabilir.

Üniter, federal ve konfederal yapılanmalardan farklı olarak bir de “özerk yönetim” birimlerinin mevcut olduğu devlet yapılanmaları mevcuttur.

Demokratik bir rejimde, “özerklik”, anayasa ve kanunlarla belirlenen kamu hizmetleri kapsamında, özerk yapıya sahip yönetim birimlerinin faaliyetlerini, yerel halkın yararını gözeterek bağımsız bir şekilde yerine getirme, bu bağlamda, bir devletin sınırları belli bir bölgesinde yaşayan insan topluluğunun anayasal/kanuni yollarla sağlanan güvencelerle belirli sınırlar çerçevesinde kendi kendilerini yönetme hakkı olarak tanımlanabilir.

Demokratik özerklik, sınırsız bir hürriyet manasına gelmez ve anayasa ve kanunlarla belirlemiş sınırlar dışında kalan yetkiler bakımından herhangi bir sonuç ifade etmez. “Özerk kurum”lardan söz edilebilmesi için, yerel ölçekte, bazı vergilerin toplanması, bazı kamusal harcamaların yapılması vb. konularda malî yönden merkezi yönetimin vesayetinden uzak olunması gerekir.

“Özerklik” ile “konfederal” yapının bir arada mevcut olması düşünülemez.

Özerklik, tek başına sorunlu bir yapılanma değildir; demokrasi ile uyumsuzluğundan söz edilemez. Hatta yerel demokrasi ile daha uyumlu olduğu bile söylenebilir.

Federal, üniter ve konfederal yapılar gibi, özerk yönetim birimlerinin mevcut olduğu devlet yapılanmalarının da, peşin olarak, salt iyi ve elverişli oldukları söylenemez. Özerk yapılanmanın, ilişkili oldukları ülkeler için peşin olarak salt kötü olduğu da söylenemez.

Bazı ülkelerde federal yapı Anayasa ile mutlak koruma altındadır. Almanya ve Amerika bu kapsamda yer almaktadır.

Bazı ülkelerde üniter yapı anayasal güvence altındadır. Türkiye bu kapsamda yer alır.

Ülkemizde üniter yapı o kadar katı bir anayasal koruma altına alınmıştır ki, federal yapıya geçişi öngören politikaları savunan bazı partilerin, bu önerilerinden dolayı AYM tarafından kapatıldığı görülmüştür.

Bazı ülkelerde özerk yönetimler, demokratik zeminde uygulanmaktadır. İspanya (17 Özerk bölge var) ve İtalya (Alto-Adige Trentino Özerk Bölgesi) bu ülkelerden bazılarıdır.

Türkiye’de toplumun büyük ekseriyetinde gerek federal yapıya, gerekse özerk yönetim uygulamalarına yönelik çok ciddi ve katı şekilde karşı duruşlar söz konusudur.

CHP’li ve HDP’li Yöneticilerin Özerklik Vaadleri

Gerek HDP’li, gerekse bazı CHP’li (CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da bunlar arasında yer almaktadır) yöneticiler, özerklikle alakalı vaadlerde bulunmaktadırlar.

HDP eski Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, “Özerkliği getireceğiz, özerklik Parti programımızda var. Bütün demokrasilerde yerel yönetimler güçlü, federasyonlar, federe devletler, kanton yönetimleri ya da özerk yönetimler söz konusu. Gelecek yüzyılda bir Kürdistan gerçeği olacak, federal devlet, özerk bölgeler. Özerkliğin inşası ve içinin doldurulması lazım” dedi.

Kılıçdaroğlu, “…CHP kurultayında söylüyorum, yerel yönetim özerklik şartını mutlaka yerine getireceğiz, Roboskiyle, cezaevindekilerle helalleşeceğiz” dedi. CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre de bu konuya ilişkin benzer yönde açıklamalar yaptı

Özerklik vaadinde bulunan Kılıçdaroğlu’nun, Diyarbakır cezaevinde yatmakta olan PKK’lı mahkûmlarla da helalleşeceklerini söylemesi üzerine, PKK’lı terörist elebaşlarından Mustafa Karasu, “kuru kuruya helalleşme olmaz, …özyönetim ve özerklik tanınacaksa helalleşmeye varız” dedi.

PKK ile birlikte faaliyetler yürüten KCK metinlerinde Türkiye, Irak, İran ve Suriye’de “özerk yönetim” modelinin tesis edilmesi hedeflenmiştir. Hatta her ne kadar KCK’nın metinlerinde “özerk yapılanma”dan söz edilse de, “konfederal” yapıdan da söz edilmiştir.

PYD Tüzüğünde, özerklik ve konfederal yapı ile alakalı şu ifadeler yer almaktadır: “Kürt sorununun Batı Kürdistan’da demokratik çözümü, demokratik özerkliğin sağlanması, …demokratik sosyalizmin sağlanması, …Kürdistan Ulusal Birliğinin Demokratik Konfederalizm çerçevesinde çözüme kavuşturulması”.

Benzer ifadeler PKK terör örgütünün metinlerinde de vardır. Buna göre, “demokratik sosyalizm çizgisi temelinde, demokratik konfederal yapılanmayı inşa etmek, Kürt sorununun bulunduğu ülkelerde çözümü Özerk Demokratik Kürdistan temelinde gerçekleştirmek”.

Esasen bağımsız bir devlet tesis etmeyi hedefleyen PKK/KCK terör örgütü, ABD ve diğer müstemleke ülkelerinin mutlak güdümü altında, Suriye’deki şartlardan faydalanarak, “DEAŞ ile mücadele” iddiası üzerinden kontrol ettiği alanlarda özerk yönetim görünümlü olarak Suriye’nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırıcı yönde çabalar ortaya koymaktadır.

KCK terör yapılanması, Suriye’de hedeflenen özerkliği oluşturmak maksadıyla YPG (Halk Savunma Birlikleri) ve YPJ (Kadın Savunma Birlikleri) adıyla silahlı unsurlar teşkil etmiş, söz konusu silahlı unsurlar PKK’nın silahlı kanadı HPG’ye (Halk Savunma Güçleri) benzer bir şekilde örgütlendirilmiştir.

Irak, Suriye, İran ve Türkiye’de “demokratik özerklik”le birlikte planlanan “demokratik konfederalizm”, PKK’nın yeni yapılanmasında çerçeve rol oynamaktadır. 

Dünyada Özerkliği de Yakından Alakadar Eden Üç Tür Devletler

Burada, özerklikle alakalı nihai değerlendirmelere geçmeden önce, özerklik-ülkelerin parçalanması, bu amaçlara yönelik terör yapılanmalarının oluşturulmasında devletlerin rolleri konusuna ilişkin bir belirleme yapmak istiyorum. Bu belirlemeler bilinmeksizin, özerklikle alakalı sağlıklı değerlendirmeler yapabilmek mümkün değildir.

Genel bir değerlendirmeyle, yerkürede yer alan devletler için dörtlü ayrım yapılabilir:

Birincisi, diğer ülkeler üzerinde oyun oynayan, işgal etmek için demokrasi ve hürriyeti götürmek bahanesiyle işgaller gerçekleştiren, nihai hedeflerine ulaşmak için terör örgütleri kuran, kurduran, onları koordine eden, her türlü lojistik desteği bunlara sağlamaktan imtina etmeyen devletler. Bunların çoğu, demokrasi ve insan hakları konusunda mangalda kül bırakmayan devletlerdir. Amerika, Almanya ve diğer Batılı ülkeler, Rusya, Çin, bu grupta yer almaktadır. Amerika’nın Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da yaptıkları, Türkiye’ye karşı PKK aracılığıyla ortaya koydukları bunun en bariz misalleridir. Çin, İran, Rusya, Fransa vd. bazı ülkelerin Suriye’de, Irakta, Libya’da, Afrika’da yaptıkları da buna misal teşkil etmektedir.

İkincisi, oynanan küresel ya da bölgesel ölçekli oyunlarda figüran olarak rol alan devletler. Ukrayna’nın Rusya’ya karşı, Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı, Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan’a karşı Batılı güçler tarafından kullanılması bunun bazı misalleridir.

Üçüncüsü, birinci grupta yer alan ülkelerin hakkında oyun oynadıkları, bu ülkelerin işgal politikalarına maruz kalan, demokrasi ve hürriyetin getirilmesi adına ülkelerinde terör ve yıkıcı politikaların gerçekleştirildiği devletler. Amerika ve diğer birinci grup ülkelerden bazılarının, PKK vasıtasıyla Türkiye’ye yönelik uygulamaları, Suriye’de, DEAŞ, İŞİD vb. yapılara karşı mücadele adına, YPG vasıtasıyla bu ülkeyi işgal etmesi, Afganistan’da, Libya’da yaşananlar, bu gruptaki ülkelerle alakalı bazı misalledir.

Dördüncüsü, kendisi başka bazı ülkelere karşı oyun oynarken, kendisine karşı oyun oynana ülkeler. Mesela, Batılı devletlerin, Ukrayna vasıtasıyla Rusya’ya karşı doğrudan, Suriye üzerinde egemenlik sağlamak maksadıyla Rusya’ya karşı dolaylı olarak uygulanan politikalar yanında, bu ülkenin, Suriye’de, Libya’da, Ukrayna’da uyguladığı politikalar, yine Çin’e karşı Amerika ve diğer ülkelerin uyguladıkları politikalarla, Çin’in bu ülkelerin belli bölgelerde etkinliğini kırmak için dolaylı olarak, Tayvan konusunda doğrudan uyguladığı politikalar, bu gruba misal teşkil etmektedir. Benzer şekilde, Batılı ülkelerin İran hakkında yıkıcı yönde politikaları olduğu gibi, İran’ın da Irak ev Suriye’de hem bu ülkelere hem de bu ülkelerde etkinlik sağlamak isteyen Birinci gruptaki ülkelere karşı politikaları mevcuttur.

Türkiye’de Özerk Yönetim Uygulamalarına Karşı Tepkinin Temel Dinamikleri

Yukarıdaki genel izahatlardan sonra, özerklik konusuna ilişkin değerlendirmeleri daha gerçekçi zeminde yapabilmek mümkündür.

Özerklik, her ne kadar İspanya’da ve İtalya’da demokratik zeminde işlese de, Türkiye ve diğer üçüncü grup (hakkında oyun oynanan ülkeler) ülkelere yönelik harici güçlerin ilgili ülkeleri işgal etmek ve parçalanmalarını sağlamak maksadına aracılık etmektedir.

Terör eylemleriyle onbinlerce askerimizi, polisimizi, vatandaşlarımızı şehit eden terör örgütü PKK ve onun uzantısı HDP’nin, başına “demokratik” kelimesini koyduğu “özerklik” söyleminden öte talepleri mevcuttur. Çünkü HDP ve PKK adına yapılan açıklamalarda “özerklik”le birlikte “konfederal” yapıdan söz edilmektedir. Özerklikle konfederal yapılanma birlikteliği kesinlikle uyumsuzdur. Burada aleni şekilde “Kürdistan” adı altında ülkemiz bölünerek, Suriye, İran ve Irak’tan koparılacak toprak parçalarından teşekkül eden bir konfederal yapının tesis edilmesi amaçlanmaktadır. Bu konfederal yapı içinde, bu ülkelerden koparılan/bölünen ve bağımsızlıklarını ilan eden konfederasyon üyesi devletler yer alacaktır.

Diğer yandan, AP’nin (Avrupa Parlamentosu) 1985’te Diyarbakır Cezaevi’nde yaşanan olaylara dair hazırlamış olduğu Balfe Raporu’nda “Kürt tutsaklar” ifadesi kullanılmıştır. Benzer şekilde, PKK ve HDP adına yapılan açıklamalarda, Kürt “tutsaklar” [“zindanlarda direnen ‘devrimci tutsak’lar” (PKK ve PAJK); “bütün ‘siyasi tutsak’lar” (HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk); “Kürt halkı ‘esir’, Öcalan ‘tutsak’ edilmez (HDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü); “hapisteki bütün ‘tutsak’ların (HDP & Yeşil Sol Parti Milletvekili adayı Hasan Cemal)] ifadesi kullanılmıştır.

“Esir/tutsak”, hukukî bir kavramdır ve bir devlette, bu devlet ile savaşan yabancı ülke vatandaşlarının hukukî olarak esir olmasıdır. Gerek AP, gerekse HDP ve PKK adına yapılan “tutsak/esir” açıklamaları ile esasen PKK’nın özerklik adı altında konfederal yapı ilan etmek istediği bölgede bir Kürdistan devletinin var olduğu ve bu devlet vatandaşlarının da kendisi ile savaş halinde olan Türkiye Cumhuriyeti tarafından cezaevlerinde esir tutuldukları ifade edilmekte; özerklikten öte bir amacın olduğu bu söylemlerle de ortaya konulmaktadır.

PKK’nın, demokratik yaftalı özerklik kılıfı ile birlikte nihaî amacının konfederal yapılanma olduğu çok nettir. Ayrıca, PKK’nın mutlak kontrolünde olan HDP de benzer söylemleri dile getirmektedir. Bu sebepledir ki, HDP’nin “demokratik özerklik” yönündeki talepleri sadece görüntüden ibarettir ve asıl amaçları, özerklikle birlikte sözünü ettikleri konfederal yapıdır. Konfederal yapının tesis edilmesi de, ülkemizin belli bölgesinin Türkiye’den koparılarak bağımsızlaştırılmasından geçmektedir. Yani HDP ve PKK’nın asıl maksatları, ülkemizin özerklik yaftalı konfederal yapılanmalar yoluyla parçalanmasıdır.

Nihaî amacı bu yönde çok net bir şekilde belirginleşen PKK güdümlü HDP ile ittifak kuran, bu parti ile kapalı kapılar ardında pazarlıklar yapan CHP yönetimi tarafından dillendirilen özerklik vaadinin de pek masum olduğu söylenemez. CHP-PKK güdümlü HDP ittifakının aleni oluşu, CHP ile HDP-PKK’nın özerklik vaadlerini yakınlaştırmaktadır.

PKK, başta Amerika olmak üzere tamamen Batılı müstemleke güçlerinin emrinde faaliyet göstermektedir. HDP’nin, PKK’nın bu misyonunun uzağında olduğunu söylemek için ya kör olmak, ya basireti bağlanmış olmak ya da bilerek Batılı müstemleke güçlerin ülkemizi ve bölgedeki İran, Irak, Suriye gibi ülkeleri “özerklik” adı altında bölme, parçalama, bu yolla konfederal yapıyı tesis etme çabalarının üzerinin örtülmesi çabasından başka bir şey değildir.

Kısaca ifade etmek gerekirse, Türkiye’nin bölünmesini amaçlayan başta Amerika ve diğer müstemleke devletlerin, PKK ve uzantıları olan terör örgütlerini mutlak olarak sevk ve idare ediyor olmaları, Amerika’nın özerklik adına PKK’nın mutlak uzantısı olan PYD/YPG yoluyla özerklik adı altında Suriye’nin bir bölgesinde terör devleti kurmak konusunda oldukça mesafe almış olması, PKK/PYD/YPG/HDP ittifakının ABD destekli olarak dile getirdikleri demokratik özerklik süslemeli konfederasyon söylemleri, HDP-CHP arasında yapılan ittifak pazarlıkları, CHP’nin özerklik vaadlerini de bu bütünün parçası haline getirmiş olmaktadır.

Bütün bu izahatlardan sonra şu söylenebilir: 14 Mayıs 2023 günü yapılacak seçimlerde Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, Millet İttifakının Mecliste, HDP olmaksızın çoğunluğu sağlaması imkânsız görünmektedir. Bu durumda, Mecliste Millet İttifakının HDP’ye rağmen kanun çıkarma şansı ve ihtimali bulunmamaktadır. Bu durum, Millet İttifakı ile Kılıçdaroğlu’nun, müstemleke güçlerin mutlak güdümündeki PKK’nın siyasi uzantısı HDP’nin tercihlerine mahkûm olması demektir. HDP de kesinlikle, nihaî amaçlarının gerçekleşmesi hedefine yönelik özerklik talepleri karşılanmaksızın, Millet İttifakı tarafından önerilen kanun tekliflerini kabul etmeyecektir. HDP’nin evet demeyeceği hiçbir kanun kabul edilemeyeceği için, Millet İttifakı, yasama faaliyetlerinde HDP’nin kuklası olarak hareket edecek, bunun neticesi, önce özerklik ilanı devamında da bağımsızlık yoluyla Kürdistan Konfederal yapılanmasının kurulması olabilecektir.

14 Mayıs günü bu amaçlar ve yıkıcı, bölücü, habis hedefler görülmeksizin oy kullanmanın ülkemiz açısından siyasî bedelleri çok ağır olabilecektir. Bu sebepledir ki, 14 Mayıs seçimleri doğrudan ülkemizin devam ve bekası ile alakalıdır. Bu seçimler neticesinde, ya ülkemiz parçalanacak, Türkiye Yüzyılı hayali rafa kalkacak, savunma sanayii ile diğer büyük projeler devre dışı bırakılacak, ya da ülkemiz kararlı şekilde şahlanışını sürdürecektir.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Misafir
 8 Mayıs 2023 Pazartesi 18:02
sabredelim, AZ KALDI AZ... AK MI KARA MI belli olacak, AZ KALDI...
 Misafir
 7 Mayıs 2023 Pazar 21:54
Yorumcuların dikkatine… • İmlası çok bozuk, • Büyük harfle yazılan, • Habere değil yorumculara yönelik, • Diğer kişilere hakaret niteliği taşıyan, • Argo, küfür ve ırkçı ifadeler içeren, • Bir iki kelimelik, konuyu zenginleştirmeyen, yorumlar KESİNLİKLE YAYIMLANMAYACAKTIR. ne kadar da doğru bir uygulama, gerçekten de takdire değer. Sayın editöre bunu uyguladığı için en içten teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunuyorum
 Merak etme sen
 7 Mayıs 2023 Pazar 10:24
“Esasen bağımsız bir devlet tesis etmeyi hedefleyen…” cümlesi yeterliydi hocam:( manu mavar kıvamında köşe yazısı ülkeye değil suçluya yarar. Bize bu yazdıklarınızı tv de yutupta kayıtlı hatta tartışma proğramında anlatsanız daha bir aydınlanır millet. Şimdi sadece yazınız oldu kefereye cennet:( TC de özerklikte olmaz tükürüklü toprakta atılmaz! Emperyalist güçlerin petrolü iran sömürüsü planı bitince etnik soruna bir havagazı hepsi eş.k cennetine:( acımazlar saddam çok bu bölgede. Not:batılı federal mederal kendi öyle yönetim tesis etmiş lakin, biz bilmiyoruz. Bizde ihtiyaç duyulmadan gelmişiz bu günlere:) merak etmeyin, 15 mayıs sonrası tüm bu sorunlar çözilecek kendi kendine:).
 ADNAN METİN
 27 Nisan 2023 Perşembe 23:49
ADNAN METİN OLARAK AYNEN BAŞLIKINIZIN DOĞRU BİR TESPİT OLMUŞ SAYIN HOCAM YÜREĞİNİZE SAĞLIK BAŞARILARINIZIN DEVAMINI DİLİYORUZ. CUMANIZ MÜBAREK OLSUN. SELAMÜNALEYKÜM.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime