Ülkece ekonomik olarak zor günlerden geçerken bir yanda da Afganistan’da gerçekleşen rejim değişikliğine odaklanmak ve stratejik davranmak durumundayız.
1996-2001 yılları arasında Taliban’ın ülke yönetimini ele aldığı zamanları tek bir kelime ile ifade etmek gerekirse herhalde en güzel kelime “siyah” olacaktır. Açılan yeni bir sayfa maalesef ki beyaz değil siyahtı ve bunun sonucunda da Amerika 2001 yılında “Kalıcı Özgürlük Operasyonu” adı altında terörist örgüt olarak gördüğü El-Kaide’ye ve onun hamisi Taliban’a savaş başlatacaktı.
Biraz eskilere gitmekte fayda var!
Sovyetlerin 10 yıl sürecek olan 1979 Afganistan işgali sırasında Amerika “Yeşil Kuşak Projesi” stratejisi ile cevap vermek isteyerek oradaki dini teşkilatlara – özellikle mücahitlere-radikal dinci örgütlere büyük destek vererek aslında kelime anlamı talebe olan “Taliban”a büyük hizmet etmiş, onların cihatçı ideolojilerini yaymalarına ne yazık ki fırsat vermişti
.
Amerika, soğuk savaş döneminde “Yeşil Kuşak Projesi”yle bölgede CIA ve Pakistan himayesinde İslam’ı kalkan olarak kullanan köktendinci, cani ve terörist yapılanmaların önünü açarak Sovyet Komünizmine karşı İslam’ı kullanma yolunu tercih etmişti. Dönemin Amerika Başkanı Jimmy Carter’dan itibaren Sovyetlerin Orta Asya ve Türki Cumhuriyetlerde ilerlemesini önlemek ve Komünizmi mağlup etmek için İslam’ın kullanılması amaçlanarak yukarıda da sözünü ettiğim gibi radikal dinci örgütlerin maalesef ki gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır; bunun en başında Afganistan’ın şimdiki yönetimini elinde tutan Taliban ve onun silahlı gücü El-Kaidedir. Amaç Komünizme karşı İslam’ı kullanmak ve radikalleri örgütlemek. Taliban ve El-Kaide…
ABD bu proje ile Sovyetlerin bölgedeki etkisini kısmen kırmış olsa da, daha sonra palazlanmasına müsaade ettiği cani terör örgütlerinin kendilerini vuracağını tahmin etmiş miydi, hesaba katmış mıydı? Tabii ki hayır.
Uluslararası arenadaki başat aktörler biliyor ki ABD’nin Afganistan’a girdiği 2001 yılından bugüne kadar geçen 20 yılın sonunda herhangi bir başarı elde edemediği gibi aksine yaklaşık 2 trilyon dolar harcayarak üstüne tüm ağır silahları da Taliban’a vermiş, oyun sahasını da Rusya ve Çin’e kaptırmış oldu.
Amerika’nın 20 yıllık Afganistan serüveninde kazanan sadece uyuşturucu baronları oldu herhalde. Baksanıza, Dünya’nın uyuşturucu-afyon- merkezi Afganistan’da uyuşturucu ihracatı 20 yıl içerisinde %90 oranında artmıştır!
Bundan sonraki süreçte Afganistan yer altı kaynakları, ucuz iş gücü ve jeostratejik ve jeopolitik anlamda Rusya ve Çin’in güdümüne mi girecek bunu zamanla göreceğiz. Fakat Türkiye bu saatten sonra ülkenin yönetiminde bulunan Taliban ile ilişkilerini en alt düzeye indirerek sadece bu ülkedeki insani yardım faaliyetlerine odaklanmalı, El-Kaide’nin hamisi olan Taliban’a kesinlikle güvenmemeli.
Türkiye’nin yüzü ve yönü çağdaş, modern hukuk sistemini şiar edinmiş ülkelere ve yönetimlerine dönük olmalıdır.
Taliban’a ne kadar güvenilir varın siz düşünün!!!