Geçmiş yıllardaki faiz ve enflasyon ilişkisini inceleyen Alaattin Aktaş, yüksek faizle borçlanmanın son dönemde arttığını ifade etti.
ALAATTİN AKTAŞ'IN YAZISI ŞÖYLE:
Ya bir de yüksek faize karşı olunmasaydı!
Bu köşede cuma günü yer alan yazımda Hazine’nin bu yıl içinde gerçekleştirdiği altı ayda bir kupon ödemeli ve sabit faizli ihalelerin dökümünü yapmış ve enflasyonun düşeceğinin savunulduğu, bu konuda iddialı hedeflerin ortaya konulduğu bir dönemde böylesine yüksek faizle ve uzun vadeyle borçlanmanın yanlışlığına işaret etmiştim. Yazımın başlığı da şöyle atmıştım: “Ya bu faiz yanlış; ya enflasyon hedefi hayal!”
Gelen tepkilerin bazısında dile getirilen görüşler, bu konuya başka açıdan bir kez daha bakmam gerektiğini gösterdi. Bu görüşlerde özet olarak “Yüksek faizle borçlanmak yalnızca bu yıla özgü bir durum değil ki, Türkiye yıllardır yüksek faizle borçlanıyor” deniliyordu. İşte o yüzden Maliye’nin web sayfasındaki verilerden geri gidebildiğim kadar giderek Hazine’nin sabit faizli borçlanmasında faizin yıldan yıla nasıl oluştuğuna baktım.
Çanak eğrisi
Öncelikle şunu vurgulamam gerek. Bir kere Hazine, geçmiş yıllarda da bu yıldaki düzeyde faizlerle borçlanmıyordu.
2003’ten bu yılın ilk on aylık döneminin ortalamasına kadar geçen yaklaşık yaklaşık yirmi üç yıllık dönemde en yüksek faiz 2003’te oluştu. O yıl hâlâ 2001 krizinin etkileri hissediliyordu ve yıl ortalamasındaki faiz yüzde 45,44 oldu.
Aktardığım faizlerin altı ayda bir kupon ödemeli sabit faizli ihalelerde oluşan faiz olduğunu bir kez daha belirteyim.
Yıllık ortalama faiz bir sonraki yılda, 2004’te neredeyse yarıya indi ve yüzde 24,64’e geriledi. Hazine’nin borçlanma faizi 2010 ile birlikte tek haneye indi.Tek haneli borçlanma altı yıl sürdü. 2013, yüzde 7,65 ile en düşük borçlanma faizinin oluştuğu yıl olarak kayıtlara girdi.
Faiz 2016’da yeniden çift haneye yükseldi, o yıldan bu yana da 2020’deki düşüş yönündeki istisna hariç hep artış gösterdi.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ