DEVA Partisi, iktidara gelmeleri durumunda ilk 90 ve 360 günde hayata geçirmeyi taahhüt ettikleri 'Yerel Yönetim ve Şehircilik Eylem Planını' kamuoyuna duyurdu.
Babacan'ın açıklamalarından satır başları:
'YOLSUZLUĞUN ÜÇTE İKİSİ BURALARDA'
Dövizle yatırım yaparız, dövizle borçlanırız ama sonra yatırımımız döviz üretir tekrar. Bunda hiçbir sorun yok. Ama inşaatta öyle olmadı. Ve her bir proje korkunç para kazandırdı. Türkiye’de açıkçası, bu yolsuzluk dediğimiz alanın üçte ikisi toplam para olarak buralarda. Ve bu aynı zamanda siyasetin ve siyasetçinin finansmanında da en önemli alan olarak belirtilebilir. Onun için zaten bir türlü önlenemiyor. Onun için bu ikisi iç içe geçmiş alan bir türlü birbirinden sıyrılamıyor. Çok kararlı olmak gerekiyor ve bunları iktidarın ilk 90 gününde yapıp, geçmek gerekiyor. Onun için ilk 90 gün diyoruz. Aksi halde mümkün değil. Bakanlar bir göreve gelsin, kurumların başına geçsin, 1 ay sonra iklim değişir. Şu açıdan söylüyorum: Bazı şeyleri zamanında yapmazsak, zamanında tedbir almazsak yeni atanacak Bakanlar eski usule hemen dönebilir. Çünkü kuşatılıyorlar. İnsanlar şimdiden yatırım yapmak istiyor, kim olabilir diye bakıp, kuşatıp, hemen özel ilişki geliştirmeye başlıyorlar. Ki göreve geldiği anda özel ilişkilerde menfaat sağlanma başlasın diye. Dolayısıyla bunları baştan çok hızlı yapmak ve kesin tavır almak lazım.
'MECLİS'E SEVK EDİLMESİ GEREKEN BİR NUMARALI YASA, SİYASİ ETİK YASASI'
Biz şunu da yaptık. Parlamenter Sistem çalışmasının son bölümünde siyasi etik konusu yer alıyor. Aslında Parlamenter Sistemle hiçbir alakası yok. Bizim çalışmamız var, kendi partimiz içinde de siyasi etik yönetmeliği var. Bunu da dedik biz bu masada konuşmak istiyoruz. Sağ olsunlar kabul ettiler. Bu da çok önemliydi. Çünkü bütün Genel Başkanların imzasının bunun altına alınması Türkiye’nin geleceği açısından çok önemliydi. Dolayısıyla günü geldiğinde ki bizdeki toplantıda da söyledim; Meclis’e sevk etmemiz gereken bir numaralı yasa siyasi etik yasası olmalıdır. İlk oradan başlamamız lazım.
Çevre konusunu iki başlıkta ele alabiliriz. Birincisi bizi doğrudan ilgilendiren ve doğrudan kontrolümüzde olan konular. Yani fabrikaların katı atıkları, sıvı atıkları ya da daha yeşil bir şehir nasıl olur gibi. Bir de ikinci başlığı var. O da küresel ısınma. Küresel ısınmayla ilgili Türkiye’nin tek başına yapacaklarının dünyadaki gidişe etkisi yok maalesef. Çünkü Amerika ve Çin başta olmak üzere bu iki tane büyük kirletici ülke tedbir almazsa hiçbir işe yaramıyor. Türkiye olarak istediğiniz kadar emisyonlara dikkat edin, elektrikli araçlara geçin, fabrika bacalarını takın, faydası olmuyor. Buralarda bizim dünyadaki bu konuyla ilgili yapılan müzakerelere, toplantılara aktif katkı vermemiz ve aktif katkımızla büyük kirletici ülkeleri sürekli baskı altında tutmamız en önemli yöntemdir. Tabii ki kendi katkımızda önemlidir. Dolayısıyla küresel ısınmayla ilgili kendi içimizde tedbir alırken bir de diğer ülkeleri zorlamak gerekiyor."