Turktime
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Büyük Gazetenin Vefasızlığı da Büyük Oluyor...
Ankara Kulisi
YAZARLAR
1 Temmuz 2010 Perşembe

Büyük Gazetenin Vefasızlığı da Büyük Oluyor...

Hürriyet Gazetesi’nin yayın politikası ve patronaj tarafından kullanılış biçimi, Ertuğrul Özkök’ün taktiksel haberleri üzerine kitapları dolduracak kadar eleştiri yazıldı çizildi.

Ama Doğan Grubu’nun amiral gemisi Hürriyet’teki insani dramlar ve kıyımlar hep göz ardı edildi. Medya Hürriyet Gazetesi’ni adeta görmezden geldi. Hiç iç karışıklığı ve iç hesaplaşması, hakları yenilen personelleri yokmuş gibi davranıldı.

Oysa büyük gazetenin ardında bıraktığı çok hikaye var. Onlardan sonuncusu Ankara Bürosu’nun deneyimli muhabiri Kamuran Zeren’in işten çıkartılış biçimi.

Kamuran Zeren uzun süredir, amansız bir hastalıkla mücadele ediyor. Hani Hürriyet’in haftasonu eklerini doldurduğu Ayşe Arman’ın sayısız röportaj yaptığı, “hastalığı şöyle yendi böyle yendi” hikayelerine konu olan hastalıkla.

Üstelik Zeren’in hastalıkla mücadelesi Hürriyet’e yazı dizisi olanlardan bile daha zordu ve haber değeri taşıyordu. Çünkü amansız hastalık iki farklı biçimde Zeren’in vücudunu sarıyordu. Ama mücadele etti ve iki ameliyat geçirip ayakta ve hayatta kalmayı başardı.

Bu arada zaman zaman mecburi olarak ve kanuni hakkı gereği rapor alıyordu. Ama raporlu günlerinde bile gazeteye uğrayıp çalıştığına, haber yazdığına tüm Ankara büro şahitti.  

Ama Filiz Akın’a, Kazım Kanat’a gelince yazı dizisi olup süslü püslü insani hikayeler biçiminde kaleme alınan hastalık, kendi muhabirlerinde görülünce “insanlık”tan eser kalmadı.

Ankara Temsilcisi Enis Berberoğlu ve Ankara Haber Müdürü Faruk Bildirici, geçen hafta –sanki bilmiyormuş gibi- Zeren’e performansındaki düşüklüğün nedenini sordu.

Bununla da yetinilmeyip, İstanbul İnsan Kaynakları aracılığıyla Zeren’e neden bu kadar çok sağlık raporu aldığı sorularak savunması istendi.

Zeren, savunmasında aslında tüm Hürriyet çalışanlarına malum olan ve makul gerekçelerini açıkça sıralayarak hastalıkla olan mücadelesini anlattı.

Yazı dizilerinde, “hayattan kopmadım, hayata sarılarak aştım, işime dört elle sarıldım, kendimi koyvermedim, moralimi yüksek tuttum” gibi sunulan hastalık, gerçek hayatta Hürriyet’in yönetiminde farklı yankı buldu. Kamuran Zeren’in moralini de hayatla olan bağını da hiçbiri düşünmedi.

Çünkü Zeren, savunması istendikten bir gün sonra işten çıkartıldı. Enis Berberoğlu, amansız hastalıkla iki cephede savaşan Zeren’den çıkış belgesini imzalamasını istedi.

Herşey planlanmıştı ve çok belliydi. Zeren belgeyi imzalarken teknik servis haberlerini yazmak için kullandığı programdaki şifrelerini kullanıma kapatmıştı bile.

Sezen Aksu o en dramatik şarkısında “hayallerle gerçekler ayrı ayrı yaşar” diyor ya… Hürriyet’te de haberlerle gerçekler ayrı ayrı yaşıyor.

Yazı dizileriyle, dramatize hikayeler eşliğinde destanlar yazılan hastalık, kendi muhabirlerini işten atmak için gerekçe oluyor.

Bakalım haysiyet, şeref, erdem, insanlık edebiyatı yapan Hürriyet Ankara Büronun o çok güçlü yazarları yılların mesai arkadaşları Kamuran Zeren için iki satırcık yazabilecekler mi?

İçlerinden biri “ayıp ettin Enis” diyebilecek mi?

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 aynurCa
 9 Ağustos 2007 Perşembe 
Kamuran Zeren'e çok büyük haksızlık yapıldı. Hürriyet Gazetesini ve bu işten sorumlu olanları da kınıyorum. Büyüklük bu değildir. İnsan hayatı söz konusu burada. Televizyon reklamlarında biz bir aileyiz imajları veren bir gazete nedense sıra kendi elemanına gelince aynı duyarlılığı sergileyemiyor. Yazıklar olsun. Ayrıca Bekir Coşkun ve Emin Çölaşan'ı çok severek okurum. Bekir Coşkun'un sardunyaların ölümü yazısında, sardunyalara gösterdiği duyarlılığı ya sahipsiz kalmış bir köpek yavrusu için nasıl üzüldüklerini okumuştum. Sardunyalara gösterdiği duyarlılığın binde birini Kamuran Zeren için de göstermelerini bekliyorum. Emin Çölaşan'ı da dürüst kalemini her zaman doğrudan yana kullanan bir yazar olarak düşündüm bunca yıldır. Bu konuda sessiz kalırsalar bendeki hayal kırıklığı bütün insanlara yönelik olacak. Artık hiç kimseye güvenilmeyeceğini, herkesin işine geldiğinde sesinin çıktığını gelmediğinde nasıl sus pus olduklarını düşünüp kendime şu soruyu soracağım sürekli "Peki biz kime güveneceğiz" "Hiç mi dürüst adam kalmadı artık bu memlekette" İçimde oluşturduğu iyi adam imajı belki de bu son günlerde yıkılacak. Tersi olursa da, "İyi adamlar da var karamsar olmaya gerek yok. Bizi medyada temsil edenler var.Herkes de çıkarcı değil canım. Bak kalemini nasıl haksızlıktan yana kullanıyorlar diyebilmek istiyorum. Diyemezsem eğer bir daha Hürriyet Gazetesi almayacağım, hiç bir yazara inanmayacağım. Gazete de okumayacağım.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Facebook Twitter Instagram Youtube
GÜNCEL SİYASET DÜNYA MEDYA MAGAZİN SPOR YAZARLAR RÖPORTAJLAR PORTRELER ANKARA KULİSİ FOTO GALERİ VİDEO GALERİ KÜLTÜR SAĞLIK EKONOMİ TEKNOLOJİ ANALİZ TEKZİP
Masaüstü Görünümü
İletişim
Künye
Copyright © 2024 Turktime