Dünya Bankası Türkiye Ülke Direktörü Humberto Lopez, Bankanın Türkiye'nin ekonomik politikalarına ilişkin değerlendirmelerine, Dünya Bankası Grubu'nun Türkiye'deki faaliyetleri ve gelecek yıllar için planlarına ilişkin soruları yanıtladı.
Soru: Sayın Lopez, geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yönetimi mali ve parasal alanda çeşitli ekonomik tedbirleri uygulamaya koydu. Dünya Bankası Grubu'nun bu tedbirler hakkındaki görüşü nedir?
Lopez: Görüşme fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Dünya Bankası'nın, yönetimin ekonomiyi istikrara kavuşturma ve mevcut makro dengesizlikleri giderme çabalarını memnuniyetle karşıladığını söylemenin doğru olacağını düşünüyorum. Geçtiğimiz 20 yıl boyunca Türkiye'nin ekonomik performansı çok iyiydi ve bu durum nüfusun yaşam standardında önemli iyileşmelere yol açtı. Ancak, yüksek enflasyon oranları, aşırı değerli döviz kuru ve 6 Şubat depremleriyle ilgili harcama ihtiyaçlarından kaynaklanan mali baskılar bu sicili riske atmaktadır. Bu bağlamda, Merkez Bankası tarafından uygulanmakta olan para politikasının sıkılaştırılması, bozucu mali düzenlemelerin gevşetilmesi, Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından mali açığı azaltmaya yönelik mali gelir tedbirlerinin doğru yönde atılmış adımlar olduğuna inanıyoruz. Liradaki değer kaybı nedeniyle kısa vadede enflasyonun arttığını görmek mümkün olsa da uzun vadede yüksek büyümenin sağlanması için enflasyonun düşürülmesi kilit önem taşımaktadır.
"YAPISAL GÜNDEMİN UYGULANMASI KONUSUNDA HÜKÜMETİN ÇABALARINI DESTEKLEMEYE HAZIRIZ"
Soru: Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ekonomi Koordinasyon Kurulu üyelerinin katılımıyla dün düzenlenen toplantıda Türkiye ekonomisinin 3 yıllık yol haritası niteliğindeki OVP açıklandı. Söz konusu doküman hakkındaki görüşleriniz nelerdir?
Lopez: OVP'nin hükümetin makroekonomik istikrar çabalarının temelini oluşturacak politikalara ilişkin geniş bir bakış açısı sunduğunu düşünüyorum. Ancak önümüzdeki haftalarda ve aylarda hükümetin açıklanan bazı tedbirleri daha spesifik hale getirmesi gerekeceğini de düşünüyorum. Dünya Bankası Grubu'nun bakış açısından ekleyebileceğim tek şey, yapısal gündemin uygulanması konusunda hükümetin çabalarını desteklemeye hazır olduğumuzdur.
DEPREMDEN ETKİLENEN BÖLGELERE DESTEK
Soru: Dünya Bankası Grubu'nun Türkiye'de 17 milyar dolarlık yatırım programları olduğuna dair gündemde haberler yer alıyor. Bu konuyu detaylandırabilir misiniz?
Lopez: Gerçekten de Dünya Bankası Grubu'nun Türkiye'de, ülke ile kurumumuz arasındaki mükemmel ortaklığı yansıtan büyük bir programı var. Halihazırda, 17 milyar doların üzerinde uygulama aşamasında olan operasyonlarımız bulunmaktadır. Bunlar, Dünya Bankası'nın hükümet ile çalışan kısmı olan Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası'nın (IBRD) 10,9 milyar dolar, özel sektör ile çalışan Uluslararası Finans Kurumu'nun (IFC) 4,7 milyar dolar, Dünya Bankası Grubu'nun garantiler sunan kısmı olan Multilateral Investment Guarantee Agency (MIGA) ise yaklaşık 2,3 milyar dolar taahhüdü bulunmaktadır. Programımız hem kamu hem de özel sektör faaliyetlerine ve operasyonlarına odaklanan oldukça geniş bir yelpazeye sahip olup, deprem sonrası toparlanma ve yeniden yapılanma çabalarına destek, iklim değişikliğinin azaltılması ve adaptasyon, sürdürülebilir altyapı, kadınlar, gençler ve hassas gruplar, ihracat ve istihdam yaratma, başta KOBİ'ler ve ihracat sektörü olmak üzere özel sektör için finansmana erişim ve özel sermaye mobilizasyonu konularını içermektedir.
YAKLAŞIK 35 MİLYAR DOLARLIK MALİ PAKET
Soru: Geleceğe baktığımızda, Dünya Bankası'nın Türkiye'de taahhüt etmeyi planladığı bildirilen 18 milyar dolar hakkında neler söyleyebilirsiniz? Banka'dan ne bekleyebiliriz? Dünya Bankası önümüzdeki aylarda Türkiye'ye nasıl eşlik edecek?
Lopez: Gerçekten de ekonomiyi istikrara kavuşturacak politikaların uygulanmasında Türkiye'ye eşlik etmeye kararlıyız. Devam etmekte olan 17 milyar dolarlık programımıza ek olarak, önümüzdeki üç yıl içinde Dünya Bankası Grubu Yönetim Kurulu'na 18 milyar dolarlık yeni operasyonlar hazırlamayı ve sunmayı öngörüyoruz. Bu miktar hükümete doğrudan kredi verilmesini ve özel sektöre destek verilmesini kapsamaktadır. Türk özel sektörüne yönelik destek, doğrudan yatırım, garantiler ve yaklaşık 5 milyar dolarlık ticari finansmanın harekete geçirilmesi yoluyla bunun üçte ikisi kadar olabilir. Dolayısıyla, Banka Grubu İcra Direktörlerinin farklı operasyonları onaylamasına bağlı olarak, tüm finansman araçları dikkate alındığında bu, yaklaşık 35 milyar dolarlık geçici bir toplam mali paket anlamına gelmektedir. Bu paket, yönetimin makroekonomik istikrarı yeniden tesis etmek için gösterdiği güçlü kararlılığa ve daha da önemlisi attığı adımlara karşılık vermektedir. Ve bu paket, Dünya Bankası Grubu'nun özel sektör kolu aracılığıyla kaynakları harekete geçirme kabiliyetinden yararlanmaktadır. Dünya Bankası programı açısından, halihazırda aktif olduğumuz öncelikli alanlara ve özellikle de bu yaz yaşanan rekor sıcaklıkların da gösterdiği üzere çok güncel bir sorun olan iklim değişikliğine katılımımızı sürdürmeyi öngörüyoruz.