Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanlığı’na getirildiği dönemi anımsıyor musunuz bilmiyoruz. Şöyle bir hava esmişti: Türkiye dış politikasında yepyeni bir dönem başlayacak, tüm dünyada etkin bir devlet olacağız, her kıtaya açılacağız, özellikle Orta Doğu’da herkes karşımızda hazır ola geçecek, Osmanlı’nın ruhu tekrar şahlanacak ve emperyal bir güç olacağız. Özellikle bir de komşularımızla sıfır sorun hedefi vardı ki, adeta yemeyip yanında yatılacak lezzetteydi.
Bu imaj, öylesine havadan gelen bir imaj değildi. Davutoğlu sık sık bu imajı besleyecek açıklamalar yapıyor, attı mı mangalda kül bırakmıyordu. Galiba söylediklerine inanıyordu da. Milletvekili olmadan tepeden Bakan yapılması bu inanca sadece kendisinin sahip olmadığını, başkalarını da inandırdığını gösteriyordu.
Derken o da ne? Fransa’yla kavgaya tutuştuk, Almanya ile zaten öteden beri gergin olan ilişkiler aynen devam etti, İsrail’le kavga zirve noktasına vardı. Sadece bu kadar mı? İran gün aşırı Türkiye’yi yerin dibine batıran açıklamalar yaptı/yapıyor, Irak derseniz ülkelerini yerle bir eden ABD’den bile daha fazla tepkili Türkiye’ye, gün aşırı “İçişlerimize karışmaktan uzak durun” açıklamaları geliyor, “gardaş” gazıyla idare ettiğimiz Azerilerle bile çekişmeye başladık. Diğer ülkeleri saymıyoruz bile.
Derken Suriye…
Hepiniz izliyorsunuz. Davutoğlu yönetimindeki Osmanlı hükümranlığının tekrar tesisi hayali geldi Suriye duvarına tosladı ve tuz buz oldu.
Suriye krizi sadece düşen uçak, bulunamayan pilotlar, ilgili tartışmalardan ibaret değil.
Belki uçağın enkazı hala bulunamadı ama enkazın altındaki çok net ve tüm görünürlüğüyle ortada.
O enkazın altında can çekişenlere baktığınızda Davutoğlu’nu hemen göreceksiniz.
Çünkü; “Sıfır sorun vizyonundan sıfır komşu”ya geçişin ya da “dünyaya diz çöktüren devlet” hedefinden “dünya âleme rezil olan devlet” görüntüsünün en çarpıcı ifadesidir Suriye krizi.
Çünkü; desteksiz atmanın sonunun nereye varacağının göstergesidir Suriye krizi.
Çünkü; daldığınız “stratejik derinliğin” içinde kulaç ata ata boğulmanızın resmidir Suriye krizi.
Ve Esad’ı ya da Maliki’yi ya da bir başka birini suçlamak bile kurtaramaz artık sizi. Çünkü hedefi koyan da sizsiniz, o hedef altında kalan da.
Davutoğlu üniversite hocalığından gelme. Muhtemelen teorisi kuvvetlidir. Ama pratikte fena halde çaktı.
Türkiye adım adım kaybederken Davutoğlu’nun “sıfır sorun” politikası da “stratejik derinliği” de anlaşılmıştır. Kendisine bundan sonrası için en fazla “geçmiş olsun” diyebiliriz.
Otur… Sıfır!
Misafir 14 Ağustos 2012 Salı 12:45
|
Misafir 9 Ağustos 2012 Perşembe 18:21
|
Misafir 8 Ağustos 2012 Çarşamba 15:10
|
Misafir 8 Ağustos 2012 Çarşamba 02:49
|
Misafir 6 Ağustos 2012 Pazartesi 23:31
|
Misafir 6 Ağustos 2012 Pazartesi 11:01
|
Misafir 4 Ağustos 2012 Cumartesi 18:53
|
Misafir 2 Ağustos 2012 Perşembe 21:50
|
Misafir 29 Temmuz 2012 Pazar 00:16
|
Misafir 27 Temmuz 2012 Cuma 18:18
|