

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında, 27 Ocak'ta düzenlediği basın toplantısında bazı soruşturma ve kamu davalarında görevli bilirkişiyi, soruşturma şüphelilerinin lehine karar verilmesini sağlamak amacıyla alenen hedef gösterdiği iddiasıyla soruşturma başlatmıştı.
Davada bugün duruşma günüydü. Mahkeme, esas hakkındaki mütalaanın hazırlanarak yazılı olarak dosyaya sunulması amacıyla dosyanın İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verdi. Duruşma 30 Mart 2026 tarihine ertelendi.
İMAMOĞLU SAVUNMA YAPTI
Mahkemede savunma yapan Ekrem İmamoğlu, "Ne yazık ki bu dosyada da hakim değişikliğine uğradım. Bugün burada bulunmanızın farklı bir görevlendirmeyle olduğunu da biliyorum. Büyük adalet yaralarını, yargıyı kendi siyasi emelleri için araçsallaştırmanın yarattığı hasarları çok sıkı analiz etmek zorunda olduğumuzu buradan gür bir sesle Türk milletine ilan ediyorum. Ülkemizde adaletin seyrini belirleyen bir sürecin içinden geçiyoruz. Bu süreç ne sadece bir siyasetçiye yöneltilmiş soruşturmalarla sınırlıdır ne de birkaç iddianamenin kuru satırlarına sığabilecek kadar dar bir meseledir. Bu süreç, siyasetin yargıya gölge düşürdüğü karar mekanizmalarının, kurumların tarafsızlığını yitirdiği düzenlerin, kamu gücünün hakikat yerine talimata yaslandığı bir süreçtir. Burada anlatacaklarım yalnızca üzerime atılı suçlamaları yanıtlamakla sınırlı olmayacak. Ülkemizin adalet sisteminde yaşanan bu istikrarsızlığı, yön kaybını ve güç istismarını çıplak bir şekilde gözler önüne serecek. Bugün karşımızdaki tablo şudur: Yaşananlar kişisel değildir. Aksine yerleşik bir uygulamanın, bilinçli bir tercihin ve sistematik bir yöntemin ürünüdür. Hakkımda açılan her davada, her soruşturma doğal işleyişinde mümkün olmayan bir hızla devreye girdi. Normalde aylar sürecek işlemler birkaç saat içinde tamamlandı" dedi.
'BU BİLİRKİŞİNİN BAKTIĞI DOSYALAR NEDENSE YA BENİM YA ÇEVREMDEKİLERİN DOSYASI'
İmamoğlu savunmasında, "Kamu görevlisini etkilemeye teşebbüs meselesi, inanın en garip davalardan biridir. Her biri trajikomiktir; bu gerçekten hem komik hem de çok şaşırtıcıdır. Siyasetçilerden aldığı emirle rapor yazan, ısmarlama raporlar hazırlayarak Türk hukukunu hafife alan ve istismar eden bir bilirkişiyi eleştirdiğim için bugün bu mahkemedeyiz. Kimdir bu bilirkişi? Kendisi İstanbul'da muhasebe alanında görev yapan 1891 kişiden sadece biridir. Ama biz onu öyle bir bilirkişi olarak tanıyoruz ki Beylikdüzü'nde oluşturulan davada, olmayan bir rapordan söz edecek kadar gözü karadır. Ortada öyle bir rapor yoktur. Ne hikmetse bu davadaki mahiyetinden sonra kendisine peş peşe yeni görevler verildi ve tuhaf bir rastlantı olacak ki bu görevlerin tamamı benimle ya da benim çevremdeki arkadaşlarımla ilgili dosyalardır. İhtimale baktığınızda, hesap yapmaya çalıştığınızda matematiğin, istatistiğin kurallarına sığmayacak derecede, olması mümkün olmayan bir ihtimalle bu dosyalara tek tek bu bahsi geçen şahıs görevlendirilmiştir. 2024'ün şubat ayında İETT soruşturmasında çıktı karşımıza. Yedi ay sonra bu kez İSFALT soruşturmasında aynı bilirkişi, aleyhe rapor yazma konusunda adeta bir hız rekoru kırmış ve ne hikmetse tümüyle talimata göre hareket etmiştir. Dahası var. 2018'de, yani görev aldığım dönemden önceki döneme ait İSPARK'ta bir ihale usulsüzlüğünü tespit ettik ve yargıya taşıdık. Mahkeme kimi bilirkişi atadı diye şaşırabilirsiniz; yine bu bahsi geçen bilirkişiyi atadı. Peki raporda sonuç ne oldu? Kusur yok. Neden? Çünkü yıl 2019'dan önceye denk düşüyor, yani bizim görev dönemimizden önce. Demek ki bu bilirkişinin hassasiyetleri yıl bazlı çalışıyor. Yani 2019'dan önce gayet yumuşak ve bakış açısı çok farklı, ancak 2019 sonrasında birdenbire kahramanlığa soyunuyor. Yapamayacağı hiçbir şey yok, usulsüz atamayacağı imza yok, yazamayacağı rapor yok. Biz de haklı olarak 'Kimdir bu bilirkişi' diye merak ettik ve araştırmaya başladık. Bu arkadaşın önüne nedense hep Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin dosyaları düşüyor. Aynı isim ne yazık ki Beşiktaş ve Esenyurt operasyonlarında da ön planda. Bu operasyonların başlatılmasına dayanak olan raporlar da bu kişiye ait. Hukuk bir yapboz tahtası değildir, siyasetin kullanışlı aracı değildir, olamaz" ifadelerini kullandı.
Sayfa başına git







