Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody's'in bir süre önce yayınlanan Türkiye ekonomisine yönelik yıllık analizinde, "Seçimlerden önce TCMB, döviz kurundaki değer kaybının hızını sınırlamak için müdahalelerde bulundu. Bu durum da rezervlerde belirgin düşüşlere sebep oldu. Ancak kanıtlar, büyük kur müdahalelerinin artık sona erdiğini gösteriyor" ifadeleri kullanılmıştı.
Moody's, yıllık analiz raporundan günler sonra Türk bankalarının görünümünü negatiften durağana çevirdi.
MOODY’S YILLIK RAPORDA NE DEMİŞTİ?
Moody's, geçtiğimiz günlerde Türkiye ekonomisine yönelik yıllık analizini yayımlamış ve analizde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 5 yıllık bir dönem için yeniden seçildiği anımsatılarak, yeni hükümetin enflasyonu düşürmenin ve ülkenin cari açığını azaltmanın dahil olduğu daha ortodoks ekonomi politikalarına dönüş sözü verdiğine işaret edilmişti.
Analizde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) politika faiz oranlarını yükselttiği ve geçen yıl uygulanan ve bankaların çekirdek kararlılığına zarar veren birçok bozucu makroihtiyati tedbiri kademeli olarak kaldırdığı belirtilmişti.
Türk lirasının piyasa kaynaklı değer kaybının, ihracatçıların rekabet gücünü geri kazanmasına yardımcı olurken, TCMB'nin de döviz rezervlerini geri kazanmasına imkan sağladığı vurgulanan analizde, hükümetin depremin ardından yeniden inşa çalışmaları ve seçim harcamalarından kaynaklanan mali bozulmayı vergiler yoluyla düzeltmeye başladığı belirtilmişti.
"GÖRÜNÜM POZİTİFE DÖNEBİLİR, NOT YÜKSELEBİLİR"
Analizde, Mart 2024'te yapılacak yerel seçimlere kadar para politikası sıkılaştırmasının kademeli bir şekilde devam etmesinin beklendiği ifade edilerek, bunun da enflasyonun gelecek aylarda yüksek seviyede kalacağına işaret ettiği bildirilmişti.
Ülkenin ekonomik görümünün durağan olduğu ve dengeli riskleri yansıttığı kaydedilen analizde, "Ortodoks politikalara geçiş sürdürülürse ve makro dengesizliklerde düzenli bir azalmaya yol açarsa, görünüm pozitife dönebilir ve not yükseltilebilir" değerlendirmesi yapılmıştı.
Analizde, ekonomik büyümenin siyasi olarak kabul edilebilir seviyeden daha keskin bir şekilde yavaşlaması durumunda, başka bir politika değişikliği riskinin öneminin sürdüğüne işaret edilerek, ortodoks politikalara geçişin kısa ömürlü olması ve daha fazla makroekonomik stresin ortaya çıkması halinde görünümün negatife çevrilebileceği ifade edilmişti.