Gölbaşı, "ağrılı yağlanma sendromu"nun (lipödem) erkeklerde çok nadir, kadınlarda ise daha çok görüldüğünü, selilütle birlikte yağ dokusu artışına lipödem dediklerini anlattı.
Lipödemin hormonların aktivasyonlarının dalgalanma gösterdiği ergenlik ya da menopoz döneminde çok artış gösterdiğini dile getiren Gölbaşı, "Ağrıyla veya kendiliğinden ortaya çıkan morarmalar, ciltte deformasyonlar yani selüliti andıran görünümler vardır. Lipödem ile selülit çok karıştırılır ancak lipödemde belli tutulum bölgeleri vardır. Yağ dokusu o bölgelerde artış gösterir, ağrılı olur, doku hassasiyeti olur. Dokunulduğunda çok ciddi ağrı ortaya çıkar, kendiliğinden morluklar ortaya çıkar." diye konuştu.
Gölbaşı, hastanın şikayetlerine bakarak, ultrasonla yağ dokusunun çapını ölçerek ve bazı tetkiklerle lipödemin teşhisini koyabildiklerini ifade etti.
"İSTENMEYEN ŞİKAYETLERE YOL AÇABİLİR"
Erken tedavinin önemini vurgulayan Gölbaşı, şunları kaydetti:
"Eğer dikkat edilmez ve lipödem ilerleme gösterirse eklem hareketliliğini ortadan kaldırarak, insanı yatağa bağımlı hale getirebiliyor. O derece ilerleme gösterebiliyor. Yani eklemlerin bir şekilde hareket kabiliyetini ortadan kaldırıyor. Bir yağ kütlesi ortaya çıkıyor. Hareket etme ya da yürüme yetisini ortadan kaldıracak düzeye ulaşabiliyor. Arasında kalan lenf damarlarında baskı uygulayarak lenfödeme neden olabiliyor. Bacakta külçe şeklini aldıran görünüm ortaya koyuyor. Ağrı, kaşınma başta olmak üzere istenmeyen şikayetlere yol açabiliyor."
Lipödem hastalarında üst bölümün alt bedenden bir, iki beden daha küçük olduğuna dikkati çeken Gölbaşı, başlangıçta kalça bölgesinde, diz altında ve bileklerde ileri evrede ise kollarda yağ tutulumu gösterdiğini dile getirdi.
Gölbaşı, lipödemde genetik yatkınlığın önemine işaret ederek, "Diyete dikkat edip, glüten içeren buğday ürünleri ve raf ömrünü uzatan maddeler içeren paketlenmiş ürünlerden uzak durdukları ve sporla desteklediklerinde hastalıkta mutlaka gerileme gösteriyor." dedi.
GÜNCEL
.jpg)
Sayfa başına git
