Gazeteciliğin sadece haber verme işlevinin, yerini “adrese teslim haberleri vermeye” terk etmesi haklı olarak okurların her haberi belli bir ihtiyat payı bırakarak okumasına neden oluyor.
Bu bakış açısının yerleşmiş olması; aslında gazetecilik açısından “büyük bir günah.” Ve bu büyük günahın ceremesini hem okurlar hem de haber, sadece haber vermenin derdinde olan bizler çekiyoruz.
Okurlar çekiyor çünkü; eğer belli bir ideolojik imanınız yoksa ve haberin salt doğru olması o ideolojik imanınıza güç katıyor olmasından daha değerliyse ister istemez doğru bilgiye ulaşmak için okuduğu haberlerin “maniple mi ediliyorum” kaygısından uzak olması gerek. Ve fakat, o “büyük günah” o kadar her yerde ki, ister istemez anlamlandırmaya çalıştığı habere ek bir efor daha sarfederek çeşitli alt okumalarla ve karşılaştırmalarla damıtma yapmak zorunda. Ve tabii her zaman bu zor süreç ideal sonuca ulaşamadığı için yorulan okur da “günümüzde gazeteciler adrese teslim mesajları ulaştırmakla sorumlu olan ulaklardır” mantığına teslim olup o yaftayla tepkisel durulunu koyuyor: “Siz de şuna satıldınız. Aslında bucu olduğunuz ortaya çıktı.”
İşte tam da bu noktada cereme çekme paylaşımının bizim tarafımıza düşen kısmına geliyoruz.
Şöyle ki;
Biliyorsunuz(yada biliyor musunuz?); TURKTIME hiçbir zaman hiçbir görüşe yada ideolojiye gözlerini kör edecek bir militanlıkla göbekten bağlı olmadı. Onun için size sunacağımız haberleri seçerken birilerinin çanağına su taşımak yada birilerini zayıflatmak gibi bir taşımadık. Milli ve manevi değerlerin yüceliğine, demokrasinin olmazsa olmaz olduğuna ve o demokrasinin sadece birileri için değil, hepimiz için gerekli olduğuna inandık. Ve bu inancımızdan hareketle dedik ki, Baykal’ın söyledikleri Erdoğan’ın söyledikleri kadar önemlidir. Bahçeli’nin açıklamaları kadar Ahmet Türk’ün açıklamaları da bilinmelidir. Vakit Gazetesi’nin haberi ile Cumhuriyet Gazetesi’nin haberi sırf kaynak bazlı bakılıp biri birinden daha az değerli değildir.
Örnekleri çoğaltabiliriz. Ama özetle; toptan kabul yada toptan retçi taassupçu bir yaklaşım yerine içeriği olan her söz kayda değerdir ve bu sözler Turktime’da yer bulur.
Ancak Turktime’ın bu açık tavrına rağmen Zaman yada Yenişafak vb. kaynaklı haberler verdiğimizde belli bir kitle hemen “Siz de bakın sucu oldunuz” yada tam tersi Cumhuriyet yada Vatan kaynaklı bir haberlere tersten aynı tepkiler gecikmiyor.
Aslında anlıyoruz. İlk başta da dediğimiz o "büyük günah" okurları böylesi paranoyak bir ruh iklimine sürükledi. Ve sap ile saman çoğu zaman tüm ısrarlara rağmen birbirine karışmak için can atar.
Ama anlasak da kabul edemiyoruz. Her ne kadar bu sap-saman diyalektiği okuru bu yanılgıya zorlasa da inanıyoruz ki insan denen varlık aklıyla güçlü ve bu güç birbirine karışan sap ve samanı bile ayıklayacak düzeyde.
Onun için siz yine ihtiyat payınızı elden bırakmayın ama en azından Turktime okurken rahat bir nefes payı bırakın kendinize.
Ve okuyun…
İyi okumalar…
saffet sancak 13 Nisan 2008 Pazar
|
Engin I. 12 Nisan 2008 Cumartesi
|
yunus 12 Nisan 2008 Cumartesi
|
Kallavi 12 Nisan 2008 Cumartesi
|
Nesrin Savaş Kantarcı 12 Nisan 2008 Cumartesi
|
süleyman karaca 8 Nisan 2008 Salı
|